21 Haziran 2010 Pazartesi

Adem Sarı Sarı Sarı , laylaylaylaaaa.....

Kim derdi ki Almanya'nın Pfullendorf kentinden bir futbolcu gelecek ve bir sene içerisindebüyük Eskişehirspor taraftarının sevgilisi olacak.İşte o adamdır Adem Sarı...

2009-2010 sezonu başında Almanya'nın Pfullendorf takımından menajeri Ahmet Bulut sayesindeEskişehirsporumuza önerilmiş ve kendini bu süreç içerisinde bir anda bu büyük camianın içerisindebulmuştu. Sezon başı hazırlık kampını çok iyi değerlendirmiş, bilhassa Avusturya kampındahazırlık maçlarında attığı gollerle dikkatleri bir anda üzerine çekmişti.

Sezon başlamış. Adem ilk maçlarda Ümit Karan,Mehmet Yılmaz'ın arkasında çoğu maçta yedek çıkıyordu.Türkiye kupası ön eleme maçında Yalovaspor'a uzatmalarda attığı 2 golle artık iyiden iyiye Rıza Hoca'ya göz kırpıyordu. İşte bugünden itibaren başlamıştı Adem'in önlenemez yükselişi. Yalova maçından sonra deplasmanda oynadığımız Trabzon maçında oyuna sonradan girip attığı gol , hemen sonraki hafta Fenerbahçe'yi 2-1 yendiğimiz maçta galibiyeti getiren golleri atmasıyla birlikte Adem'in ünü artık sadece Eskişehir'de değil tüm Türkiye'de yayılıyordu.Bir anda ismi devre arası transfer sezonu için Galatasaray,Fenerbahçeyle anılmaya başlamıştı ki , Adem'in bu takımlara verdiği cevap kesin ve netti.Fenerbahçe maçı sonrası HaberTurk mikrofonlarına verdiği demeçte Eskişehir'de çok mutlu olduğunu,muhabirin ısrarlı Türkiye'de başka hangi takımda oynamak istiyorsun sorusuna " Ben zaten şu an Türkiye'nin en büyük takımında oynuyorum" diyerek en güzel cevabı veriyordu bir anlamda bu takımlara.

İşte bu günden sonra Adem artık büyük taraftarın sevgilisi olmuştu. 2.yarı maçlarında yine sonradan oyuna girip attığı gollerle Eskişehirspor'umuzun en golcü oyuncusu konumuna gelmeyi başarıyordu.Antalya,Diyarbakır,Manisa bu maçlardan yalnız bir kaçı...

Özellikle Antalya deplasmanındaki görüntüleri gerçekten unutulmayacak cinsten. Sahadaki hırsıgolünü atışı,arkasından kulubeye koşup Rıza hocayı kucaklayışı, maç içinde tribüne doğru geliparmayı öpüşü vs vs bu büyük camiayı onun ne kadar sevdiğinin bir anlamda dışa vurumuydu..Efsane taraftar onu, o da bu taraftarı çok seviyordu..

Adem Sarı'nın şu an kulubumuzle 1 senelik daha kontratı var. Ama şundan eminim ki Adem , bu büyük camiaya daha çok büyük başarılar yaşatacak. İsmini Eskişehirspor efsaneleri arasına yazdıracak.

Özledim be Adem, senin o sağ ayak içi köşeye bıraktığın plaselerini..

Özledim be Adem, tribünde seni çağırırken " Adem Sarı , Adem Sarı laylaylaaaay ... " diye bağırmayı..

19 Haziran 2010 Cumartesi

Nice yıllara ESESim....!



19 Haziran 1965.....
19 Haziran 2010....
Dile kolay , seninle geçen 45 yıl..
İyi ki doğdun şanlı efsanem...
İyi ki doğdun varlığımızın sebebi...
ŞANLI ESKİŞEHİRSPORUM..!

16 Haziran 2010 Çarşamba

"Bir Baba Batu... "


1992 doğumlu bir genç, Batuhan Karadeniz’den bahsediyoruz.Çok değil 3 sene öncesine kadar Türkiye’nin yeni Hakan Şükürü olarak lanse ediliyordu. Geleceğin yıldızı olacak deniyordu.Başta Manchester City olmak üzere Avrupa’nın çeşitli kluplerinden transfer teklifi almıştı.Eğer o zaman bu teklife Beşiktaş yönetiminin cevabı evet olsaydı belki de bugün bu genç adam Eskişehirsporumuzda olmayacaktı.

Football Manager oynayanların çok iyi bildiği, oyunun tabiriyle wonderkid Batu, o günden sonra zaman zaman attığı gollerle dikkat çekti Beşiktaş’Ta.Bu performansıyla A milli takıma kadar yükseldi. Bunu sonuna kadar da hakediyordu.

Batugol’ün bu yükselişi taa ki , 2008-2009 sezonunun başına kadar devam edecekti.2008-2009 sezonunda Beşiktaş’ın başına Mustafa Denizli geliyor, ve zaman içinde Batugol’ün Mustafa Denizliye söylediği ” Seneye elbet ben bu takımda olurum, ama sen olurmusun bilmem ” demesiyle bi anda kindar Mustafa Denizli’nin gözünden düşmesine sebep oluyordu. Ve böylece bu sezonun devre arasında Eskişehirsporumuza kiralanıyordu.1 devre boyunca forma yüzü görmeyen Batugol Eskişehirsporumuzda yeniden kendini buluyor, gollerini gün geçtikçe sıralamaya devam ediyordu.O Eskişehiri, Eskişehirde onu çok sevmişti bir kere…
Sezon bitiyor,kiralık gelen Batu, Beşiktaşa dönmek mecburiyetinde kalıyordu. Dedim ya o Eskişehiri sevmişti bir kere..Çıktığı her programda, yayınlanan her roportajında Türkiye’de Beşiktaş ve Eskişehir’den başka yerde oynamam diyordu..Bunu zorla gönderildiği Gaziantepspor’a imza atmayarak gösteriyordu.Böylesine bir sevgiydi onunkisi…
Aylar geçiyor, Batugol 2009-2010 sezonunu Mustafa Denizli sayesinde Beşiktaş a2 takımında geçiriyordu.Orada gollerine devam ediyor, ama dedim ya kindar Denizli engeline takılıyor, bir türlü A takımla çıkmayı başaramıyordu.

Sezon bitiyor. Yapılan görüşmeler sonucu Batugol ait olduğu yere, ESKİŞEHİRSPORumuza 1 sezon aradan sonra geri dönüyordu.Üstelik bu sefer bonservisiyle beraber 3 yıllığına..Artık Batugol tamamen bizimdi.Büyük Eskişehirspor taraftarını bundan daha mutlu edebilecek başka da bir transfer olamazdı elbette, tabi Batugol için de …

Başta M.Denizli olmak üzere, Batugol’ün Eskişehirsporumuza kazandırılmasında payı geçen herkese teşekkürler..

Sabırsızlanıyoruz çünkü Batugol’ü yeniden Eskişehir Atatürk mabedinde yeniden göreceğiz,

Sabırsızlanıyoruz çünkü Batugol’ün maç sonu “Bir baba” çektirmesini özledik…
Sabırsızlanıyoruz, TURKCELL SUPER LİG ARTIK BAŞLASIN…

11 Mayıs 2010 Salı

Batugol ESES'te...



Yaklaşık yarım saat önce ajanslara düşen bomba etkisi yaratan haber....

Beşiktaş kulübü , Erkan Zengin'le birlikte Batuhan Karadeniz'i 2 milyon euro karşılığında bonservisiyle birlikte Eskişehirspor'umuza verdi.

Haberi öğrenir öğrenmez cep telefonundan mesaj olarak yollayan blogumuzun kurucusu " khortytsya" dan artık Batugolümüz hakkında yazı görmek şart oldu...

Khortytsyaa duy bu sesii,
Batugol'ü anlat bizeee...!





8 Mayıs 2010 Cumartesi

Piskopaaaaat Engiinn !




" G.BİRLİĞİ’NDEN kopunca Eskişehir’e gitti Engin.. Başarılı bir 6 ay geçirdi. Hatta Eskişehir için “Orada futbolu yeniden hatırladım. O şehre ve seyirciye minnet borcum var” diye konuşacak kadar benimsemiş Es-Es’i.."
Vatan gazetesinin Türkiye kupasını Trabzona getiren adamla yaptığı röportajından bir alıntı...
Seviyoruz seni be deli dolu adam...
Engin engin engin engin piskopaaaaaat engin...
Yazısını da yarın yayınlarım artık.Bu arada blogu da pek boşlamışız , çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz...

8 Mart 2010 Pazartesi

Eskişehirspor - Galatasaray

Long ago, a blogger named khortytsya lived together with his blog in harmony. And then everything changed with something unknown.

