27 Haziran 2008 Cuma

Euro 2008'in İlk Kazananı: Adidas


Euro 2008'in saha dışındaki ilk galibi dün akşam belli oldu. İspanya ve Almanya'nın forma sponsoru Adidas rakiplerine karşı üstünlük sağladı. Turnuva takımlarının forma sponsorları ise:

Adidas formasıyla sahaya çıkan takımlar;

* Almanya

* Fransa

* İspanya

* Romanya

* Yunanistan


Nike formasıyla sahaya çıkan takımlar;

* Hırvatistan

* Hollanda

* Portekiz

* Rusya

* Türkiye


Puma formasıyla saha çıkan takımlar;

* Avusturya

* Çek cumhuriyeti

* İsviçre

* İtalya

* Polonya


ve Umbro forması giyen tek takım;

* İsveç

26 Haziran 2008 Perşembe

Dede , iyi dinle Casillası....


"Tell that negro de mierda [shitty black] that you are much better than him. Don't hold back, tell him. Tell him from me. You have to believe in yourself, you're better than that negro de mierda"

Acaba Casillas maç öncesi anti-racism bildirisini okurken kulübedeki hocası Aragones neler hissetti? Keşke ibret-i alem olması için o bildiriyi Uefa Aragones'e okuttursaydı...

#1


Ezildiler
...
Herkes onlardan fark beklerken sahadaki 11 yürekli adam
gereken cevabı sahada verdi.
Metzelder ve Mertesacker ismini duymaktan sıkılmıştık.
Çünkü boş olan sadece ikisi vardı
...
Semih'in golünden sonra akıllara o soru geldi:
"Yoksa yine mi?"
Bu sefer olmadı
...
Herşeye rağmen yüreğinize sağlık
Şaşkına dönen Almanları ezdiniz
...
Avrupalılar Türkleri unutmaya dünden hazır
İnşallah unutmalarına fırsat vermezsiniz
Türk adını layık olduğu yerlere taşırsınız
Yapabilirsiniz, çünkü;

"İNANDIK ÇOCUKLAR"

22 Haziran 2008 Pazar

Deja-vu..


Yaşanmış bir anın tekrar yaşıyormuşcasına kapılınan hislermiş deja-vunun sözlük anlamı...Euro 2008'i izleyince sanki böyle bi hisse kapıldım.Önce Milli takımımızın mucizevi bir şekilde yarı finale çıkması, arkasından Guus Hiddink'in takımı Rusya'nın Hollanda'yı yenerek yarı finale yükselmesi....

Çok uzağa değil 6 sene öncesine gidersek,2002' de de Milli takımımız 58 yıl sonra ilk kez katıldığı dünya kupasında büyük bir başarı göstererek yarı finale yükselmişti İlhan Mansız'ın Senegale uzatmalarda attığı gol sonrası.O sene Güney Kore milli takımını çalıştıran Guus Hiddink de aynı şekilde üstün bir başarı göstererek yarı finale kadar yükselmişti.Yarı finaller sonunda milli takımımız Brezilya'ya,Güney kore' de Almanya' ya kaybederek 3.lük maçı oynamıştı.

Ne diyelim umarım bu olayın sonu hayırlı olur,2002' de 3.lük maçı oynayan milli takımımız ve Hiddinkin takımı 2008' de finalde karşı karşıya gelir.

21 Haziran 2008 Cumartesi

Tek başına cengaver !!!


Sanırım maçı en iyi bu kare anlatabilir.....Bunun üstüne ne söylenebilir ki ?

Hakem amca çık aradan .... !

Ya arada hakem olmasa :)

Hayat Varsa Umut Vardır


Hayat Varsa Umut Vardır orginally posted by Aceto

Gerçek mucize bu olsa gerek.
Top havadayken maçın bitmesini beklerken
...
...
Şimdi zafer nidaları atıyoruz
Harikayız, harikasınız
...
Ahmet Çakar'a mı inansam bilemiyorum
Türk Milli Takımı'nı ilahi güçler koruyor diyor ya;
Onlar bizimle olmasa şimdi bunları yazabilecek halde olur muydum?
Hayır...
Dualar bizimle
...
Unutulmaz gece, yazılan tarih
Yeni hedef
"FİNAL"

16 Haziran 2008 Pazartesi

Tiyatrocu


Düşüşündeki sahtelik surat ifadesine bile yansımış.

