29 Mart 2009 Pazar

İspanya 1 - 0 Türkiye

70.000 kişilik Santiago Bernabeu, stad tıklım tıklım. Gelin görün ki o staddan çıkan ses sadece bir korna sesi. O kornayı da öttürene burdan bi selam edelim ,Maçın başından sonuna kadar ne nefesmis be arkadaş bi saniye sustur şunu.Tv başından beni bıktırdı ki sahadaki futbolcuların psikolojisi ne durumdadır bilinmez.Ahh o stad bizde olacak ki tahmin edemiyorum çıkacak sesi, bütün stad Espana :)

Neyse gelelim maça ... Skora baktığımızda açıkçası beklemediğim bi skor oldu.Maç öncesi , abi adamlar 5'te bırakırlarsa iyi diyordum velhasıl 1-0 İspanya'da güzel skor . Abi sende alemsin maçı kaybetmişiz bunda skorun iyisi kötüsü mü olur diyorsunuz biliyorum ama rakip İspanya olunca 1-0 ' a sevindim ne yalan söyleyim.Kötü de başlamadık maça 6.dk geride kaldığında Nihat'ın karşı karşıya kaçırdığı ya da Semih'in şutu içeri girse skor böyle mi olurdu orası tartışılır tabi ama olmayınca olmuyor işte .Arkasından Arda'nın kontrol edemediği top vs .. Derken soyunma odasına 0-0 girmeyi başardık . 2.yarıda takımın biraz daha 1 puana razı olmasından dolayı geri çekilmemiz sonumuzu getirdi açıkçası . Fatih hocanın Semih-Ayhan değişikliği doğru muydu tartışılır tabi ama bana göre o an ki gidişata göre doğru bir tercihti.Nitekim üzerimize gelen ,orta saha kontrolünü tamamıyle eline geçirmiş bir İspanya'ya karşı orta saha da direnci arttırmak gerekiyordu . Yedek kulübesine baktığımızda da bunun için en ideal kişi Ayhan'dı.Şanssızlık bu değişikliğin hemen ardından duran toptan yediğimiz gol oldu ki golde ceza sahası içinde rakibin hava toplarında baktığımız zaman en etkili iki adamı Ramos ve Pique'yi bu derece boş bırakan defans hattımıza da selam edelim.Bu nasıl bir adam paylaşımıdır ki Ramos arka direkte , Pique ön direkte bom boş topla buluştular.Bütün hafta idmanlarda ne çalıştı defanstaki bu arkadaşlar merak ettim doğrusu.Maçın adamı bana göre Ramos.Sağ taraftan bindirmelerini artık sayamadım. Tabi bunda Üzülmez faktörü ve onun önünde kötü gününde olan bir Arda olmasının da etkisi büyük.

Sonuç olarak bugün İspanya'nın bize öğrettiği tek şey var ki futbol son derece basit bir oyun.Basit düşüneceksin,ayağa oynayacaksın,rakibi yoracaksın sonunda golü buluyorsun zaten. FM diliyle creative freedom ' ı çekeceksin little' a , passing style direct, tempo normal ,defensive line push up olacak.

3 gün sonra Sami Yen'de kazanabilirmiyiz diyeceksiniz , bu oyun mentalitesiyle Katar milli takımının dünya şampiyonu olması gibi bir şey !

20 Mart 2009 Cuma

ULTRAS'ı anlamak # 1

Evet yeni bir seri , yeni bir yazı dizisi...Sizlerin de destekleriyle mümkün olduğunca ULTRAS tribünlerini burada yayınlayacağız.İlk fotoğraf Sırbistandan geliyor , Kızılyıldız tribünlerinden...

Yorumsuz !


www.fenerbahce.org'dan alıntıdır.

UEFA Kupası Son 8


Hamburg - Man.City

PSG - Dynamo Kiev

Shakhtar - Marsilya

Werder Bremen - Udinese

Yarı final eşleşmeleri ;

Werder Bremen - Udinese galibi / Hamburg - Man.City galibi

PSG-Dynamo Kiev galibi / Shakhtar - Marsilya galibi

Tahminleri bekliyoruz..