Bu akşam diğer blog yazarımız EsEs ile beraber Galatasaray maçına gidiyoruz. Televizyonların gözü üzerimizdeyken, herkesten saklanan bir kareografiyle karşınızda olacağız. Maçtan sonra (salı öğleden sonraya anca) ayrıntılara ait bir post yazarız gene. Öyle bir giriş olur, hazırlık olur diğer post'a dedim işte. Fark ettim, bir sonuç yok : ))

4 Ocak 2010 Pazartesi

Koyun Kazım # 4

" Bana Türkiye demeyin " diyor büyük üstad, futbolun piri ,blogumuzun ilham kaynağı Koyun...Fenerbahçe yönetiminin aldığı karara göre bugün itibariyle kadro dışı bırakılmış..Aslında ne yalan söyleyim sevindim, ama neden sevindim..Bizans takımından kurtulduğu için sevindim...

Sen zaten haketmiyordun o takımı be Koyun...Çok söyledik zamanında sana gel buraya , taraftarın sevgilisi ol, efsane açığın önünden atacağın deparlarla tribünü ayağa kaldır diye ama dinlemedin..Hiç bir şey geç değil be Koyun...Blog üstadı Aceto'nun da dediği gibi
" HAYAT VARSA UMUT VARDIR"...

Kim bilir belki bir gün bu formayı giyersin,maç sonrası 3'lü çektirdiğin günleri görürüz...Kim bilir belki gün gelir senin için koreo yaparız :)

1 Kasım 2009 Pazar

Kardeşlik...!


Söz biter fotoğraf konuşur...
Seviyoruz seni PAŞAM..!

2.Yarıda Eskişehir'de tekrar görüşmek üzere.Sağlıcakla kalın...

Son olarak,

Verecekseeek son bir nefes
Haykıralım PAŞA-ESES...

30 Ekim 2009 Cuma

PaşaEsEs


KASIMPAŞAMIZ-ESKİŞEHİRİMİZ
1 KASIM 2009

14:00

KASIMPAŞA STADYUMU

MAÇTAN ÖNCE YENİ BALIK PAZARININ ORADA TOPLANIYORUZ
ESKİŞEHİRLİ ARKADAŞLARI KARŞILAMAYA GİDECEĞİZ

SEMTİMİZ KASIMPAŞA
ŞEHRİMİZ
ESKİŞEHİR

HAKEM:KUDDUSİ MÜFTÜOĞLU

Eskişehirspor Taraftarı: 10,00 TL
Kasımpaşa Taraftarı: 10,00 TL



Bu ilan kardeş Kasımpaşa'mızın resmi sitesinden alıntıdır...


Seviyoruz seni be PAŞAM,özledik sizi..Pazar günü yanınızdayız !

26 Ekim 2009 Pazartesi

Serdar ortaya 3'lü çektir tayfaya...

2007/2008 Sezonu..
Eskişehir Atatürk Stadında
Rakip Karşıyaka

2 takımda sezona çok iyi başlamış, süper lige çıkma umutlarını taşımaktaydı.Maç gergin bir ortamda başlamıştı iki tarafın geçmişten gelen aradaki rekabetinden dolayı...0-0 devam ediyordu maç..Taa ki dakikalar 82'yi gösterene kadar. O anı tribünde canlı canlı yaşayan biri olarak şu an bile yazarken duygulanıyorum.. 82.dakikada soldan Mustafa Sevgi'nin getirdiği topa ön direkte oyuna sonradan giren Ömer Yalçın vuramamış, pozisyonu takib eden Serdar arka direkte ayağının içiyle düzgün bir vuruş yaparak topu köşeden ağlara göndermişti ve Eskişehirspor'umuzun galibiyet golünü getirmişti.O gol o an belki sadece bir galibiyet golü değil gönül verdiğimiz Eskişehirspor'umuzun Turkcell Süper Lige dönüş sinyallerini verdiği goldü..
İşte o golden sonra çıktı bu tezahürat da zaten...Maç bitmiş bütün tribünler Kızılcıklısı,Neferi,Ayderi,Altesi kısacası tüm stad hep bir ağızdan böyle haykırıyordu...

" Serdaaar ortaya 3'lü çektir tayfaya...."

Hani hep bir an vardır deriz.İnsanlar o an yaşattıklarıyla hafızalardan silinmez.Bu resimdeki adamın da o günkü golü ve maç sonu çektirdiği 3'lüsü hiç aklımdan çıkmıyor.Bu bakımdan Serdar'ın Eskişehirspor taraftarlarının kalbinde ayrı bir yeri vardır...

22 Kasım 1981 Artvin doğumlu olan Serdar Özbayraktar futbolculuk kariyerine Artvin Hopaspor'da başlamış sırasıyla Gençlerbirliği,Hacettepe,Mardin,Gaziantep Belediye takımlarında oynamış ve 2007 'den beri büyük Eskişehirsporumuzun formasını terletmektedir.

Hey gidi hey, kim derdi ki Artvin diyarlarından bir adam gelecek ve her maç öncesi Eskişehirimin o büyük taraftarına 3'lü çektirecek , o taraftarın bir nevi amigosu olacak..Sen bu bayrağı büyük üstad Amigo Orhan'dan devraldın Serdar, o yüzden bu formanın bu şehrin en önemlisi bu taraftarın kıymetini bil..
Teknik anlamda belki o kadar yeterli olmasan da bu taraftar seni o kutsal formayı terlettiğin için , Eskişehirsporumuza yaşattığın o güzel günler için sevdi, seviyor ve sonsuza dek sevecek...


26 Ağustos 2009 Çarşamba

Volkan YAMAN ES-ES ' te...


Volkan Yaman'la her konuda anlaşıldı ve transferi gerçekleşti. Bonservisiyle alınan Volkan'ın bu gece Eskişehir'de olması bekleniyor...


Volkan YAMAN ES-ESimize hayırlı,uğurlu olsun...Kutsal topraklara hoşgeldin VOLKAN

25 Ağustos 2009 Salı

Esas oğlanın son vukuati

Edindiğimiz son bilgilere göre , esas oğlanımız, Koyunumuz, bugün sabah yapılan idmana yarım saat geç katılmış. Teknik direktör Daum'dan sabah fırçasını yiyen Koyun'un gerekçesi de , " Hocam, ta Diyarbakırdan geldik , gece geç yattım , uyuya kalmışım " oldu.Bunun üzerine takım arkadaşlarının kendisine takılmasına engel olamamış tabi esas oğlanımız.

Gereği düşünüldü ,

Karara göre , Kazım 10 milyar TL lösemili çocuklar vakfına bağış yapmak zorunda bırakılmış...

Seni seviyoruz Koyun Kazım ...

Gazeteler ve yaratıcılık !!!!!


Koyun Kazım #3 postunu yazalı 1 saat oldu, ve yaratıcı haberlerin kaynağı güzide spor gazetemiz FANATİKte çıkan haber...Buyrun yorum sizin ...

Koyun Kazım # 3


Tarih 16 Ağustos 2009 : Fenerbahçe Sivas'la sahasında oynuyor. Maç çok çetin geçiyor , fenerbahçe bir türlü golü bulamıyor.Dakikalar 70' i gösterdiğinde bizim esas oğlan sahneye çıkıyor , golünü atıp takımını rahatlatıyor.

Tarih 20 Ağustos 2009 : 4 gün sonra , fenerbahçe Uefa Avrupa liginde Honved'i geçmiş bu sefer rakip Sion.İlk maçı deplasmanda oynuyor.Santos'un attığı golle 1-0 öne geçiyor fakat 2.yarıda çok baskılı bir Sion var , her an golü bulabilirler.Ancak o da ne , dakika 84 oluyor ve bizim esas oğlan yine sahnede. Durumu 0 -2 yapıyor ve takımını yine rahatlatıyor.

Tarih 24 Ağustos 2009 : Yine 4 gün sonrası , Avrupa yorgunu Fenerbahçe ligde Diyarbakır deplasmanında.Maç başlamış , ilk yarısı 1-1 tamamlanmış. Fenerbahçe sıkıntıda , derkeeeeen o da nesi dakikalar 55 oluyor . Esas oğlanımız yine sazı eline alıyor ve takımının 2.golünü atıyor ve bu gol galibiyet golü oluyor.

