Bundan seneler önce sıcak bir Temmuz sabahı Eskişehir'de Yıldıztepe lojmanlarında (khortytsya iyi bilir) bir çocuk dünyaya geldi.Babasının mesleği ve bulunduğu ortam sebebiyle sıkı bir disiplin içerisinde büyümüştü bu çocuk. Ama şu var ki o disiplinin içerisinde , o tel örgülerle çevrili lojmanında o kadar mutlu idi ki o çocuk kelimelerle anlatılmaz.
Kendine ait bir dünyası vardı o lojmanında.Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte dışarıya çıkar okuluna gider, akşam olup okuldan döndükten sonra eve koşarak gelir,gelirken yolda önlüğünü çıkartır, sırtındaki 5 ton ağırlığındaki çantasını kapıdan içeri fırlattığı gibi doğru taş sahasına koşardı.
Henüz 5,6 yaşlarındaydı o zaman ama işte o yaşlarda başlamıştı bu çocuğun içerisindeki futbol tutkusu.Taş sahanın kapısından girer girmez içini bir mutluluk kaplar , hemen topa koşar , bi an önce arkadaşlarıyla aldım-verdim yapar, takımları seçer ve maça başlarlardı.Ta ki bu maç akşam ezanı okunup Annesinin balkondan " EsEs oglummm içeri gel , akşam oldu"diye seslenmesine kadar sürerdi.O andan itibaren EsEs'in içini bir üzüntü kaplar , eve hiç gitmek istemezdi.Kan ter içinde evine gelir,yüzünü yıkar , yemeğini yer ve bi an önce uyurdu ki yarın olsun tekrar taş sahasına gidebilsin.Bütün çocukluğu, hatta gençliği, o taş sahada geçmişti o çocuğun...
Aradan zaman geçtikçe çocuğun arkadaşları, babalarının mesleği sebebiyle, her sene kimisinin ya başka yere tayini çıktı, kimisinin ise emekli oldu ve o lojmanlardan ayrılmak zorunda kaldılar.Böyle böyle her sene 1 'er ,2 'şer koptular artık taş sahalarından..Derken bi zaman sonra EsEs baktı ki artık o taş sahasında maç yaptığı arkadaşlarından kimse kalmamış , hepsi dağılmıştı.Ardından lise son sınıfa geldi ...Artık onun taş saha zamanı geçmiş ve önünde hayatını etkileyecek önemli bir 180 dakika vardı.Hayatı boyunca futbol tutkusuyla yaşamış , hayatın tek anlamının 90 dakika olduğunu sanan bu çocuk için şimdi 180 dakika demek garipti.Sınav zamanı yaklaştıkça EsEs okuldu,dershaneydi,özel dersti derken artık bi de bakmıştı ki tek tutkusu olan futboldan , o taş sahadan çokta uzaklaşmıştı...
Neyse sınav olmuş , aradan zaman geçmiş ve çocuğumuz üniversite okumak için çok sevdiği lojmanından, taş sahasından ayrılmak zorunda kalmış,başka diyarlara, hiç bilmediği bi yere gitmişti.Derken üniversite 2.sınıfa geldiğinde bir gün tekrar lojmanına gittiğinde bir de ne görsün...6 yaşından beri hiç çıkmadığı , sabahtan akşama arkadaşlarıyla kan ter içinde futbol tutkusunu yaşadığı taş sahası artık yerinde yoktu , yıkmışlardı onu...EsEs'e belki de hayatında hiç bir şey bu kadar koymamıştı..O an dünya başına yıkılmıştı adeta...
Gelelim asıl konumuza , son günlerde haberlerde hep görüyoruz Man City'nin petrol milyarderi sahibi Şeyh Mansur bin Zayed Al Nahyan Kaka için 150 milyon Euro'yu gözden çıkarmış.Kaka için Milan'a 120 milyon euro , Menajerine 20 milyon euro ve babasına 10 milyon euro vereceklermiş.
Şimdi EsEs sana soruyor şeyh efendi , 150 milyon euro'ya Kaka 'yı belki alabilirsin ama o çocuğun taş sahasını , o çocuğun taş sahada birlikte sabahtan akşama kan ter içinde maç yaptığı arkadaşlarını geri getirebilirmisin 150 milyon euro'ya?
şeyh Mansur bin Zayed efendi, çek elini o çocuğun taş sahada oynadığı o saf futboldan , kirletme o güzelim futbolu pis paranla...
Neyse khortytsya kardeşim yaa bırak sen bu şeyhleri ,abramovichleri gel biz taş sahamıza dönelim, bi maç çevirelim..
-aldım verdim ben seni yendim ..
-tamam ben yendim alıyorum adamımı mmmm xxx benden olsun... :)