15 Haziran 2008 Pazar

Nihat "Çek" Bozdurdu


Yarınki olası gazete manşetini yazmak istedim başlığa. Nihat attığı ikinci golle başlıklarda almayı hak etti aslında. Eşine anca FM'de (Football Manager 2008) rastlanabilecek bir "geridönüş" yaşadık. İlk 70 dakikayı saymazsak "harika" oynadık. Çekler karşısında 2-0 geriden gelmek gerçekten başarıdır.Yazmakta zorlanıyorum, izledik gördük. Kırmızı karta rağmen kazandık.

Bir de belirtmek istediğim tiyatrocu futbolcular var. Çekler bunlara fazlasıyla sahip. Jan Koller olsun Galasek olsun böyle oyuncular. Volkan'ın yaptığı kırmızı kartı hakeden hareket ancak Jan Koller öyle bir kıvrandı ki kalp krizi geçirdiğini bile düşündüm. Hakemde "koskoca adamı devirmiş kesin boğazladı." Diye düşündü zannedersem. Yan hakem faktörü de var tabikide. Herneyse:

İNANIN ÇOCUKLAR, ÇOCUKLAR İNANIN

ÖSS 2008

Sınava girdim bu sabah ki daha önceden belirtmiştim. Sorular çok kolaydı galiba. Bir sene boyunca optik form doldurmayı bırakın, kitabının kapağını açmamış ben bile yapabildim soruları. Mat-2 ve Fen-2 testlerinden 15'er soru yaptım yanılmıyorsam ki bir sene oturup çalışsaydım kalan yarısını da tamamlardım. Mat-2'de formül kitabının kurbanı oldum birazcık. Formül kitabı okulda serbest olduğundan hatırlayamadım integral kurallarını, birazcık da geometriyi unutmuşum oradan da kaybettim :(

Çıktım sınavdan, bardaktan boşalırcasına bir yağmur başladı. Ah o yağmurlar yok mu? Gidiyorum başka dünyalara... Dershaneler sokağına kadar yürüdüm çevremdekileri izleyerek, biraz hüzünlü, hüznüm sınavdan değil, boşverin... Baktım tanıdığım var mı diye etrafa; aslında bakamadım, gören olmasın diye hızlıca uzaklaştım, yüreğim el vermedi... Boynum biraz bükük dönüş yoluna koyuldum. Bitireyim bu yazıyıda yoksa gene dalıp gidicem başka diyarlara... Kalın sağlıcakla.

13 Haziran 2008 Cuma

Ferhaaaaaaat Ferhaaaaaattt......

Böyle bağırıyordu ESES taraftarı her maçtan sonra ,

Çok değil bundan 2 sene önce 2.lig B kategorisinde o zamanki adı Gençlerbirliği ASAŞ ,şimdinin Oftaşında oynuyordu 25 yaşındaki bu kaleci.O zamanlar Mayıs ayında 2.lig B kategorisi yükselme grubunun bitmesine 2 hafta kalmıştı,ve EsEsim Asaş deplasmanına gidiyordu.Maç başlamadan Asaş lider durumda,EsEsim Kasımpaşanın arkasında 3.sıradaydı.Asaş kazanırsa 2A'YA çıkmayı garantileyecek, EsEsim kazanırsa 2a'ya direk çıkmak için büyük avantaj yakalayacaktı son haftaya girerken. O maçın 90 dakikası 2-2 lik skorla tamamlanmıştı.Maç boyunca yaptığı eksantrik hareketleriyle, özellikle maçın bitimine son 7 dk kala abartısız yerde yatmasıyla epey dikkatini çekmişti bu genç adam cefakar EsEs taraftarının.

Derken aradan 1 sene geçti ve OFTAŞ aynı sene süper lige yükseldi.Ferhat'ta süper ligde yarım sezon geçirdikten sonra Oftaş onu transfer listesine koydu.Ve işte bu andan itibaren tarih bir anda değişiyordu.1 sene önce tepkisini çektiği EsEs taraftarının 1 sene sonra karşısına o kutsal formayla çıkacaktı ve bunun sonucunda o taraftara kendini affettirip , o büyük taraftarın sevgilisi olacaktı.Zira her insan hata yapabilir bu cok doğal ama Ferhat bu hatasını anlayıp EsEs taraftarının kalbini kazanmıştı bile artık...İşte böyle ilginç bir hikaye Ferhat'ın hikayesi....