Peki ne oldu, ne değişti de blogumuzun medarı iftiharı koyunumuz bu derece takımı için hayati derecede önem taşıyacak kader gollerini atan adam, ilk 11'in değişilmez isimlerinden biri oldu.Daha 1 ay öncesine kadar aynı Kazım değilmiydi ki idmanda Gökhan Gönül'le kavga etti diye takımdan gönderilmesine kesin gözüyle bakılan.Ancak şimdi Daum'un yeni gözdesi,tabir-i caizse son maçlarda hep kurtarıcısı oldu.Kim bilir belki Daum'da bu blogun takipçilerindendir :))

Koyun boşver sen fenerbahçeyi, ben hala senin kutsal topraklarda , Atatürk'te açığın önünden yardırdığın günleri hayal ediyorum.Çık gel hemen buraya :)

Ha bu arada , bloga 1,5 aydır post yazmadığımızı fark ettim. Buradan yetkililere ( khortytsya ) sesleniyorum, sesimi duyan var mııııı ? Khortytsya, yazmayı daha da geciktirirsen okuyucular isyan çıkartacak haberin ola..

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Kombine


Kombinelerimiz hazır, yeni sezonda Eskişehir Atatürk Stadı'nın da müdavimiyiz!

10 Temmuz 2009 Cuma

Ah Koyun , Vah Koyun... Sen neymişsin sen !

"Çift kale yapılan maçta sarı formayla oynayan takımda yer alan Gökhan Gönül ile Colin Kazım, beyaz formayla oynayan takımın atağında Abdülkadir'i kaçırdı ve genç oyuncu golü attı. Bu olaydan sonra Gökhan ve Kazım arasında tartışma başladı. Bu tartışma Gökhan'ın Colin'i itmesiyle alevlenince araya giren Volkan Demirel ve Roberto Carlos iki oyuncuyu ayırdı. Daha sonra Colin, Gökhan'ın yanına doğru hareketlenince Daum ve diğer oyuncular barışacaklarını sanarken ortam yine gerildi. Bunun üzerine Daum olaya müdehale etti ve iki futbolcununun da yeleklerini çıkartarak antrenman sahasını terk etmesini istedi. Gökhan ve Colin yeleklerini sinirli bir biçimde çıkartarak ayrı ayrı tesislere girdi. "

Öncelikle fark ettik ki uzun zamandır blogu fena boşlamışız da haberimiz yok.Bi geri dönüş yapmak lazım, khortytsya' nın da en kısa zamanda geri dönmesini bekliyoruz. Zaten biraz daha dönmese Çin'dekinden beter isyan çıkacak internet aleminde haberi ola...

Neyse gelelim asıl konumuza ...Blogun maskotu , medarı iftiharı Koyun Kazım gene olaylara karışmış, bugün sabah idmanında Gökhan Gönül'le yaka paça birbirine girmiş.Olayın sonucunda teknik direktör Daum' da kovmuş bizim garibanı idmandan.

Ne diyim sana be koyun, gel şu ES-ESimize sen de kurtul , biz de kurtulalım..Zaten koyun haberleri yapacaz diye , malum istanbul takımının blogu olduk farkında değiliz..:((khortytsya da yok ortalarda zaten ...

26 Nisan 2009 Pazar

Fernand Coulibaly

"Türk erkeğinde tek posta hiç duymadım, kiminle konuşsam iki posta, üç posta.

Avrupa'da erkekler kadınları o kadar sevmiyor. Avrupalı erkekler Türkler kadar güçlü değil. Türk erkekleri çok güçlü. Ne zaman biriyle konuşsam, üç posta, dört postadan bahsediyor. İlk defa böyle birşeyi Türkiye'de duydum. Ben Avrupa'dayken iki posta bile duymadım. Kardeşim bu ekmek, pilav değil ki...Ye bir kere yeter. Türkiye'de hiç, tek posta duymadım."

Arşivden unutulmayacak bir röportaj.

İlahi Kolibali, sen adamı öldürsün.

14 Nisan 2009 Salı

Carlos - Lincoln düeti !


Neden Geldim İstanbul'a
Neden geldim istanbul'a
Tutuldum kaldım avare
Şimdi bin kere pişmanım
Vakit geçti ah ne çare.



Gelmez olaydım
Görmez olaydım
Tek seni cilveli istanbul
Görmez olaydım bilmez olaydım.

8 Nisan 2009 Çarşamba

Barcelona 4 - 0 Bayern Munich



Vize haftası dedik, kapalıyız dedik daha doğrusu mikrofonlarımızı Khortytsya'ya bırakıyoruz dedik ancak blog aleminin içindeysen bu Barca'yı yazmamak da bi bakıma ihanet olurdu.

Özellikle ilk 10 dakikada oynadıkları top, maç öncesi " abi 7+ olur bu maç" yorumlarımızı boşa çıkarmayacak cinstendi.Nitekim 12 dakikada maç 2-0 olmuştu.Rakip ceza sahası içinde bu kadar rahat oynayan bir takım dünya üzerinde şu güne kadar olmadı , olacağını da kolay kolay sanmıyorum.Messi ' yi izlemek hakikaten ayrıcalık be arkadaş.. böyle top tekniği ,böyle hız,böyle soğukkanlılık ne Cristiano ne Zlatan onun eline su dökemez ..Messi'nin yanında önce bi staj yapsınlar öyle çıksınlar futbol piyasasına...Şu dakikadan itibaren karar verdim ki Messi'yi bu 2 arkadaşla kıyaslamak futbola ihanettir, tartışmasız.Barca'lı oyunculara sorun tek tek , yorulmadılar bile bu maçta .Hani derler ya yürüyerek maç kazanıyor aynı o cinsten,tabi bunda Bayern'in ortada topa iyi basamayış olmasının da katkısı büyük ya neyse gölge düşürmeyelim şimdi Barca'nın bu futboluna :)

Peki diyeceksiniz Barca bu kadar mükemmel de hiç mi zayıf yönleri yok EsEs sende ne yaptın ? Var elbet, defansta Pique-Marques arasına atılan toplarda Toni değilde biraz daha hızlı bi adam olsa , misal Podolski , bugün belki de Bayern rövanş için bundan daha avantajlı bir skor elde edecekti.Yani en azından bu gece gol yada goller bulacaktı.Nitekim bunu ara ara yaptılar ,Ze Roberto'nun 2.yarı da aynı şekilde araya atılan topta kontrol edemeyişi, ilk yarıda Ribery'nin yine aynı tip pozisyonda karşı karşıya kötü vuruşu bunlara güzel örnek olsa gerek.

Biraz da Bayern'den bahsedecek olursak , ulan 4 tane yiyen takımın nesinden bahsedilir.Orta alanda Van Bommel,Hamit, inanılmaz kötüydüler,Ribery ara ara iyi işler yapsa da gene de vasatı aşamadı,Ze Roberto belki de futbol hayatının en kötü topunu oynadı eh artık sezon sonu Gs'ye getirir Fotomaç !,Demichelis-Breno ikilisi kötüydü ancak onlara pek kızamıyorum önlerindeki orta saha kötü olunca hangi birine koşacaklar karşılarında deli gibi gelen Avrupa'nın hatta belki de dünyanın şu anda en iyi hücumcuları var Etoo-Henry-Messi , garipler hangi birine gidecekler.Hadi diyelim bunları tutmayı başardın bu seferde arkalarından Xavi-Iniesta işi bitiriyor.

Sonuç olarak , dünkü Man Utd ve bugün ki Barca'yı izledikten sonra Barca şu an final kapısını da açtı diyebiliriz ancak demeyelim nitekim futbol bu , her an laflarını ağzına tıkayıverir , sonra İlker Yasin'den beter oluruz valla :)

Bir düzeltme : aşağıdaki postlara şöyle bir göz atınca fark ettik ki Barca yarı finalde Liverpool-Chelsea eşleşmesi olacakmış ,bugünki skora göre Hiddink'li Chelseanin olası , ki öyle gözüküyor
,yarı finale çıkmasında muhteşem bir Chelsea-Barca eşleşmesi bizi bekliyor olacak

6 Nisan 2009 Pazartesi


Vize haftası geldi çattı , eh malumunuz çalışmak gerek. Blogu birazda ilk vizelerini atlatan , çancı (:P )khortytsya'ya bırakalım. Evet mikrofonlarımız sende Khortytsya :)

29 Mart 2009 Pazar

İspanya 1 - 0 Türkiye

70.000 kişilik Santiago Bernabeu, stad tıklım tıklım. Gelin görün ki o staddan çıkan ses sadece bir korna sesi. O kornayı da öttürene burdan bi selam edelim ,Maçın başından sonuna kadar ne nefesmis be arkadaş bi saniye sustur şunu.Tv başından beni bıktırdı ki sahadaki futbolcuların psikolojisi ne durumdadır bilinmez.Ahh o stad bizde olacak ki tahmin edemiyorum çıkacak sesi, bütün stad Espana :)