UEFA Şampiyonlar Ligi ..Son 8


Villarreal - Arsenal

Manchester United -Porto

Liverpool - Chelsea

Barcelona - Bayern Munich

Yarı final kuraları ise şöyle ;

Manchester United- Porto galibi / Villarreal - Arsenal galibi

Liverpool - Chelsea galibi / Barcelona - Bayern Munich galibi


Evet tahminleri alalım....

Paul Le GUEN


Uzun zamandır aklımdaydı bu yazıyı yazmak kısmet bugüneymiş.Vakti zamanında bir Santra programında . ünlü bir spor adamımız (!) kendisi için " o kim yaa, karatecilerden futbolcu yaptı" tabiriyle adını tüm Türk futbolseverlere duyurmuş oldu.O zamanlar Fenerbahçe için adı geçen teknik adamlardan biriydi.

Ligue 1' de son yıllara damgasını vuran , son 7 yılda adeta şampiyonluğa ambargo koymuş bir O.Lyon'dan bahsediyoruz.İşte o takımın temelini atan, Lyon'u Lyon yapan adam Paul Le GUEN.Şimdilerde ise 2 sezon önce küme düşme potasında aldığı PSG'yi bu sezon hem UEFA kupasında çeyrek finallere taşıdı hemde 28.haftanın sonunda 52 puanla lider Lyon'un 1 puan arkasında şampiyonluğun en büyük adaylarından biri konumuna getirdi.Fransa ligini sanırım bu adamdan daha iyi bilen bir kişi daha yoktur herhalde :)

Gelgelelim biraz da Le Guen'in kariyerine...Futbolculuk kariyerine Brest takımında başlamış , burada 6 yıl oynadıktan sonra 2 yıl Nantes macerası olmuş.2 yıllık Nantes kariyerinin ardından , şu anda teknik direktörlüğünü yaptığı PSG'ye geçmiş ve belki de futbol hayatının en parlak dönemini de burada geçirmiş.Psg formasıyla 248 maça çıkmış ve bir kupa galipleri kupası kaldırmış.Milli takım kariyeri pek uzun sürmedi Le Guen için.Geçirdiği ağır sakatlık sebebiyle sadece 17 kez Fransa forması giymiş ve 1998 Dünya kupasında Kamerun'la 1-1 biten maç sonrası futbolculuk kariyerine son vermişti.

Futbolculuk kariyeri belki de pek parlak değildi ancak futbolu bıraktıktan sonra Rennes takımında, adından sıkça söz ettirecek derecede parlak bir teknik direktörlük kariyerine başlamıştı.

Rennes'de sadece 3 yıl süren menajerlik kariyerinin başlangıcında , futbol dünyasına Shabani Nonda,El Hadji Diouf gibi isimleri kazandırmış ve 2001'de Rennes'den ayrılmıştı.Bir sene futboldan ayrı kaldıktan sonra 2002 yılında kendisini Fransa ve dünya futbolunda isim yapmasını sağlayan O.Lyon'un başına geçmişti Jacques Santini'nin yerine.Büyük başarılarla geçen 4 yıllık Lyon kariyerinde 4 Ligue 1 şampiyonluğu ve 1 kez de Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynamışlığı var Le Guen'in.Ardından bir takım yönetimsel nedenlerden dolayı Lyon'dan ayrılmak zorunda kalmış ve 11 Mart 2006 itibariyle büyük umutlarla Alex McLeish'in yerine G.Rangers'ın başına getirilmişti.Ancak İskoçya kariyeri Le Guen için hiç de iyi gitmemişti.Glasgow tarihinin,zaten 2 takımlı (!) ligdeki en kötü başlangıcı, İskoç kupasına çeyrek finalde veda etmiş olması iyiden iyiye Le Guen için işlerin hiç de iyi gitmediğini belgeliyordu.Nitekim fazla değil , 1 sezon sonra, 4 Ocak 2007 itibariyle Rangers ile bağlarını koparmıştı.

Derken 2006-2007 sezonunun ortasında ülkesine geri dönmüş ,ve Guy Lacombe'un yerine futbolculuk yaşamında da en parlak kariyerini geçirdiği PSG'nin başına geçmişti.Takımı devraldığında PSG 20 takımlı Ligue 1 'de 19.sıradaydı. O sezon büyük başarı göstererek takımı kümede bırakmayı başardı.Ertesi sezon , işler yine Le Guen için iyi gitmiyor ve PSG bir türlü o küme düşme potasından kurtulamıyordu.Ancak o sezon alınan Fransa kupası bir anlamda Le Guen için bir çıkış yolu , bir nefesti.