Bu sezon 2.yarı geldigi günden itibaren gösterdiği performansla,hırsıyla,sahada yüreğini ortaya koymasıyla artık Ferhat EsEs taraftarının gözünde eski Ferhat değil,o taraftarın sevgilisi Ferhat olmuştu.EsEs'in süper lige çıkmasında en büyük paya sahip olanlardan birisi kuşkusuz ki bu genç adam Ferhat ODABAŞI'dır....

Ancak gelin görün ki,o Ferhat için, EsEs'imizin yeni başkan Halil ÜNAL ve yeni teknik direktörü Rıza ÇALIMBAY bu sene onu gönderme kararı aldı.Tamam futbol profesyonel bir iş,her teknik adam güvendiği,inandığı oyuncularla oynamak ister.Ancak futbol her şeyden önemlisi sahada yürek ister.Ferhatta bu sene EsEsimiz için sahada yüreğiyle oynayan futbolculardan birisi.Gel Rıza hoca ve yönetim,bu yanlıştan vazgeç..Biraz vefakar olun EsEsim 12 yıl sonra süper ligdeyse bunu %70 Ferhata borçludur.Oynatmayacaksan bile ilk 11' de sırf bunun hatrına takımda tut.

Not : Ferhatın kulübü Oftaş' a 250.000 ytl verilmesi halinde bonservisi tamam EseSime geçecek.Yabancı kaleciye milyon dolarları bayılana kadar Ferhata 250.000 ytl ver,hem taraftarın kalbini kazan, hem de kaleni de güvenilir ellere emanet et.

Ferhat ODABAŞI ES-ES TARAFTARI SENİ HİÇ BİR ZAMAN UNUTMAYACAK...

12 Haziran 2008 Perşembe

Çıldırt Bizi Delirt Bizi Fotomaç


İroni akıyor Fotomaç'ın paçalarından. Gazete diyemiyorum artık ben yanlış anlaşılıyor. Ailecek kopuyoruz şu ilk sayfaya. İsviçre gazetelerinin seviyesine inme gereğini neden görmüş Fotomaç anlamak zor. Ayrıca çok da yaratıcılar kendileri. Nasılda uydurmuşlar futbolcuların kafalarını çakıya..!

And The Oscar Goes To ... Penalties!


Zor gece oldu, güzel bitti. Gereksiz tartışmalarla doldu gene etrafımız. "Hakan Yakın sevinmedi", "Eren Derdiyok sevinmedi", "Berabere biterse Çekler çıkacak". Nesi tartışılıyorsa bunların. Sondan başlayalım. UEFA internet sitesinde duyurmuş, Çeklerle maçımız berabere biterse maç penaltılara gidecek diye. Birileri hala konuşuyor mu ne? Yok efendim Eren Dediyok asist yaptığına sevinmemiş. Maçtan sonra "İçimizden sevindik. Çünkü biz Türk'üz. Türkiye'ye karşı oynamaktan çok mutluluk duymadık. Ancak Türkiye'den bana hiçbir teklif gelmedi. Beni Milli Takıma davet ettiler de gitmedim mi? Bunun için İsviçre forması altında Türkiye'ye karşı oynamaktan mutlu olmadım. Böylesine büyük bir şampiyonada kendimi göstermek için bir fırsattı ve bunu değerlendirdim. Attığımız golde Hakan da ben de içimizden sevindik, ancak dışarıya belli etmedik. Bu bizim ülkemize karşı olan sevgimiz ve saygımızdandır." demiş Eren. Ayar vermiş birilerine. Hakan Yakın'da aynı şekilde. Sen değer verdin de adam "oynamıcam ben milli takımda falan" mı dedi? Hayır...

Yağmurda çamurun içine saplanmış bir milli takım izledik ilk yarıda. Arda'nın "kulağına" çarpan toptan başka önemli atağımız yoktu. Neyse ki Hakan Yakın boş kaleye kaçırdı da Euro 2008 maçın ilk yarında bitmedi bizim için. Bilerek atmadı falan diyenler var girmek bile istemiyorum o muhabbete. Herneyse ikinci yarın saha düzelince bizde düzeldik. Rüya gibi geldi gol attıktan sonra maç. Uzatmayalım daha fazla ama ekleyelim gol attıkları için kahraman ilan edilen Semih ve Arda'ya teşekkürlerimizi.





Bir de Aurellio var bahsetmek istediğim. Ahmet Çakar deyimiyle "Çakma Türk" bile olsa gol sevinci görülmeye değer...

11 Haziran 2008 Çarşamba

2. İnönü Zaferi...