Neyse gelelim maça ... Skora baktığımızda açıkçası beklemediğim bi skor oldu.Maç öncesi , abi adamlar 5'te bırakırlarsa iyi diyordum velhasıl 1-0 İspanya'da güzel skor . Abi sende alemsin maçı kaybetmişiz bunda skorun iyisi kötüsü mü olur diyorsunuz biliyorum ama rakip İspanya olunca 1-0 ' a sevindim ne yalan söyleyim.Kötü de başlamadık maça 6.dk geride kaldığında Nihat'ın karşı karşıya kaçırdığı ya da Semih'in şutu içeri girse skor böyle mi olurdu orası tartışılır tabi ama olmayınca olmuyor işte .Arkasından Arda'nın kontrol edemediği top vs .. Derken soyunma odasına 0-0 girmeyi başardık . 2.yarıda takımın biraz daha 1 puana razı olmasından dolayı geri çekilmemiz sonumuzu getirdi açıkçası . Fatih hocanın Semih-Ayhan değişikliği doğru muydu tartışılır tabi ama bana göre o an ki gidişata göre doğru bir tercihti.Nitekim üzerimize gelen ,orta saha kontrolünü tamamıyle eline geçirmiş bir İspanya'ya karşı orta saha da direnci arttırmak gerekiyordu . Yedek kulübesine baktığımızda da bunun için en ideal kişi Ayhan'dı.Şanssızlık bu değişikliğin hemen ardından duran toptan yediğimiz gol oldu ki golde ceza sahası içinde rakibin hava toplarında baktığımız zaman en etkili iki adamı Ramos ve Pique'yi bu derece boş bırakan defans hattımıza da selam edelim.Bu nasıl bir adam paylaşımıdır ki Ramos arka direkte , Pique ön direkte bom boş topla buluştular.Bütün hafta idmanlarda ne çalıştı defanstaki bu arkadaşlar merak ettim doğrusu.Maçın adamı bana göre Ramos.Sağ taraftan bindirmelerini artık sayamadım. Tabi bunda Üzülmez faktörü ve onun önünde kötü gününde olan bir Arda olmasının da etkisi büyük.

Sonuç olarak bugün İspanya'nın bize öğrettiği tek şey var ki futbol son derece basit bir oyun.Basit düşüneceksin,ayağa oynayacaksın,rakibi yoracaksın sonunda golü buluyorsun zaten. FM diliyle creative freedom ' ı çekeceksin little' a , passing style direct, tempo normal ,defensive line push up olacak.

3 gün sonra Sami Yen'de kazanabilirmiyiz diyeceksiniz , bu oyun mentalitesiyle Katar milli takımının dünya şampiyonu olması gibi bir şey !

20 Mart 2009 Cuma

ULTRAS'ı anlamak # 1

Evet yeni bir seri , yeni bir yazı dizisi...Sizlerin de destekleriyle mümkün olduğunca ULTRAS tribünlerini burada yayınlayacağız.İlk fotoğraf Sırbistandan geliyor , Kızılyıldız tribünlerinden...

Yorumsuz !


www.fenerbahce.org'dan alıntıdır.

UEFA Kupası Son 8


Hamburg - Man.City

PSG - Dynamo Kiev

Shakhtar - Marsilya

Werder Bremen - Udinese

Yarı final eşleşmeleri ;

Werder Bremen - Udinese galibi / Hamburg - Man.City galibi

PSG-Dynamo Kiev galibi / Shakhtar - Marsilya galibi

Tahminleri bekliyoruz..


UEFA Şampiyonlar Ligi ..Son 8


Villarreal - Arsenal

Manchester United -Porto

Liverpool - Chelsea

Barcelona - Bayern Munich

Yarı final kuraları ise şöyle ;

Manchester United- Porto galibi / Villarreal - Arsenal galibi

Liverpool - Chelsea galibi / Barcelona - Bayern Munich galibi


Evet tahminleri alalım....

Paul Le GUEN


Uzun zamandır aklımdaydı bu yazıyı yazmak kısmet bugüneymiş.Vakti zamanında bir Santra programında . ünlü bir spor adamımız (!) kendisi için " o kim yaa, karatecilerden futbolcu yaptı" tabiriyle adını tüm Türk futbolseverlere duyurmuş oldu.O zamanlar Fenerbahçe için adı geçen teknik adamlardan biriydi.

Ligue 1' de son yıllara damgasını vuran , son 7 yılda adeta şampiyonluğa ambargo koymuş bir O.Lyon'dan bahsediyoruz.İşte o takımın temelini atan, Lyon'u Lyon yapan adam Paul Le GUEN.Şimdilerde ise 2 sezon önce küme düşme potasında aldığı PSG'yi bu sezon hem UEFA kupasında çeyrek finallere taşıdı hemde 28.haftanın sonunda 52 puanla lider Lyon'un 1 puan arkasında şampiyonluğun en büyük adaylarından biri konumuna getirdi.Fransa ligini sanırım bu adamdan daha iyi bilen bir kişi daha yoktur herhalde :)

Gelgelelim biraz da Le Guen'in kariyerine...Futbolculuk kariyerine Brest takımında başlamış , burada 6 yıl oynadıktan sonra 2 yıl Nantes macerası olmuş.2 yıllık Nantes kariyerinin ardından , şu anda teknik direktörlüğünü yaptığı PSG'ye geçmiş ve belki de futbol hayatının en parlak dönemini de burada geçirmiş.Psg formasıyla 248 maça çıkmış ve bir kupa galipleri kupası kaldırmış.Milli takım kariyeri pek uzun sürmedi Le Guen için.Geçirdiği ağır sakatlık sebebiyle sadece 17 kez Fransa forması giymiş ve 1998 Dünya kupasında Kamerun'la 1-1 biten maç sonrası futbolculuk kariyerine son vermişti.

Futbolculuk kariyeri belki de pek parlak değildi ancak futbolu bıraktıktan sonra Rennes takımında, adından sıkça söz ettirecek derecede parlak bir teknik direktörlük kariyerine başlamıştı.

Rennes'de sadece 3 yıl süren menajerlik kariyerinin başlangıcında , futbol dünyasına Shabani Nonda,El Hadji Diouf gibi isimleri kazandırmış ve 2001'de Rennes'den ayrılmıştı.Bir sene futboldan ayrı kaldıktan sonra 2002 yılında kendisini Fransa ve dünya futbolunda isim yapmasını sağlayan O.Lyon'un başına geçmişti Jacques Santini'nin yerine.Büyük başarılarla geçen 4 yıllık Lyon kariyerinde 4 Ligue 1 şampiyonluğu ve 1 kez de Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynamışlığı var Le Guen'in.Ardından bir takım yönetimsel nedenlerden dolayı Lyon'dan ayrılmak zorunda kalmış ve 11 Mart 2006 itibariyle büyük umutlarla Alex McLeish'in yerine G.Rangers'ın başına getirilmişti.Ancak İskoçya kariyeri Le Guen için hiç de iyi gitmemişti.Glasgow tarihinin,zaten 2 takımlı (!) ligdeki en kötü başlangıcı, İskoç kupasına çeyrek finalde veda etmiş olması iyiden iyiye Le Guen için işlerin hiç de iyi gitmediğini belgeliyordu.Nitekim fazla değil , 1 sezon sonra, 4 Ocak 2007 itibariyle Rangers ile bağlarını koparmıştı.

Derken 2006-2007 sezonunun ortasında ülkesine geri dönmüş ,ve Guy Lacombe'un yerine futbolculuk yaşamında da en parlak kariyerini geçirdiği PSG'nin başına geçmişti.Takımı devraldığında PSG 20 takımlı Ligue 1 'de 19.sıradaydı. O sezon büyük başarı göstererek takımı kümede bırakmayı başardı.Ertesi sezon , işler yine Le Guen için iyi gitmiyor ve PSG bir türlü o küme düşme potasından kurtulamıyordu.Ancak o sezon alınan Fransa kupası bir anlamda Le Guen için bir çıkış yolu , bir nefesti.

Ardından 2008-2009 sezonu ... Le Guen eski günlerine dönmüş yeniden başarılarla dolu menajerlik kariyerine uzun bir aradan sonra devam ediyordu.Le Guen yönetimindeki PSG şu an ligde 29.haftaya girilirken 52 puanla Lyon'un bir puan gerisinde bulunuyor . Nitekim fikstürüne baktığımız zaman şampiyonluğun en büyük adaylarından.Aynı PSG bu gece itibariyle Uefa kupasında son 8 arasında yer alıyor.