Ardından 2008-2009 sezonu ... Le Guen eski günlerine dönmüş yeniden başarılarla dolu menajerlik kariyerine uzun bir aradan sonra devam ediyordu.Le Guen yönetimindeki PSG şu an ligde 29.haftaya girilirken 52 puanla Lyon'un bir puan gerisinde bulunuyor . Nitekim fikstürüne baktığımız zaman şampiyonluğun en büyük adaylarından.Aynı PSG bu gece itibariyle Uefa kupasında son 8 arasında yer alıyor.

Bakalım, Le Guen 2 sezon önce teknik direktör olarak gelmediği Kadıköy'e 20 Mayıs akşamı gelebilecek mi ? Bunu ilerleyen haftalar gösterecek ancak kendisini beğenmeyen ,onun için karatecilerden futbolcu yaptı diyen duayen (!) Ahmet Çakar üstada buradan selam ederiz :)

Ha bu arada unutmadan , Le Guen ile Carew arasındaki benzerliği görünce futbolcu benzerleri serimize eklesek fena olmaz hani :)

19 Mart 2009 Perşembe

UEFAya giden yol


2 Ukrayna : Dynamo Kiev & Shakthar
2 Alman :Werder Bremen & Hamburg
1 İtalyan : Udinese
1 İngiliz : Manchester City
ve
son maça göre 2 Fransız olabilir Marsilya kesin , PSG beklemede tabi Braga da olabilir .Durun durun Aalborg Man City karşısında durumu 2-0 yapdı son dakikalarda o maçta da şu an uzatmalar oynanıyor.Kuponumu yatıran Manchesterlılara selam olsun.Yürü Aalborg , gönlümüzün şampiyonusun
Daha detaylı post maçlar bitsin gelecek biraz sabır :)

Dinsizin hakkından imansız gelir !!


Boşuna dememişler dinsizin hakkından imansız gelir diye , Ukrayna'lı Ukraynalının ipini çekti. Sen Gs,Benfica,Hertha Berlin,Olympiakos,Sampdoria gibi takımları geçip, üstelik gol yemeden buraya kadar gel,ardından hemşehrilerin ipini çeksin . Futbolu bu yüzden seviyoruz işte :)

Efendim UEFA kupasında oynanan diğer maçlara baktığımızda Lucescu Zico'^nun hesabını kesmiş .Shaktar CSKA Moskova'yı Fernandinho ve Luiz Adriano'nun golleriyle 2-0 geçerek adını çeyreklere yazdırmış.Gecenin 3.maçında Zenit Udinese'yi evinde 1-0 la geçti ancak tur için yeterli olmadı.Geçen sezonun UEFA şampiyonu bu sezon erken veda ediyor kupaya.Bu GS için sevindirici olsa gerek.

Neyse sözü fazla uzatmayalım , mikrofonlarımızı Sami Yen'den gelecek gol haberlerine çevirelim.Söz sende Khortytsya ...

15 Mart 2009 Pazar

Koyun Kazım #4




O , blogumuzun evladı...

O , Sansirodayedekbekleyenlerin ilham kaynağı....

O , bizim Koyun Kazım'ımız

Nası söze gireyim bilemedim...Cuma günü Kocaeli maçında oyundan çıkarken Fenerbahçe taraftarı tarafından yuhalandı. Maçı izlerken o an başımdan aşağı kaynar sular döküldü , sanki bizi yuhalıyordu 52 bin kişi...Çok kınadık buradan Fenerbahçe taraftarını, bu mudur sizin futbolcunuza gösterdiğiniz sabır , bu kadar kolaymıdır bi futbolcuyu harcamak.Chelsea maçında ilk golü attığında çok seviyodunuz değil mi ama ,şimdi ne değişti de yuhaladınız ha sorarım .Yazık iyi gün taraftarlığı yapmayınız.Emre Toraman bugün kendi kalemize 2 gol yolladı biz naptık ?
" Sağlık olsun Emre " diye tempo tuttuk oyundan çıkarken.