Tarih : 18 Mayıs 2008

Yer : yine Beşiktaş İnönü stadyumu

Yazıya girmeden önce 2.inönü zaferinin bu kadar geciktiği için özür diliyorum.Zira uzun bir süre final sınavlarım sebebiyle blogdan uzak kaldım.

2 gün önce diyarbakır maçından zaferle ayrılan EsEsimiz artık finale çıkmış, ve süper lige yükselmesine sadece 1 maç kalmıştı.Playoffların kralı EsEsimiz Boluyu yenip yine bir klasigi gerçekleştirecek ve bunu da kazanıp süper lige çıkacaktı.

Cumartesiden gidip yine kapalı alt tribüne biletimizi almışız,artık heyecanla bi an önce pazar olsun maç saati gelsin istiyoruz.Pazar günü gelmiş,saat 2 gibi taksim,gümüşsuyu yokuşundan tezahüratlarla inönüye doğru iniyoruz.İnönüye dogru ilerledikçe etrafta her yer siyah-kırmızı,kırmızı-beyaz formalı insanlarla dolu,tabir-i caizse bir festival havası:)Maç öncesi Bolu'lu kardeşlerimizle herhangi bir gerginlik çıkmaması güzel hatta neredeyse el ele giriyorduk tribünlere.Dolmabahçede baktıgım her yer siyah-kırmızı EsEs formalı insanlar.Herkes heyecanlı bir şekilde bekliyor,kimileri bir umut son dakika bilet arıyor,şanslı olanlar karaborsadan buluyor,bir yandan da otobüsler arka arkaya gelmeye devam ediyordu.Sanırsınız Eskişehir boşaldı,istanbula aktı.
Derken saat 3 gibi artık yavaştan stada girmek için kuyruga girmiştik.Kapıların saat 6'da açılacağını öğrendik, yaklaşık 3 saat bu büyük taraftarı kapı önünde bekletmek,izdiham yaşanmasını sağladıkları için bu organizasyonu düzenleyenlere,polislerimize ayrıca teşekkürü bir borç biliriz(!)

Her neyse öyle ya da böyle artık stada girmişiz.İçerisi kaynıyor,kapalı tribün ve eski açık tribünde boşluk yok.Her yer siyah -kırmızı.Futbolcular sahaya çıktıkça taraftar da coşmaya başlıyordu.Bu arada play-off maçlarının her ikisinde de , gerek diyarbakır maçında gerekse bolu maçında,bizleri yalnız bırakmayan Kasımpaşalı,Bursalı,Korf-ESli kardeşlerimize,dostlarımıza buradan teşekkürlerimi iletmeden geçemeyeceğim.Bu dostluk hiç bir zaman bitmeyecek.

Artık maç başladı,taraftar da 90 dk sürecek olan desteğine başladı.Henüz maçın 2. dakikasında Bolusporlu oyuncunun da kırmızı kart görmesiyle artık EsEs tribünleri iyice çıldırıyordu sevinçten.İşimiz artık daha da kolay olacaktı.Zira öyle olmadı Boluspor ilk yarı boyunca sanki 10 kişi kalmamış, aynen 11 kişi gibi bastırıyordu.Onlar bizim kaleye geldikçe tribünlerde ister istemez korkuya kapılmıştı.Ancak 2.yarının başlamasıyla EsEsime sanki bir sihirli değnek değmiş,sağlı sollu ataklar sonucunda ESESim o beklenen golü maçın 47.dakikasında Doğanın ayağından bulmuştu.Artık bir nebze olsun rahatlamıştık hem 1-0 öndeyiz, hem de rakip 10 kişi...Tribünler çıldırıyor.Dakikalar ilerliyor,boluspor son bi umut olarak artık bütün riskleri alıyordu.

Dakikalar 88'i gösterdiğinde bolusporun 3 numarası Ömer Ateş, ceza sahasına girmeden Serdar' ı düşürünce kırmızı kart görmüş ve boluspor sahada 9 kişi kalmıştı.O pozisyon sonrası kullanılan faul atışında da ESESim coşkunun ayağından 2.golü bulunca ESES tribünleri delirmiş,boluspor tribünleri susmuştu.Önümdeki güvenlik görevlisi beni zor tutuyordu,neredeyse atlayacaktım sahaya, ses kalmamış, sevinçten gözlerim dolmaya başlamıştı.Kolay değil yıllardır hep büyüklerinden 95' te konyada playoff macerasını dinleyen biri olarak, artık benim de ileride çocuklarıma belki torunlarıma anlatacağım coşku dolu bir playoff maceram olmuştu.