Bakalım, Le Guen 2 sezon önce teknik direktör olarak gelmediği Kadıköy'e 20 Mayıs akşamı gelebilecek mi ? Bunu ilerleyen haftalar gösterecek ancak kendisini beğenmeyen ,onun için karatecilerden futbolcu yaptı diyen duayen (!) Ahmet Çakar üstada buradan selam ederiz :)

Ha bu arada unutmadan , Le Guen ile Carew arasındaki benzerliği görünce futbolcu benzerleri serimize eklesek fena olmaz hani :)

19 Mart 2009 Perşembe

UEFAya giden yol


2 Ukrayna : Dynamo Kiev & Shakthar
2 Alman :Werder Bremen & Hamburg
1 İtalyan : Udinese
1 İngiliz : Manchester City
ve
son maça göre 2 Fransız olabilir Marsilya kesin , PSG beklemede tabi Braga da olabilir .Durun durun Aalborg Man City karşısında durumu 2-0 yapdı son dakikalarda o maçta da şu an uzatmalar oynanıyor.Kuponumu yatıran Manchesterlılara selam olsun.Yürü Aalborg , gönlümüzün şampiyonusun
Daha detaylı post maçlar bitsin gelecek biraz sabır :)

Dinsizin hakkından imansız gelir !!


Boşuna dememişler dinsizin hakkından imansız gelir diye , Ukrayna'lı Ukraynalının ipini çekti. Sen Gs,Benfica,Hertha Berlin,Olympiakos,Sampdoria gibi takımları geçip, üstelik gol yemeden buraya kadar gel,ardından hemşehrilerin ipini çeksin . Futbolu bu yüzden seviyoruz işte :)

Efendim UEFA kupasında oynanan diğer maçlara baktığımızda Lucescu Zico'^nun hesabını kesmiş .Shaktar CSKA Moskova'yı Fernandinho ve Luiz Adriano'nun golleriyle 2-0 geçerek adını çeyreklere yazdırmış.Gecenin 3.maçında Zenit Udinese'yi evinde 1-0 la geçti ancak tur için yeterli olmadı.Geçen sezonun UEFA şampiyonu bu sezon erken veda ediyor kupaya.Bu GS için sevindirici olsa gerek.

Neyse sözü fazla uzatmayalım , mikrofonlarımızı Sami Yen'den gelecek gol haberlerine çevirelim.Söz sende Khortytsya ...

15 Mart 2009 Pazar

Koyun Kazım #4




O , blogumuzun evladı...

O , Sansirodayedekbekleyenlerin ilham kaynağı....

O , bizim Koyun Kazım'ımız

Nası söze gireyim bilemedim...Cuma günü Kocaeli maçında oyundan çıkarken Fenerbahçe taraftarı tarafından yuhalandı. Maçı izlerken o an başımdan aşağı kaynar sular döküldü , sanki bizi yuhalıyordu 52 bin kişi...Çok kınadık buradan Fenerbahçe taraftarını, bu mudur sizin futbolcunuza gösterdiğiniz sabır , bu kadar kolaymıdır bi futbolcuyu harcamak.Chelsea maçında ilk golü attığında çok seviyodunuz değil mi ama ,şimdi ne değişti de yuhaladınız ha sorarım .Yazık iyi gün taraftarlığı yapmayınız.Emre Toraman bugün kendi kalemize 2 gol yolladı biz naptık ?
" Sağlık olsun Emre " diye tempo tuttuk oyundan çıkarken.

Yazık ...

Boş ver Koyun sen bırak bunları gel EsEsimize , biz seni buralarda krallar gibi yaşatır, sonuna kadar da sahip çıkarız..

O bizim Koyunumuz ve öyle de kalacak :)

Eskişehirspor:1 Bursaspor:2

Öncelikle fotoğrafsız bir post olacağını belirteyim :-)

"Kardeş takım" kavramını ortaya çıkaran zat-ı muhterem'e selamlarımı söyleyin. Bir de sorun neresinden uydurmuş bunu? Anadolu kardeşliği, anti-bizans hikayelerine inanmayan ben gibi bünye için tribünümde Bursaspor, Ankaragücü vs. atkısı görmek kadar sinir bozucu bir şey olamaz.

Çok uzatmadan maç atmosferine geçelim.

Dondurucu soğukta 13.30'daki maç için 12.00'da evden çıkmak pek akıl kârı gözükmese de tipi şeklinde yağan kar, herkesin kapalıya doluşacağı hissini güçlendiriyordu. Bu durumda da erkenden gidip yer tutulmalıydı.

12.30 sularında stada yaklaşırken sağımdan solumdan geçen Bursaspor atkılı insanlar her an patlamaya hazır bu bünyeyi barut fıçısından farksız hale getirmişti. Deplasman takımının taraftarı bu şehirde bu kadar rahat olmamalıydı. Ancak bilet kuyruğunda beklerken açık tribünden yükselen "ESpana" melodisi sinirimi azaltmaya yetti.

Biletimi alıp vakit kaybetmeden "Kızılcıklı" tribüne doğru hızlı adımlarla yöneldim. Her seçimden önce Eskişehirspor'u pis emellerine alet etmeye çalışan partilerden, "eşantiyon" kapmaya çalışan insanlar tarafından baltalanan bu yürüyüş, stad kapısında son buldu.

İçeri girip her zamanki yerimden futbolcuların ısınma hareketlerini izlemeye koyuldum. Bursasporlular kendilerine ayrılan tribünleri hınca hınç doldurmuştu. Tebrik etmek lazım. "Bu soğukta açık dolmaz" düşüncem maçın başlama saati yaklaştıkça değişti. Nefer & Kızılcıklı tribünleri de full çekiyordu. O zaman tek eksiğimiz kalmıştı. "Santrayla 3lü, daha güçlü!"

Genel olarak dostça geçen mücadeleye hızlı başlayan taraf Es-Es'ti. Youla'nın cömertçe harcadığı iki pozisyon sonrası Emre Toraman'ın kendi kalesine attığı iki gol, maçı Bursaspor'a getirdi. Bursaspor için dondurucu soğukta daha iyisi beklenemezdi. Gol atmaya niyeti olmayan Es-Es, Vucko'nun ayağından orta şut karışımı bir gol kazandı. Maç sonuna doğru 5 forvetle oynayan Es-Es, gol bulamadı; rakiplerinin kaybettiği bir haftada çok değerli üç puanı kaçırdı. İstanbul seferi öncesi çanları çaldı.

Maç boyunca Selçuk Dereli'ye inanılmaz bir tepki vardı. Hakemler hakkında konuşmayı sevmem. İnsanlar hata yapabilir. Kabul ederim. Eskişehirspor'un maçta iki kez penaltı itirazı oldu. Bu pozisyonları iyi açıdan göremedim. Bir şey söyleyemem. Lakin iyi kapanan takımlara karşı "B planı" olmayan bir takımın, maçı kaybetme sebebi olarak hakemi görmesi benim için kabul edilebilir değildir.

Sözün kısası, Bursaspor -şansının da yardımıyla- üç puanı hanesine yazdırdı. Eskişehirspor için ise yumurta kapıya dayandı.

Gençlerbirliği 28
Denizlispor 28
Eskişehirspor 27
Konyaspor 27
Antalyaspor 26
İBŞB 25
Ankaragücü 24
Kocaelispor 20
Hacettepe 15

11 Mart 2009 Çarşamba

Efsane geri döndü



Rönaldö , İvic , Samuyıl,Berbadov .....

" Balotellinin anne,babası onu geri istiyor ama Balotelli onları reddediyor "

" 32 yaşındaki Van Der Sar "

"Sayamadım ama üst üste 20.pas olmuş olabilir"

"Vurmasa top ağlara gidecek ....(Stankovic'in uzaktan çektiği auta giden şutundan sonra)"

"Karizmasıyla tüm dünyaca tanınan, İngiltere medyasıyla sıkıntı yaşayan , İtalyan medyasıyla daha da büyük sıkıntı yaşayan teknik direktör sıkıntı içinde " ( Mourinho'ya )

" Hakem Stark'ın sarı tshirtü, siyah çorabı var , Kaleci Vander Sar'ın da sarı tshirtü , siyah çorabı var .

7 Mart 2009 Cumartesi

Teşekkürler Ntv

Aceto Üstad'ın hafta sonu futbol konulu yazısından yola çıkarak yazdım bu başlığı. uydu anteni, kablolu tv, digitürk ve ya d-smart'a sahip olmayan ben gibi bünyeye yaptığı hizmetten ötürü. Kuşkusuz, bu konuda Kanal A'ya da sonsuz teşekkürlerimi sunmam gerek. Tek sorunu var, yayınladıkları ligin Ligue-1 olması. Neyse buna da şükür diyelim de bu yazdıklarımı okuyup Fransa Ligi'ni yayınlamaktan vazgeçmesinler!