Yazık ...

Boş ver Koyun sen bırak bunları gel EsEsimize , biz seni buralarda krallar gibi yaşatır, sonuna kadar da sahip çıkarız..

O bizim Koyunumuz ve öyle de kalacak :)

Eskişehirspor:1 Bursaspor:2

Öncelikle fotoğrafsız bir post olacağını belirteyim :-)

"Kardeş takım" kavramını ortaya çıkaran zat-ı muhterem'e selamlarımı söyleyin. Bir de sorun neresinden uydurmuş bunu? Anadolu kardeşliği, anti-bizans hikayelerine inanmayan ben gibi bünye için tribünümde Bursaspor, Ankaragücü vs. atkısı görmek kadar sinir bozucu bir şey olamaz.

Çok uzatmadan maç atmosferine geçelim.

Dondurucu soğukta 13.30'daki maç için 12.00'da evden çıkmak pek akıl kârı gözükmese de tipi şeklinde yağan kar, herkesin kapalıya doluşacağı hissini güçlendiriyordu. Bu durumda da erkenden gidip yer tutulmalıydı.

12.30 sularında stada yaklaşırken sağımdan solumdan geçen Bursaspor atkılı insanlar her an patlamaya hazır bu bünyeyi barut fıçısından farksız hale getirmişti. Deplasman takımının taraftarı bu şehirde bu kadar rahat olmamalıydı. Ancak bilet kuyruğunda beklerken açık tribünden yükselen "ESpana" melodisi sinirimi azaltmaya yetti.

Biletimi alıp vakit kaybetmeden "Kızılcıklı" tribüne doğru hızlı adımlarla yöneldim. Her seçimden önce Eskişehirspor'u pis emellerine alet etmeye çalışan partilerden, "eşantiyon" kapmaya çalışan insanlar tarafından baltalanan bu yürüyüş, stad kapısında son buldu.

İçeri girip her zamanki yerimden futbolcuların ısınma hareketlerini izlemeye koyuldum. Bursasporlular kendilerine ayrılan tribünleri hınca hınç doldurmuştu. Tebrik etmek lazım. "Bu soğukta açık dolmaz" düşüncem maçın başlama saati yaklaştıkça değişti. Nefer & Kızılcıklı tribünleri de full çekiyordu. O zaman tek eksiğimiz kalmıştı. "Santrayla 3lü, daha güçlü!"

Genel olarak dostça geçen mücadeleye hızlı başlayan taraf Es-Es'ti. Youla'nın cömertçe harcadığı iki pozisyon sonrası Emre Toraman'ın kendi kalesine attığı iki gol, maçı Bursaspor'a getirdi. Bursaspor için dondurucu soğukta daha iyisi beklenemezdi. Gol atmaya niyeti olmayan Es-Es, Vucko'nun ayağından orta şut karışımı bir gol kazandı. Maç sonuna doğru 5 forvetle oynayan Es-Es, gol bulamadı; rakiplerinin kaybettiği bir haftada çok değerli üç puanı kaçırdı. İstanbul seferi öncesi çanları çaldı.

Maç boyunca Selçuk Dereli'ye inanılmaz bir tepki vardı. Hakemler hakkında konuşmayı sevmem. İnsanlar hata yapabilir. Kabul ederim. Eskişehirspor'un maçta iki kez penaltı itirazı oldu. Bu pozisyonları iyi açıdan göremedim. Bir şey söyleyemem. Lakin iyi kapanan takımlara karşı "B planı" olmayan bir takımın, maçı kaybetme sebebi olarak hakemi görmesi benim için kabul edilebilir değildir.

Sözün kısası, Bursaspor -şansının da yardımıyla- üç puanı hanesine yazdırdı. Eskişehirspor için ise yumurta kapıya dayandı.

Gençlerbirliği 28
Denizlispor 28
Eskişehirspor 27
Konyaspor 27
Antalyaspor 26
İBŞB 25
Ankaragücü 24
Kocaelispor 20
Hacettepe 15

11 Mart 2009 Çarşamba

Efsane geri döndü



Rönaldö , İvic , Samuyıl,Berbadov .....

" Balotellinin anne,babası onu geri istiyor ama Balotelli onları reddediyor "

" 32 yaşındaki Van Der Sar "

"Sayamadım ama üst üste 20.pas olmuş olabilir"

"Vurmasa top ağlara gidecek ....(Stankovic'in uzaktan çektiği auta giden şutundan sonra)"

"Karizmasıyla tüm dünyaca tanınan, İngiltere medyasıyla sıkıntı yaşayan , İtalyan medyasıyla daha da büyük sıkıntı yaşayan teknik direktör sıkıntı içinde " ( Mourinho'ya )

" Hakem Stark'ın sarı tshirtü, siyah çorabı var , Kaleci Vander Sar'ın da sarı tshirtü , siyah çorabı var .

7 Mart 2009 Cumartesi

Teşekkürler Ntv

Aceto Üstad'ın hafta sonu futbol konulu yazısından yola çıkarak yazdım bu başlığı. uydu anteni, kablolu tv, digitürk ve ya d-smart'a sahip olmayan ben gibi bünyeye yaptığı hizmetten ötürü. Kuşkusuz, bu konuda Kanal A'ya da sonsuz teşekkürlerimi sunmam gerek. Tek sorunu var, yayınladıkları ligin Ligue-1 olması. Neyse buna da şükür diyelim de bu yazdıklarımı okuyup Fransa Ligi'ni yayınlamaktan vazgeçmesinler!

Torino-Juventus derbisini yayınlıyor Ntv. Öyle çakma derbilerden de değil. Harbi derbi. Bugün (cumartesi) 21.30'da başlayacak bir aksilik olmazsa. Biz de televizyon başında takipte olacağız. Kalbimin Torino'dan yana olduğunu da belirtmeden geçmeyeyim. Ne de olsa şikenin rengi her yerde aynı(?):

6 Mart 2009 Cuma

Futbolcu benzerleri # 1


Deco(Chelsea ) vs Volkan ŞEN ( Bursaspor)

Kapak

Jose Mourinho : "Sezonu bir kupa bile alamadan kapatacaklar"

Paolo Maldini : "Kariyerim boyunca başardıklarım ortada, bence Mourinho bu hesaba hiç girmesin. Tartışmayı alevlendirmek istemem ama Mourinho'nun kazandığı her şampiyonluğa karşılık 5 kupa kaldırmışımdır. Bu konuda kıyasa girerse komik olur."


Seviyorum Jose'yi yaa :)

4 Mart 2009 Çarşamba

Hepi börtdey tu yu

efendim khortytsya söyleyince fark ettik. hakikaten bayadır ilgisiz kalmışız bloga .Artık buna yazmakta üşengeçlik mi diyelim,konu sıkıntısı mı diyelim bilemedik..An itibariyle bloggera döndük, dönüşümüz muhteşem olacak ,öyle değil mi khortytsya:)

bu arada nice mutlu yıllara sansiroda yedek bekleyenler ailesi :)

3 Mart 2009 Salı

Ne Çabuk Geçti...

Blogu açalı bir seneden fazla olmuş, bugün fark ediyorum. Sanıyorum bloga olan ilgisizliğimden kaynaklanıyor bu. Malzeme sıkıntısı çekmekten değil, biraz üşengeçlik -nedeni bilinmeyen isteksizlik- nedeniyle yaz-a-mıyorum bloga.

Kuşkusuz ki bahane bulmak en kolay yol. Hiç olmazsa Eskişehirspor'un maçlarına ait gözlemlerimi bloga aktarabilecekken, cep telefonumda bekleyen yüzlerce maç fotoğrafını bilgisayara atmaya karşı olan isteksizliğim; blogun yerlerde sürünmesine sebep oluyor. Blogu, Eskişehirspor temalı hale getirmek yazılardaki tarafsızlığıma gölge düşüreceği için sıcak bakmıyorum, hemen belirteyim.

Fark ediyorum da, çoğu zaman bloga yazma isteğimizi erteliyoruz. "Sonra yazarım"lar arttıkça iş içinden çıkılmaz hale geliyor. İyi olma hevesimiz kaçıyor. Evet, blogger aleminde bu işi bizden iyi yapan oldukça fazla insan var. Sorun değil. "Mevzuda takmıyoruz hiç geri vitese!"