Selçuk Dereli maçın bitiş düdüğünü çaldığında artık yerimde duramıyordum,kendime geldigimde bi bakmışım sahanın içindeyim güvenlik görevlisi gayet nazik bi şekilde(!) beni kollarımdan tutup tribüne götürmeye çalışıyordu, 'arkadaşım , geç yerine' diyordu:)Sahada futbolcular, tribünde taraftarlar bütünleşmiş doyasıya eğleniyorlardı artık.Zira bundan sonra bütün geceler bizimdi, her gece kutlama olacaktı.Bu arada kutlamalar sırasında kendini kaybedip bizim bulundugumuz tribüne doğru koşan futbolcu kardeşimiz,bir ESKİŞEHİR çocuğu Mustafa Sevgi uzun süre tribünde kalmıştı.Tekrar sahaya dönmek istediğinde anlayışlı polisimizin(!) "sen taraftarsın sahaya giremezsin" gibi sert bir tavırda bulunması da günün yaşanan trajikomik olaylarından biriydi.Uzun süre polis arkadaşa "abi , bu çocuk futbolcu sahaya gidecek kupa töreni başlıyo" demelerimiz de zira nafileydi.En sonunda oradan geçen stad müdürünü çağırıp olayı anlattık , ve sonunda Mustafa sevgi kardeşimiz de sahaya yerine dönmüştü.Buradan polislerimize bu anlayışlı, nazik tavırlarından dolayı ayrıca teşekkürlerimizi iletiriz(!)

Artık kupa töreni de bitmiş,stad kapıları açılmış,dışarıya çıkmıştık.Dışarıda hala kutlamalar sürüyordu.Klasik bir tabir olacak ama İstanbul ," ES ES ES Kİ Kİ Kİ ESKİ ESKİ ES" sesleriyle inliyordu.Bu kutlamalar burda bitmemiş, maçın sonunda khortytsya kardeşimizden ESKİŞEHİRin de o sıralar yıkıldığı haberini almıştık:)..Bütün bir seneki emeklerimiz boşa gitmemişti ve artık ESESİM 12 yıl aradan sonra hak ettiği yerde süper ligteydi...

Hadi bakalım istanbul takımları , Nerede kalmıştık? :)

Hell Yeah!!


İspanya domine ettiği maçta Rusya'yı dağıtırken zorlanmadı desem yeridir. Turnuvanın bizimle beraber en kötü defansını izledik dün Rusya adına. Villa coştu, çaktı üç tane fantazi futbolda da coşturdu "Villa"cıları. İspanyollar maçtan sonra "hell yeah!" nidaları atıyordu. Haklılar tabi biz olsak çoktan kahraman ilan etmiştik. Rusya defans ve forvetteki sorunlarını çözemezse averaj takımı olacakmış gibi duruyor. Rusya patronun yapması gereken çok iş var. Hele ikinci yarıda oyuna girip 60. dakikada çıkardığı bir oyuncu var ki "niye aldın lan oyuna o zaman" demeden duramayacağım kendisine! Tabi sakatlık olabilir ama pek de öyle durmuyordu!

Yunanistan ise futbol adına hiçbirşey koymadığı maçta İsveç'e yenilerek futbolun azıcık da olsa adaleti olduğunu gösterdi. İbram güzel vurdu, uzun zaman sonra milli takımda golünü attı, havalara zıpladı; ikinci golde şans faktörü etkiliydi. İsveç avantajı yakaladı ikinci tur için.

Bu akşam kaderimizi yazacağımız maça çıkıyoruz yolun açık olsun TÜRKİYE!

10 Haziran 2008 Salı

12 Points Go To ... Netherlands!


Dünkü Romanya-Fransa maçını izledikten sonra alttaki postun başlığını değiştirmeyi düşündüm aslında. Zira ortada futbol falan yoktu varsa da ben göremedim. Ekran başında çok sıkıldığımı itiraf etmeliyim. Toulalan dışında oynamak isteyen Fransız yoktu. Üretkenliği "0" olan Fransa bu turnuvayı nerede bitirir tahmin etmek istemiyorum!