Torino-Juventus derbisini yayınlıyor Ntv. Öyle çakma derbilerden de değil. Harbi derbi. Bugün (cumartesi) 21.30'da başlayacak bir aksilik olmazsa. Biz de televizyon başında takipte olacağız. Kalbimin Torino'dan yana olduğunu da belirtmeden geçmeyeyim. Ne de olsa şikenin rengi her yerde aynı(?):

6 Mart 2009 Cuma

Futbolcu benzerleri # 1


Deco(Chelsea ) vs Volkan ŞEN ( Bursaspor)

Kapak

Jose Mourinho : "Sezonu bir kupa bile alamadan kapatacaklar"

Paolo Maldini : "Kariyerim boyunca başardıklarım ortada, bence Mourinho bu hesaba hiç girmesin. Tartışmayı alevlendirmek istemem ama Mourinho'nun kazandığı her şampiyonluğa karşılık 5 kupa kaldırmışımdır. Bu konuda kıyasa girerse komik olur."


Seviyorum Jose'yi yaa :)

4 Mart 2009 Çarşamba

Hepi börtdey tu yu

efendim khortytsya söyleyince fark ettik. hakikaten bayadır ilgisiz kalmışız bloga .Artık buna yazmakta üşengeçlik mi diyelim,konu sıkıntısı mı diyelim bilemedik..An itibariyle bloggera döndük, dönüşümüz muhteşem olacak ,öyle değil mi khortytsya:)

bu arada nice mutlu yıllara sansiroda yedek bekleyenler ailesi :)

3 Mart 2009 Salı

Ne Çabuk Geçti...

Blogu açalı bir seneden fazla olmuş, bugün fark ediyorum. Sanıyorum bloga olan ilgisizliğimden kaynaklanıyor bu. Malzeme sıkıntısı çekmekten değil, biraz üşengeçlik -nedeni bilinmeyen isteksizlik- nedeniyle yaz-a-mıyorum bloga.

Kuşkusuz ki bahane bulmak en kolay yol. Hiç olmazsa Eskişehirspor'un maçlarına ait gözlemlerimi bloga aktarabilecekken, cep telefonumda bekleyen yüzlerce maç fotoğrafını bilgisayara atmaya karşı olan isteksizliğim; blogun yerlerde sürünmesine sebep oluyor. Blogu, Eskişehirspor temalı hale getirmek yazılardaki tarafsızlığıma gölge düşüreceği için sıcak bakmıyorum, hemen belirteyim.

Fark ediyorum da, çoğu zaman bloga yazma isteğimizi erteliyoruz. "Sonra yazarım"lar arttıkça iş içinden çıkılmaz hale geliyor. İyi olma hevesimiz kaçıyor. Evet, blogger aleminde bu işi bizden iyi yapan oldukça fazla insan var. Sorun değil. "Mevzuda takmıyoruz hiç geri vitese!"

18 Ocak 2009 Pazar

Bana taş sahamı geri ver Şeyh Mansur Amca #2


Fotoğrafı görünce hüzünlendim.
Eskiye döndüm, ne günlerdi dedim. EsEs fotoğrafı çekmek nerden aklına geldiyse...

Bu binanın girişindeki o merdivenler taso oynardığımız zamanlardaki favori yerimizdi. Çünkü komutanların arabalarını görüp, inerken verecekleri olipsleri kapmak için vereceğimiz mücadelenin başlangıç noktasıydı. Tasolar için kapışırken bir anda her şeyi unutur, şeker'in peşine düşerdik. Sonra kaldığımız yerden; ellerimiz kızarıncaya kadar taso oynamaya devam...

Sonra bir taş sahamız vardı, EsEs'in aşağıdaki postta bahsettiği.

Kale direkleri vardı. Bize dayanamaz en geç bir haftada kırılırdı. Çünkü kalecinin görevi top gelmediği zamanlarda maymunluk yapmaktı : ))

Sahaya girdiğinizde babası binbaşı olanla, babası kapıcı olan arasında fark olmazdı. Çünkü o sahadaki mücadelede, terde, sevinçte, hüzünde nasıl yaşadığınızdan çok nasıl yaşamak istediğinizin izleri vardı.

Yaşın, konuştuklarının, ayağındaki ayakkabının da önemi yoktu.

Halı sahadan bile küçük bir yerde insanların kocaman stadyumlarda yaşayamayacağı sevinçleri, hırsları, üzüntüleri paylaşırdık orada.

Gözümüzde kral yaptığımız abinin de düştükten sonraki gözyaşlarını gördük. Anladık bizden farklı değildi kimse, hiç kimse!

Sonra o sahayla beraber yaşanılan anıları da yıkmaya çalıştılar, başaramadılar. Ancak şunu da öğrendik ki yeni nesiller, bizim başladığımız yerlerden başlayamayacaklar. Birçok sebepten dört duvar arasına sıkışmış, hayatta küçük bir çocuğun gol attıktan sonraki sevinci yerine para'nın getirdiği(?) mutluluğu tercih eden yeni nesiller...

O paraya bana altından stadyum yapsan ne olur mansur amca? O kale direkleri kırık, telleri yırtık taş sahadaki; sevinci, hırsı, hüznü, emeği geri getirebilir misin?

Bana Taş Sahamı geri ver Şeyh Mansur Amca ...


Bundan seneler önce sıcak bir Temmuz sabahı Eskişehir'de Yıldıztepe lojmanlarında (khortytsya iyi bilir) bir çocuk dünyaya geldi.Babasının mesleği ve bulunduğu ortam sebebiyle sıkı bir disiplin içerisinde büyümüştü bu çocuk. Ama şu var ki o disiplinin içerisinde , o tel örgülerle çevrili lojmanında o kadar mutlu idi ki o çocuk kelimelerle anlatılmaz.
Kendine ait bir dünyası vardı o lojmanında.Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte dışarıya çıkar okuluna gider, akşam olup okuldan döndükten sonra eve koşarak gelir,gelirken yolda önlüğünü çıkartır, sırtındaki 5 ton ağırlığındaki çantasını kapıdan içeri fırlattığı gibi doğru taş sahasına koşardı.
Henüz 5,6 yaşlarındaydı o zaman ama işte o yaşlarda başlamıştı bu çocuğun içerisindeki futbol tutkusu.Taş sahanın kapısından girer girmez içini bir mutluluk kaplar , hemen topa koşar , bi an önce arkadaşlarıyla aldım-verdim yapar, takımları seçer ve maça başlarlardı.Ta ki bu maç akşam ezanı okunup Annesinin balkondan " EsEs oglummm içeri gel , akşam oldu"diye seslenmesine kadar sürerdi.O andan itibaren EsEs'in içini bir üzüntü kaplar , eve hiç gitmek istemezdi.Kan ter içinde evine gelir,yüzünü yıkar , yemeğini yer ve bi an önce uyurdu ki yarın olsun tekrar taş sahasına gidebilsin.Bütün çocukluğu, hatta gençliği, o taş sahada geçmişti o çocuğun...

Aradan zaman geçtikçe çocuğun arkadaşları, babalarının mesleği sebebiyle, her sene kimisinin ya başka yere tayini çıktı, kimisinin ise emekli oldu ve o lojmanlardan ayrılmak zorunda kaldılar.Böyle böyle her sene 1 'er ,2 'şer koptular artık taş sahalarından..Derken bi zaman sonra EsEs baktı ki artık o taş sahasında maç yaptığı arkadaşlarından kimse kalmamış , hepsi dağılmıştı.Ardından lise son sınıfa geldi ...Artık onun taş saha zamanı geçmiş ve önünde hayatını etkileyecek önemli bir 180 dakika vardı.Hayatı boyunca futbol tutkusuyla yaşamış , hayatın tek anlamının 90 dakika olduğunu sanan bu çocuk için şimdi 180 dakika demek garipti.Sınav zamanı yaklaştıkça EsEs okuldu,dershaneydi,özel dersti derken artık bi de bakmıştı ki tek tutkusu olan futboldan , o taş sahadan çokta uzaklaşmıştı...


Neyse sınav olmuş , aradan zaman geçmiş ve çocuğumuz üniversite okumak için çok sevdiği lojmanından, taş sahasından ayrılmak zorunda kalmış,başka diyarlara, hiç bilmediği bi yere gitmişti.Derken üniversite 2.sınıfa geldiğinde bir gün tekrar lojmanına gittiğinde bir de ne görsün...6 yaşından beri hiç çıkmadığı , sabahtan akşama arkadaşlarıyla kan ter içinde futbol tutkusunu yaşadığı taş sahası artık yerinde yoktu , yıkmışlardı onu...EsEs'e belki de hayatında hiç bir şey bu kadar koymamıştı..O an dünya başına yıkılmıştı adeta...

Gelelim asıl konumuza , son günlerde haberlerde hep görüyoruz Man City'nin petrol milyarderi sahibi Şeyh Mansur bin Zayed Al Nahyan Kaka için 150 milyon Euro'yu gözden çıkarmış.Kaka için Milan'a 120 milyon euro , Menajerine 20 milyon euro ve babasına 10 milyon euro vereceklermiş.