Gecenin ikinci maçı olan İtalya-Hollanda karşılaşması ise "total" futbolun zirvesiydi. Her saniye atak futbol, bir o kalede bir bu kalede dönen top, harika kurtarışlar eşliğinde geçen maçı Hollanda teknik oyuncuların fazlalığı, birazda şansı sayesinde kazandı. Engelaar boşuna Schalke 04'e gitmediğini gösterdi, Real Madrid'in Uçan Hollandalıları ise kalitelerini ispatladılar. Ayrıca ilk golün ofsayt olduğunu söyleyenler vardı ki sanırım Buffon topu yumruklarken yere yuvarlanan İtalyan'ı görmediler, kale direğinin yanında kıvranıyordu. Oyun sahasının dışında olabilir ama bu ofsayt kuralına dahil olmadığını (hakem izniyle saha dışına çıkmadığı için) göstermez. Hollanda'nın ikinci golünde ise topun iğne değilinden nasıl geçebileceğini gördük. Başta da söylediğimiz gibi güzel maçtı vesselam. Hollanda kazandı ama dağları yarattık demeleri için erken. Unutmayalım Fransa'nın tersi pistir.

9 Haziran 2008 Pazartesi

İki Günün En Kötüsü: Türkiye


Dünkü Avusturya-Hırvatistan ve Almanya-Polonya maçlarında izlediğim mücadeleden ve futboldan sonra sahip olduğum görüş buydu. Küçümsenen Avusturya'nın yarısı kadar mücadele görebilseydim "bir umut var ilerisi için" diyebilirdim bizim adımıza. Çok mu kötümserim bilmiyorum ama futbol açısından hiçbirşey koyamadık.

Dünkü maçlar daha çekişmeli, daha zevkliydi ilk güne göre. Dünün gözüme en çok çarpan ismi Panathinaikos'ta oynayan Avusturya kaptanı Andreas Ivanschitz'di. İyi mücadele etti. Tabi bir de Ümit Korkmaz var ki O da oynadığı sürede iyi işler yaptı. Bu geceki maçların daha zevkli geçmesi dileğiyle :)

Sende Mi FM?


Bitmemiş hazırlık maçı, 1-3 geride olan bir takım ve istenen liste...

7 Haziran 2008 Cumartesi

Fetogücü + Galatasaray = ?


Emre Aşık, Ayhan, Gökhan Zan neden Milli Takımdalar anlamakta zorlanıyorum. Arkalarında bir güç mü var bunları oynatan? Koskoca Türkiye'de adam mı kalmadı sanki defansta oynayacak kalkıp Emre Aşık'ı alıyorsun oyuna, almayı bırak çağırıyorsun Euro 2008'e. "O kafayı gole çevirseydi şimdi kahramandı Emre!" diyebilirsiniz, katılmıyorum baştan beri karşıyım ben bu üç isme. Ayhan'da Galatasaray kontenjanından Milli Takım forması geçirmiş sırtına. Gökhan Zan nam-ı diğer "Cam Adam"ın sakatlanmadığı maçtan sonra susuz köye yağmur yağıyormuş. O derece yani!

Fark atmalıydı Portekiz; direkten dönen toplar, baskılı oyun hak ettiler kısacası. Pepe'nin maçtan sonra yaptığı "Beklediğimizden kolay bir maç oldu." sözlerine katılmamak elde değil. Hatta kolay değil çok kolay oldu onlar için. Dakikasını hatırlamıyorum ama bir ara topla oynama oranları %66'ya %34 Portekiz lehineydi!

Çok sinirliyim küfretmeden bitireyim bari!!

Su Gelir Güldür Güldür


Bir gittik geldik çok şey değişmiş blog aleminde. Blogların şahı Aceto kapatmış blogunu üzmüş bizi. Geldim diyorum ama gidiyor gibiyim tekrardan. Şimdi de Öss maratonuna başlıyorum. Nereden çıktı demeyin, kafama esti "ulan dur ben bir Öss'ye gireyim." dedim. Rekor denemesi yapacağım. Bir haftada bir senenin öcünü çıkaracağım ÖSYM'den. Fen-2'yi "unutmuşum" tek kelimeyle. Mat-2'den de ezberlemem gereken birkaç yer var. Okulda formül kitabının serbest olmasının acısını çekeyim biraz. Oturup "çalışmalıyım" biraz Öss'ye. Tabi çalışırken de Euro 2008 hakkında postları eksik etmemeliyim blogdan!

Ha finaller nasıl geçti diye soracak olursanız bilmiyorum. Bildiğim tek bişey var o da statikten kaldım :D


"Gönderi"mizi Ahmet Çakar'la bitirelim:


Ahmet Çakar: "Istakoz olsan kanının hangi renk olmasını isterdin evladım?"

Yarışmacı: "Yine kırmızı olsun isterdim hocam!"