Şimdi EsEs sana soruyor şeyh efendi , 150 milyon euro'ya Kaka 'yı belki alabilirsin ama o çocuğun taş sahasını , o çocuğun taş sahada birlikte sabahtan akşama kan ter içinde maç yaptığı arkadaşlarını geri getirebilirmisin 150 milyon euro'ya?

şeyh Mansur bin Zayed efendi, çek elini o çocuğun taş sahada oynadığı o saf futboldan , kirletme o güzelim futbolu pis paranla...

Neyse khortytsya kardeşim yaa bırak sen bu şeyhleri ,abramovichleri gel biz taş sahamıza dönelim, bi maç çevirelim..
-aldım verdim ben seni yendim ..
-tamam ben yendim alıyorum adamımı mmmm xxx benden olsun... :)

9 Ocak 2009 Cuma

Çalım ustası Yusuf

Yusuf Şimşek güzel çalım atıyodu biliyorduk ama saha dışında da bu derece iyi çalım attığını da şu saat itibariyle öğrenmiş olduk.Sen devre arası transfer döneminde her allahın günü Trabzon aşağı trabzon yukarı gazetelere manşet ol , bir gece yarısı haberi çıksın Yusuf Şimşek Beşiktaş'ta.Doğrusunu söylemek gerekirse çalım güzel de Trabzonlular sinirli insanlardır yusuf sen ne ettin şimdi , hakkında ne düşünürler bilemem. Allahtan 2.yarı Trabzon İstanbul'a gelecek , yoksa nasıl giderdin oraya bilmiyorum.

Gelelim transfer hikayesine , 09 ocak 2009 saat 00.30 itibariyle Sporx.com bu transferi duyurdu.1.5 yıllığına anlaşmış Beşiktaş Yusuf'la.Ertuğrul'un Bjk' ye kıyağı mı diyelim , tüpçünün Fener eskisi hastalığı mı diyelim bilemedik,anlamsız bir transfer işte...Delgado, Tello o bölgede oynarken Yusuf Beşiktaş için çok mu gerekli transferdi düşündürücü tabi.Sen yıllardır sol bekte İ.üzülmeze tahammül et bi sol bek alma , ya da sağ tarafında adam eksiği basbas bağırırken o bölgeye adam alma , sırf transfer yapmış olmak için adam al.Sanırım tüpçü vukuatlerine bir yenisini daha ekledi, kendisi bayılır Fenerbahçe'nin eskilerini toplamaya herhalde ki Nobre, M.Yozgatlı,Rüştü'den sonraki bir diğer Fener eskisini daha getirdi.

Tüpçünün bu tutumuna çarşı ne der bunu ilerleyen günler gösterecek , kim bilir belki ligin ilk maçı olan Denizli maçında pankart yaptırırlar ,

ÇARŞI MİLANGAZ'A KARŞI :)

29 Aralık 2008 Pazartesi

Yoksa o mu Khortytsya ?


"Es-Es’in gözü Fas’ta
28.12.2008

Eskişehirspor yönetimi, devre arası transfer görüşmelerinde gaza bastı. Başkan Halil Ünal, adını açıklamadığı Fas milli takım orta saha oyuncusunu, siyah kırmızılı renklere bağlamak için çalışmalara başladı. Konuyla ilgili bilgi aldığımız Ünal, Faslı oyuncunun bonservis sorunu olduğunu ve bunu çözmek için çalışmaların devam ettiğini söyledi.
PAZARTESİ KALDIĞI YERDEN
Diğer taraftan devre arası transferde ilk imzayı Beşiktaşlı sol kanat oyuncusu Emre Özkan'a attıran Başkan Halil Ünal, Pazartesi günü tekrar İstanbul da kampa girerek ön görüşme yaptığı oyuncular ile ikinci turda birkez daha pazarlık masasına oturacak. Ünal, daha önce ön görüşme yaptığı Beşiktaşlı Batuhan Karadeniz, Kocaelisporlu Taner Güleri, Galatasaraylı Ferdi Elmas ve Gençlerbirliği'nden El Saka ile tekrar görüşecek.
2 DEFANS, 2 ORTA, 2 FORVET
Transferde 2 orta saha, iki savunma ve 2 forvet oyuncu almayı planladığını belirten Başkan Ünal, "Daha önce 6 oyuncuyla yollarımızı ayırdık. Bunlardan Mustafa Sevgi ve Can Cumhur'a Sakaryaspor talip oldu. Diğer oyuncular için henüz bir teklif gelmedi. Kiralık verilmesi gündemde olan oyuncuları da çıkartırsak, kadromuz yapılan operasyonlarla 20'e düşecek. Bu yüzden 6 oyuncu almak istiyoruz" dedi."

Khortytsya yoksa o mu ne dersin ? Halil başkan duydu mu sonunda bizi :)..

Halil başkan kim bu Fas' lı açıkla artık çatlayacaz :)


23 Aralık 2008 Salı

Yok artık LeBron James # 2

22 Aralık 2008 Pazartesi

Teknik direktör kasapları

Yıl sonuna geldik , malumunuz Türkiye başta olmak üzere Avrupa'da birçok ligde ilk yarı maçları sona erdi. Merak ettik ve araştıralım dedik kimler teknik direktör kasabı ? avrupa liglerinde ve türkiye'de teknik direktörlerin durumları nedir , kim kiminle yollarını ayırmış ,kim kimin görevine son vermiş bi bakalım dedik......

Futbolun beşiği diye nitelendirilen , şu anda futbolla ilgilenen birçok kesimin tutkuyla izlediği İngiltere Premier ligine bir bakalım kaç takım teknik direktör değiştirmiş,kim kimi göndermiş ?
-Premier ligde bu sezon takımdan ayrılan teknik direktörlerin başında kuşkusuz geçen sezonun ortasında geldiğinde büyük işler beklenen İspanyol Juande Ramos geliyor...White Hart Lane' de halbuki işler Ramos için iyi başlamıştı , geçen sezon şubat ayında geldiğinde çıktığı ilk maçta Chelsea'yi finalde uzatmalarda Berbatov'un attığı golle yenerek FA Cup'ın sahibi olmuştu.Sonra ne olduysa oldu yeni sezon başında Ramos için işler hiç de iyi gitmedi. yanlış transferler, sezona kötü başlangıç derken sezonun 9.haftasında Tottenham'dan ayrılmak zorunda kaldı.
- 2.olarak Portsmouth'ta Harry Redknapp ... Aslında fena da gitmiyordu ligde Portsmouth .Harry Redknapp yönetiminde çıktığı 9 maçta 4 galibiyet 2 beraberlik alarak 14 puan toplamıştı.Ama işte paranın yüzü tatlı geldi ve Ramos'un Tottenhamdan ayrılmasının ardından bu fırsatı kaçırmadı.Takımı yardımcısı eski Arsenalli Tony Adams’a bırakarak bir bakıma Portsmouth taraftarlarına satışı koydu :)
-Premier ligde genelde teknik adamlara sabredilir , öyle Türkiye'deki gibi 3.haftada aldığı mağlubiyetlerden sonra teknik adamın kovulduğu nadir görülen olaylardandır.Ama işte Newcastle ve West Ham bu durumu dinlemedi ve sezona başladıkları Kevin Keegan ve Alan Curbishley ile 4.haftada aldığı mağlubiyetlerin ardından yollarını ayırdı.
-Premier ligde bu sezon teknik direktörleri ile yollarını ayıran son takımlar ise geçtiğimiz hafta Blackburn ve Sunderland oldu.Sunderland sezona başladığı Roy Keane , Blackburn ise Paul Ince ile yollarını ayırdı.

Gelelim İspanya'ya .... bakalım La liga ' da kim kime yol vermiş , kim ayrılmak zorunda kalmış.....
-İspanya' da şüphesiz bu konuda en sansasyonel isim son şampiyon devrik Real Madrid teknik direktörü Bernd Schuster...takımın başındayken aldığı üst üste mağlubiyetler , şampiyonlar liginde alınan Juventus yenilgileri ile Real Madrid tarafında kazan kaynamaya başlamış , beyaz mendiller sallanmaya başlamıştı. Nitekim El Clasico öncesi alınan 4-3 lük Sevilla mağlubiyetinin ardından Schuster'in yaptığı basın açıklamasında " Bu sezon şüphesiz Barcelona'nın yılı , şu halde onları yenmemiz imkansız" gibi fütursuzca demeçleri ona artık Real Madrid defterinin kapandığını gösteriyordu ve sonucunda El clasico öncesi Real Madrid Schuster'in işine son vermiş yerine Tottenham'da 8 haftada 1 galibiyet 2 beraberlikle sadece 5 puan toplayabilen Juande Ramos'u göreve getirmişti.
-İlginç bir takımdı Sporting Gijon .... bu sezon yükselmişti La liga ' ya ve hiç de ummadığı bir başlangıç yaparak ( ki bunda ilk 5 haftadaki fikstürünün katkısı büyük)bir anda kendini son sırada 0 puanla buluvermişti.Sezonun henüz 3.haftası Barcelona maçı öncesi Sporting Gijon sezona başladığı Antonio Maceda'yla yollarını ayırmış yerine Manolo Preciadoyu getirtmişti.Bu değişim tutmuş olacak ki Preciado yönetimindeki Gijon şu an ligin 16. haftası tamamlandığında topladığı 21 puanla 11.sırada...
-La liga'da teknik direktörüyle yollarını ayıran bir diğer takım geçen sezonların flaş takımı niteliğinde sayılabilecek Espanyol olmuştu.Espanyol geçtiğimiz yılların aksine bu sezon hiç de iyi başlayamamıştı.Bartolomo Marquez yönetimindeki Espanyol aşısı tutmamış olacak ki çıktıkları 13 maçta 3 galibiyet 3 beraberlik topladığı 12 puanla kendini bir anda 16.sırada buluvermişti.Espanyol yönetiminin artık sabrı taşmış ve ligin 14.haftasına girilirken Marqueze kapıyı göstermiş yerine Jose M.Esnal Mane' yi getirtmiş. Bakalım Mane Espanyol'a çare olabilecekmi bunu ilerleyen haftalar gösterecek.....
-İlk yarının sonuna gelinen şu haftalarda İspanya' da teknik direktörünü değiştiren diğer takımlar ise ligde son sırada bulunan Osasuna ve onun 1 puan üstündeki Recreativo Huelva...İkisi de aynı haftada , ligin 7.haftasına girilirken ,sezona başladıkları teknik direktörleriyle yollarını ayırmış Osasuna Jose Antonio Camacho'yu , Recreativo ise Luis Lucas Alcaraz' ı göreve getirmişlerdi.

İtalya ve Almanya’da durum bu kadar acımasız değil. Oynanan 17 maç sonrası italya’ da 4 almanya da ise 2 klüp teknik direktör değişikliğine gitmiş.İtalya’da ligin 2.haftasında belki de tüm sezonların en erken teknik direktör değişikliğine giden takım Palermo…Sezona başladığı Stefano Colantuono ile yollarını ayırmış yerine Davide Bellardini’yi getirtmiş.Çizme’de teknik direktörleriyle yolları ayrılan diğer 3 takım ise Bologna , Chievo ve son hafta itibariyle Reggina oldu.Bologna ligin 11.haftasına girilirken Carlo Mazzone ile yollarını ayırmış, bir Lazio efsanesi Sinisa Mihajlovic ‘i takımın başına getirmişti.Chievo da yine 11.haftaya girilirken Juventus maçı öncesi Luigi Del Neri ile bağlarını koparmış , Domenico Di Carlo’yu takımın başına getirmişti.Reggina da ise son hafta deplasmanda Cagliari karşısında alınan 1-1 lik sonuçtan sonra Nevio Orlandinin görevine son vermiş , Giuseppe Pillon takımın başına geçmişti.
Almanya’ da bu durum daha da az…Ligin ilk yarısının sonunda teknik direktörleriyle yollarını ayıran takım sayısı sadece 2 …Bunlar lig sonuncusu Mönchengladbach ve sezona istediği girişi yapamayan 2 sezon öncesinin şampiyonu Stuttgart. Mönchengladbach sezonun 8.haftasına girilirken teknik direktörü Jos Luhukay ile yollarını ayırmış ve takımın başına Hans Meyer’ i getirtmişti.
Stuttgart’ta ise 2 hafta önce , 2 sezon önce takımı şampiyon yapan , Armin Veh görevinden ayrılmış ve yerine eski Pool’lu Markus Babbel getirilmişti.

Avrupa’nın önde gelen liglerinde durum buyken gel gelelim Türkiye’ de bu durum nasıl bi de ona bakalım…
Turkcell Süper Lig’de 16 maç geride kaldı ve bu 16 maç sonunda 18 takımın 9’ u daha sezonun ilk yarısına gelinmeden başladıkları teknik direktörleriyle yollarını ayırdı.
Bu konuda en aceleci davranan takım Konyaspor … Ligin 4.haftasına girilirken Konya yönetimi mevcut teknik direktörü Raşit Çetiner ile yollarını ayırmış yerine Giray Bulak’ı getirmişti.Arkasından 5.hafta kendi evinde Bursaspor karşısında aldığı 3-2 lik mağlubiyet Engin İpekoğlu için Kocaelispor macerasının erken bittiğini gösteriyor ve Kocaelispor’da Yılmaz Vural dönemi başlıyordu.Engin İpekoğluna daha 5.haftada sabredemeyip Yılmaz Vural gibi Türkiye’de düşürmediği takım kalmayan bir hocayı getiren çok değerli ( !) Kocaeli yöneticilerine buradan ilk yarı sonunda bulunduğu konuma bakarak selam ederiz.
Ligde 7.haftaya girilmeden şampiyonluk adaylarından Beşiktaş’ta hafta içi aldığı Metalist Kharkov yenilgisiyle teknik direktörü Ertuğrul Sağlam görevinden istifa etmiş ( artık bunda gerçeklik payı nedir bilemiyoruz tabi ! ) yerine Mustafa Denizli getirtilmişti. Mustafa Denizli takımı aldığında ligde 4 galibiyet 2 beraberlik topladığı 14 puanla 2.sırada bulunuyordu şimdi ise durumları ortada . Buradan da tüpçüye selamlarımızı iletmeyi unutmayalım:)
8.haftaya girildiğinde Ankaragücü sezona başladığı Hakan Kutlu ile yollarını ayırırken yerine Ünal Karaman geçiyordu. Gerçi Ünal Karaman dönemi de Ankaragücü’nde pek uzun sürmedi ya neyse : ) 16.hafta kendi isteğiyle takımdan ayrılıyordu Ünal’ da en nihayetinde …
Ligde 9 ve 10.haftalar baktığımız zaman tam bir teknik direktör kıyımı yaşanıyordu
.9.hafta ligin yeni takımlarından Antalyaspor’ da Jarabinsky dönemi bitiyor yerine Mehmet Özdilek geçiyordu.Sanırım teknik direktör değişikliğinin en fazla olumlu etkilediği tek takımda bu konuda Antalyaspor olsa gerek. Zira Akdeniz ekibi Özdilek yönetiminde çıktığı 8 maçta sadece 1 yenilgi aldı o da kadıköyde Fenerbahçe’ye karşı…
10.haftaya girilirken Bursaspor’da Samet Aybaba & Güvenç Kurtar , Gençlerbirliğinde Mesut Bakkal & Samet Aybaba , Hacettepe de ise Osman Özdemir & Erdoğan Arıca değişiklikleri oluyordu….
Ligin ilk yarısında teknik direktörünü değiştiren son takım ise Denizlispor oluyordu. Denizlispor 11.hafta oynadığı ve deplasmanda 3-2 kaybettiği Kocaelispor maçı öncesi Ali Yalçın ile yollarını ayırmış yerine Ümit Kayıhan’ ı getirmişti.

Sonuç olarak Avrupa’nın önde gelen liglerinde ilk yarının sonuna gelindiğinde İngiltere’ de 6 , İspanya’ da 5 , İtalya’da 4 ve Almanya’ da 2 teknik direktör değişikliği olurken Türkiye’ de ise 9 değişiklikle bu alandaki birinciliğimizi kimseye kaptırmıyoruz.% 50 lik bir durum söz konusu…Sonra kimse bana istikrar ayakları yapmasın buyurun işte her şey ortada…Bakalım sezon sonu %90lara hatta % 100 e çıkabilecekmiyiz?

Burası Türkiye kardeşim her şey olur burada !

16 Aralık 2008 Salı

Es-Es: 0 - Konyaspor: 0

Gecikmiş bir post oldu bu sanırsam. Resimleri yeni attım bilgisayarıma, maçla ilgili pek bir şey yok aklımda. TSL'de izleyebileceğiniz en zevksiz maçlardan biriydi. Yayıncı kuruluş 3 dakika özetin 2 dakikasında kırmızı kart pozisyonunu gösterdi zaten.

Çekirdekçilerin yanında izledim maçı. Yaratıcı küfürleri duymak ayrı komikti gerçekten. Bir de sürekli "Çocuğumun yanında beni küfür ettiriyorsunuz ya .rsp. çocukları" diyen abi vardı, selam ederim okuyorsa burayı, suratta gülümseme yaratılan küfürler duyulmaya değerdi :-D buyrun efendim bunlar da maçtan fotoğraflar: