14 Ağustos 2008 Perşembe

Büyük Başkan Franco Sensi !!!

Efendim çıkan habere göre Empoliyle yapacağımız maç taraftar günü olarak seçilmiş ve sadece bu maç için maça gelecek olan her taraftar yanında getireceği çocuğunun biletini yarı fiyatına ödeyecekmiş...

Tebrikler büyük Roma yönetimi , Tebrikler büyük başkan Franco Sensi.....

13 Ağustos 2008 Çarşamba

2/48 Panaroma


İki gündür yoktum. Zaman bulamadım internete girmeye. Yaz okulunda son hafta. Ders dinleyelim bari dedik :)) Tabi bu süre içinde 2/48 dersle ilgilenmedim. Gezdim, tozdum. Bir de gittik dvdciye(?) aldık üç tane film. Oturduk arkadaşla sizin için izledik!

İlk olarak arkadaş tavsiyesi üzerine aldığımız filmi izleyelim dedik: "Wanted". Daha kötü bir film yapabilirler miydi bilmiyorum. İki kelimeyle anlatmak gerekirse; "zaman kaybı". Film bittikten sonra ömrünüzden 1 saat 35 dakikayı çaldığınızı hissediyorsunuz. Mantıksal boşluklar o kadar fazla ki... Ha ben fantastik şeylerden, falsolu giden mermilerden, aptalca yapılmış mantık hatalarından hoşlanırım diyorsanız bu yazıyı okumakla vakit kaybetmeyin, gidip dvd ya da cd; neyini bulabiliyorsanız alıp izleyin. Bendeki notu 2/10. İki puanı da Angelina Jolie hatrına verdim, söyleyeyim.

Wanted'in üzerimizde yarattığı "aptallaşmış" hissini kaldırmak için yeni bir filme geçmemiz gerekirdi, öyle de yaptık: "Wrong Turn-2" (Ölüm Kapanı-2) (Filmin ismini ben çevirmedim, yanlış anlamayın, çevirenler harika çevirmiş :). Amaçsız bir film olsa bile Wanted'in üstüne gayet iyi gitti, söylemeliyim. Zombi gibi görünen mutasyona uğramış insanların, normal insanları kesip biçtiği bir film işte. Tam bir sonu yok sanki, yeni filme açık kapı bırakmışlar. Hakkında söylenilmesi gereken son şeyi ise not söylesin: 2,5/10.

Pazartesi gecemizi heba ettiğimiz Wanted ve salı akşamını harcadığımız Wrong Turn-2'den sonra tek yapabileciğimiz "Insanitarium"un (Tımarhane) güzel bir film çıkması için dua etmekti. Yoruma dualarımızın kabul olduğunu söylemekle başlayayım. Gerçekçi bir film olmakla beraber birkaç mantıksal boşluk dışında hata göremediğim filmdi. Kendine emanet edilen kız kardeşini kurtarmak için onun bulunduğu tımarhaneye -hasta rolü yaparak- giren adamın (resimdeki kendisi ve kız kardeşi) hikayesi üzerine kurulu senaryo, "fantastik" kelimesinin yakınından bile geçmiyor. Üstelik Wanted ve Wrong Turn-2'den sonra izlenince insanın -o an için- 10/10 veresi geliyor, tabi bunları film izledikten hemen sonra yazmadığım için 10/10 vermiyorum şimdi. Khortytsya'nın notu 7,5/10.

Bunları okuduktan sonra kendinize ve bana "mantıksal boşluk ne lan?" diye sorabilirsiniz. Eminim Wanted'i izledikten sonra anlayacak, filmin altında "öeehh" butonu arayacaksınız.

Galiba Türkçe'ye yeni bir tanım kazandırdım. "Mantıksal boşluk". Çok oturgaçlı götürgeç misali...

10 Ağustos 2008 Pazar

Man Utd 0 - 0 Portsmouth

İngiltere Community Shield ,yani normal adıyla bildiğimiz İngiltere süper kupası bugün Wembley stadında Man Utd ve Portsmouth arasında oynandı.90 dakikası 0-0 biten maçta penaltılar sonunda 3-1 Man Utd kazanarak kupayı üst üste 2.kez müzesine götürdü. Ronaldo, Rooneyden yoksun sahaya çıkan son şampiyon Man Utd rakibi Fa cup şampiyonu Portsmouth karşısında 90 dakika boyunca o bildigimiz hücum üstüne hücum oynayan Man utd değildi.Hatta maçın 60-75. dakikalar arası bi ara uyukladığımı da söyleyebilirim.İlk yarıda Nani'nin bi kaç özel hareketleriyle başlattığı ataklarda olmasa hiç çekilmeyecekti o 90 dakika.
Rakip Portsmoutha gelicek olursak açıkçası Man Utd'dan çok daha fazla hazır gördüm lige.Topu Manchesterlıların oynamasına izin vermediler.Özellikle orta sahada Diarra,Diop,Pedro Mendes iyi işler yaptı.Defansta Campbell-Distin ikilisi kale gibiydi desek herhalde yanlış olmaz (İkisinin de kalıplarına bakacak olursak:),kalede James zaten takımın en güven veren ismi.Takımın en zayıf halkasına gelecek olursak yeni transfer Crouch.Nasıl aldı Redknapp o adamı hala anlamış değilim,zira bugün kendisine atılan her pasta top sanki duvara çarpıyomuş gibi geri döndü.İnsan bi top tutar be adam,ama tabi o da haklı o boya o teknik fazla bile :)
Neyse şimdi konuşmak için sanırım biraz erken , bakarsınız Crouch ligin başlamasıyla gollerini sıralar da bu lafları EsEs kardeşinize birer birer yutturur :)
Ha bu arada , fotoğrafta Gary Neville kupayı kaldırıyor ya ...Şöyle bi kariyerine baktım da kendisinin,
8 premiership şampiyonluğu ,2 Şampiyonlar ligi şampiyonluğu , 1 Kıtalararası kupa , 3 Fa cup , 1 Lig kupası üstüne bir de Community Shield....

Ne diyeyim Allah gözünü doyursun Neville :)

Dentinho






Tam adıyla Bruno Ferreira Bonfim, 19 Ocak 1989 doğumlu Brezilyalı oyuncu. Corinthians forması giyen nam-ı diğer "Dentist"
forvette görev yapıyor. Sağ ayağını kullanmasına rağmen sol kanatta da görev yapabilen Dentinho, devre arasında van Persie'nin sakatlanması sonucu Arsène Wenger'in gözdesi olmuş ancak bu teklifi "Avrupada oynamak için hazır değilim" diyerek reddetmiş. Bu da Brezilyalı genç futbolcular arasında O'nu farklı bir yere koyuyor. Yeteneğinin büyüsüne kapılmadığı için yedek bekleyenler olarak kendisini tebrik ediyoruz, tabi okuyorsa :))

9 Ağustos 2008 Cumartesi

Olimpiyatlar mı ...... O da nedir ?


2008 Pekin olimpiyat oyunları dün itibariyle başladı.ve bugün oyunların sonunda ilk madalyamızı kazandık.Halter bayanlar 48 kiloda mücadele eden Sibel ÖZKAN,koparmada 88 silkmede 111 kiloluk kaldırışlarıyla toplamda 199 kilo kaldırarak gümüş madalyayı ülkemize getirdi.Ancak bakıyorum sanki çok sıradan bir olaymış gibi ne tvlerde ne gazetelerde hiç konuşulmuyor bile, sadece akşam haberleri sırasında 5 dk gösterdi o kadar.

Boşverelim biz olimpiyat oyunlarını , bizim neyimize olimpiyatlar...biz maçın üstünden 3 gün geçmesine rağmen hala bugün MTK-Fenerbahçe maçını konuşalım , ya da Galatasaray Steaua Bükreşi nasıl eler onu konuşalım yada yada onu da bıraktım Beşiktaşta İbrahimler affedilmeli mi affedilmemeli mi onu sabaha kadar tartışalım...

Yedek bekleyenler olarak buradan Sibel ÖZKAN kardeşimizi kutluyor ,başarılarının devamını diliyoruz.Tebrikler Sibel, bu ülkenin senin gibilere ihtiyacı var...

Valeri Bojinov vs AC Milan



Sol ayağıyla güzel vuruş,

güzellik sadece golde değil;

spiker de bir hoş :))

İki Fotoğraf Arasındaki 7 Fark


------------Reading FC 2007/08------------------Beşiktaş JK 2008/09-----------

Belki birileri çıkar da "esinlenmiş olabilirler" der...

Orjinal tasarımdan kastımız, boyun ve kol kısmını -birazcık- değiştirmek değildi. Aaa pardon yanlarda da değişiklikler var! Yok artık! Ehh geçen seneki formalarla karşılaştırınca -keçinin olmadığı yerde kuzuya Abdurrahman Çelebi derler hesabı- buna da şükür diyebiliyoruz... Tebrikler Yıldırım Demirören, seni seviyoruz(?)(!)

8 Ağustos 2008 Cuma

Sinan Engin hesaaaabı !


Sanırım Fotomaç da Sinan Engin'e özenmiş...Nedir şu güizayla alıp veremedikleri ?

7 Ağustos 2008 Perşembe

Boca 08/09


Boca 2008/09 sezonu formaları. Basit ve hoş.

Club Deportivo Numancia de Soria 08/09


Bildiğimiz adıyla Numancia'nın yeni sezon formaları. Segunda Division takımı için bile özgün tasarımlar yapabilen firmalar varken, geçtiğimiz sezon Olimpique Lyon'un bilmem kaç sene önceki formalarını taraftarına kazıklayan Yıldırım Demirören'in kulakları çınlayıp dursun! Unutmadan belirteyim; formadaki köprüye benzer "hede"ye anlam veremediyseniz Club Deportivo Numancia de Soria'nın armasına bakmanız yeterli:

6 Ağustos 2008 Çarşamba

The Mummy: Tomb of The Dragon Emperor #2

Çok sık sinemaya giden biri değilim. Üç-dört ayda bir desem açıklayıcı olur herhalde. Öyle film satan yerlere falan da uğramam. Yeni yeni başladım böyle oturup film izlemeye. Hakkında iki üç kelam etmeden önce bugünkü filmin notunu vereyim: 7/10.

Hikayesini beğendim. Senaryo da güzel sayılabilir. Sayılabilir diyorum. Kimi yerlerde "öeehh" diyor insan. "Aha bu sefer mıçtılar" derken bir bakıyorsunuz güzel ablamız iki kelime söylüyor öyle gorilimsi yaratıklar falan çıkıp geliyor. Birde final sahnesinde erkekliğine laf atılınca "imana" gelen bir mumya var ki ne siz sorun ne ben söyliyeyim. Dahası da var aslında ama susuyorum, izlemeyenler için.

Sonuç olarak ben film eleştirmeni falan değilim. İsterseniz dikkate almayın : ))

Tabi filme daldık unuttuk Mat-I sınavını. "Kuzum"dan beklenmeyecek zorluktaki sorular karşısında afalladık birazcık, tabi elimizden geleni yaptık :-P

Bir de Ntvspor Football Tycoon'da son iki maçta alınan iki malubiyetle kaçırılan şampiyonluk var ki günün nazar boncuğu oldu kendisi. Oysa 5 bin kişilik Kho Arena'nın açılış töreninde konuşan FC Kho'nun başkanı khortytsya
"son maçımızı kazanıp şampiyon olacağımıza olan inancımız sonsuz" demişti...

5 Ağustos 2008 Salı

The Mummy: Tomb of The Dragon Emperor

Biletlerimizi aldık, yarın sinemadayız. Vize haftasında küçük bir nefes olsun bize. Matematik sınavından sonra da iyi gider kanaatindeyim :))

4 Ağustos 2008 Pazartesi

Statik #2

Geçti gitti sınav
ama kurtuluş yok;

iki hafta sonra finallerde,
son raundumuzu yapacağız statikle!
Gerçi statik bitecek diye de sevinmemek lazım,
bittiği gibi yenileri başlayacak:
Dinamik, mukavemet... :((
Statik bu sözüm sana bak sen de iyi dinle:
-küresel ısınma sabrımızı taşırma!

pardon, bu değildi:

-statik şaşırma sabrımızı taşırma!

3 Ağustos 2008 Pazar

Statik






Baş belam,
Statik, beni bekliyor

Vize No-2

Ferdinand P. Beer Amca'ya da buradan selamlarımı iletiyorum, yazdıklarımı okuyorsa(!) burayı daha iyi okusun:
-Ferdinand akıllı olsun!



2 Ağustos 2008 Cumartesi

Zor

Alışkanlık zor şey vesselam
Alışmak da zor
Hayal kırıklığı da zor
Umut etmek bile zor bazen
Amaç ne ki?
Amacım ne?
Boş hayaller mi?
Hiç okuyamayacağın mektuplar mı?
Kendimi kandırmak mı?
Düşen damlaların son olması dileğiyle;

hoşçakal

f

02.08.2006 - 02.08.2008
...
Peki değişen?

Çok şey aslında, belkide hiçbirşey...
Tam kaybettiğini sandığın anda
Kazanmak için yaptığın son hamle
Sonuç getirir mi?
Yoksa..
Son şans uçup gider mi?
Son umudun kalesi yıkılır mı?
Giden gelir mi?
...
Hayat öğrenmek demekmiş,
Belki bugün hayattır, hayatımdır;
Belki de hayatımsındır,
Belki hayatınımdır,
Belki hiç hayatın olmamışımdır
ve belki hayat tatlı bir rüyadır
ve belki de acı bir sondur...
Öğrenmek ise vakti yakındır
...
Hüznün rengi siyah mıdır?
Yoksa mutluluk bembeyaz olduğu için mi
Siyah hüzne kalmıştır?

1 Ağustos 2008 Cuma

Zanzibar 08/09

"Zanzibar da ne?" sorunuza cevap vereyim hemen. Tanzanya'ya bağlı bir memleket efendim. Bağımsız olmadığı için FIFA tarafından tanınmasa da Zanzibar Körfezindeki iki adanın oluşturduğu bu ülkenin bağımsız bir futbol takımı varmış da haberimiz yokmuş. Herneyse, yukardaki fotoğraf Hummel firmasının Zanzibar için tasarladığı 08/09 formasına ait. Diyeceğim şudur; yeşil ve beyaz çapraz çizgileri anlarız, Hummel formasıdır deriz ama o leopar desenleri nedir be kardeşim?!

Disco Disco "Partizan"i

UEFA: Siroki Brijeg (Bosna) - Beşiktaş JK

Olası Fenerbahçe - Partizan eşleşmesinin olası galibi Fenerbahçe için atılacak olası Fotomaç manşeti.

28 Temmuz 2008 Pazartesi

Size İnat


Karanlığınıza karşılık AY-YILDIZ'ın AYdınlığı
Sözde marxist leninist,
Özde faşizminize karşılık ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ
Cevabımız budur;
Bu vatan için dökülen ilk kan değil, son da olmayacak belki
Ama bilin ki ölümünüz döktüğünüz kanların içinde olacaktır

23 Temmuz 2008 Çarşamba

Turkcell süper lig... Hiiiiiç bitmeesinnn



ve Turkcell Süper Lig fikstürü çekildi.. ES-ESimiz 12 sene aradan sonra çıktığı süper ligde ilk maçını İstanbulda İBB ile oynayacak.Daha ilk maçtan istanbul görecek büyük ES-ES taraftarını... :) Ne diyelim 2008-2009 sezonunun ES-ESimiz için hayırlı geçmesi dileğiyle.

Not : bu arada ankette de önde götürüyoruz zaten sezonu :)


İLK HAFTA MAÇLARI

Sivasspor - Kayserispor
Hacettepe - Bursaspor
İstanbul Büyükşehir Belediyespor - ES-ES
Gençlerbirliği - Kocaelispor
Gaziantepspor - Fenerbahçe
Trabzonspor - Ankaraspor
Konyaspor - Ankaragücü
Antalyaspor - Beşiktaş
Galatasaray - Denizlispor

2. HAFTA

Bursaspor - Gençlerbirliği
Beşiktaş - Konyaspor
MKE Ankaragücü - Trabzonspor
Ankaraspor - Gaziantepspor

ES-ES - Hacettepe
Kocaelispor - Sivasspor
Kayserispor - Galatasaray
Fenerbahçe - İstanbul Büyükşehir Belediyespor
Denizlispor - Antalyaspor

3.HAFTA

Galatasaray -Antalyaspor
Gençlerbirliği - ES-ES
Gaziantepspor - MKE Ankaragücü
Sivasspor - Bursaspor
Hacettepe - Fenerbahçe
İstanbul Büyükşehir Belediyespor - Ankaraspor
Konyaspor - Denizlispor
Kayserispor - Kocaelispor
Trabzonspor - Beşiktaş

4. HAFTA

Ankaraspor - Hacettepe
ES-ES - Sivasspor
Antalyaspor - Konyaspor
MKE Ankaragücü - İstanbul Büyükşehir Belediyespor
Fenerbahçe - Gençlerbirliği
Bursaspor - Kayserispor
Kocaelispor - Galatasaray
Beşiktaş - Gaziantepspor
Denizlispor - Trabzonspor

5. HAFTA

Sivasspor - Fenerbahçe
Kocaelispor - Bursaspor
Kayserispor -ES-ES
Galatasaray - Konyaspor
Gençlerbiliği - Ankaraspor
Hacettepe - MKE Ankaragücü
İstanbul Büyükşehir Belediyespor - Beşiktaş
Gaziantepspor - Denizlispor
Trabzonspor - Antalyaspor

6. Hafta

ES-ES - Kocaelispor
Bursaspor - Galatasaray
Denizlispor - İstanbul Büyükşehirspor
Ankaragücü - Gençlerbirliği
Ankaraspor - Sivasspor
Fenerbahçe - Kayserispor
Konyaspor- Trabzonspor
Antalyaspor - Gaziantepspor
Beşiktaş – Hacettepe

7. Hafta

Sivasspor - Ankaragücü
İstanbul Büyükşehir Belediyespor- Antalyaspor
Bursaspor - ES-ES
Gençlerbirliği - Beşiktaş
Hacettepe - Denizlispor
Gaziantepspor - Konyaspor
Kocaelispor - Fenerbahçe
Kayserispor - Ankaraspor
Galatasaray - Trabzonspor

8. Hafta

Denizlispor - Gençlerbirliği
Ankaraspor - Kocaelispor
Antalyaspor - Hacettepe
Ankaragücü - Kayserispor
Fenerbahçe - Bursaspor

ES-ES- Galatasaray
Trabzonspor - Gaziantepspor
Konyaspor - İstanbul Büyükşehir Belediyespor
Beşiktaş- Sivasspor

9. Hafta

Hacettepe - Konyaspor
ES-ES- Fenerbahçe
Kayserispor - Beşiktaş
Sivasspor- Denizlispor
Gençlerbirliği- Antalyaspor
İstanbul Büyükşehir Belediyespor - Trabzonspor
Bursaspor- Ankaraspor
Kocaelispor- Ankaragücü
Galatasaray- Gaziantepspor

10. Hafta

Konyaspor - Gençlerbirliği
Beşiktaş- -Kocaelispor
Denizlispor - Kayserispor
Ankaragücü - Bursaspor
Ankaraspor - ES-ES
Fenerbahçe - Galatasaray
Gaziantepspor - İstanbul Büyükşehir Belediyespor
Trabzonspor- -Hacettepe
Antalyaspor - Sivasspor

11. Hafta

ES-ES - Ankaragücü
Bursaspor - Beşiktaş
Galatasaray- İstanbul Büyükşehir Belediyespor
Sivasspor - Konyaspor
Gençlerbirliği- Trabzonspor
Hacettepe - Gaziantepspor
Fenerbahçe- Ankaraspor
Kocaelispor- Denizlispor
Kayserispor- Antalyaspor

12. Hafta

Gaziantepspor -Gençlerbirliği
Konyaspor- -Kayserispor
Beşiktaş- -ES-ES
Denizlispor- -Bursaspor
Ankaragücü- -Fenerbahçe
Ankaraspor- -Galatasaray
İstanbul Büyükşehir Belediyespor- -Hacettepe
Trabzonspor- Sivasspor
Antalyaspor- -Kocaelispor

13. Hafta

Sivasspor- Gaziantepspor
Bursaspor- -Antalyaspor
Kocaelispor- -Konyaspor
Gençlerbirliği- -İstanbul Büyükşehir Belediyespor
Ankaraspor- -Ankaragücü
Fenerbahçe- -Beşiktaş

ES-ES- Denizlispor
Kayserispor- -Trabzonspor
Galatasaray- Hacettepe

14. Hafta

Hacettepe - Gençlerbirliği
İstanbul Büyükşehir Belediyespor- -Sivasspor
Beşiktaş- -Ankaraspor
Denizlispor - Fenerbahçe
Ankaragücü - Galatasaray
Gaziantepspor- Kayserispor
Trabzonspor- Kocaelispor
Konyaspor - Bursaspor
Antalyaspor - ES-ES

15. Hafta

Sivasspor - Hacettepe
Fenerbahçe - Antalyaspor
Kocaelispor - Gaziantepspor
Gençlerbirliği - Galatasaray
Ankaraspor - Denizlispor

ES-ES - Konyaspor
Bursaspor - Trabzonspor
Kayserispor- İstanbul Büyükşehir Belediyespor
Beşiktaş - Ankaragücü

16. Hafta

İstanbul Büyükşehir Belediyespor -Kocaelispor
Konyaspor - Fenerbahçe
Galatasaray- -Beşiktaş
Denizlispor - Ankaragücü
Gençlerbirliği - Sivasspor
Hacettepe -Kayserispor
Gaziantepspor -Bursaspor
Trabzonspor -ES-ES
Antalyaspor -Ankaraspor

17. Hafta

Sivasspor - Galatasaray
ES-ES - Gaziantepspor
Kayserispor- -Gençlerbirliği
Ankaragücü - Antalyaspor
Ankaraspor - Konyaspor
Fenerbahçe- Trabzonspor
Bursaspor- -İstanbul Büyükşehir Belediyespor
Kocaelispor- -Hacettepe
Beşiktaş- -Denizlispor





20 Temmuz 2008 Pazar

FM Diyorsa Doğrudur


-Olm duydun mu Fener x'i almış!
+Ben bu adamı *FM'den biliyorum zaten olm, finishing 20 valla.

Bu son cümleyi hayatında kullanmamış ya da duymamış olan yoktur herhalde. Değişiği olabilir biraz ama özne aynıdır -FM ya da CM- en azından :P. Bazı kesim insanlarda nefret eder bu cümleden. "Yeter ulan FM, FM!!" der. "Hayatın FM olmuş anasını satayım" diye de dert yanar üstelik. Bu nefreti anlamak pek mümkün değildir. İnsan bir oyuna ve bu oyunun 'database'ine neden kötü gözle bakar ki? Kaldı ki atmasyon bir oyun değildir. Binlerce gözlemci sayesinde elde edilen verilerle oluşturulmuş oyundur. Çoğu insanı bu oyuna bağlayansa oyunun derinliklerinden çıkardığın adamı gerçekte üst düzey bir klüpte görmenin verdiği hazdır. Tabi buna bakarak FM diyorsa kesin doğrudur demek yanlıştır. Elbette oyunun elinde patlayan adamlar da olmuştur. Herşeye rağmen şu an ki en gerçekçi simulasyondur FM. Çoğu insan Robinho'nun, C. Ronaldo'nun ismini bilmezken bu oyunu oynayanlar onların yıldız olacağını biliyordu. Hani eziyorlar ya onun için söylüyorum bunları. Neyse bozdum ağzımı biraz, kusra bakmayın, şimdi dağılabilirsiniz(!)

Bu arada Alan Kardec'i bileniniz var mı..?

*FM: Football Manager
CM: Championship Manager

19 Temmuz 2008 Cumartesi

Yiğidi Öldür, Hakkını Yeme


Bir 'terlik'(?) kavgasıdır, patlak verir; koskoca klübün iki kaptanı birbirine girer. Fatura ikisine de kesilir, başka olayların üstü bir şekilde kapatılır. Herneyse konumuz Beşiktaş'taki iç çekişmeler falan değil. Sadakat ve adalet.

İ. Üzülmez hep çok eleştirilir, lider özelliklere sahip birisi değildir. Kaptan olmak sadece para atışında 'yazı' ya da 'tura' demek veya flamayı öbür kaptana vermek olarak öngörülmemeli çünkü. Kaptan karizmasından nasibini de almamıştır Üzülmez. Sahada sopa yiyen takım arkadaşlarını hakeme karşı savunmak yerine sol köşedeki yerine çekilip kafayı kaldırmadan top sürmekle "Beşiktaş" kaptanlığı yaptığını sanıyorsa -buradan- yanıldığını iletelim Sayın "Deli"ye.

Kavgadan sonra satış listesine konulmuş Beşiktaş'ın iki kaptanı. Delgado da yeni kaptan olmuş bildiğiniz üzere. Az gerekli ayrıntıları geçip konuya dönelim.

Beşiktaşlıların Üzülmez'in satış listesine konmasına bir itirazı yok ama aynı listede Toraman'ın da olmasına itirazı var. "Beşiktaşlılık Duruşu" denen olgu var bu ülkede. İnsanlar istedikleri kadar inkar etseler de var, evet var. İnsana saygıdır herşeyden önce o duruş, hak edene hak ettiği gibi davranmaktır. Delikanlı adamı sever bu taraftar. İşte tam bu noktada Toraman tam olarak 'o' delikanlı adamdır. Delikanlıdır çünkü haksızlığa tahammülü yoktur. Haksız yere seçilmediği gördüğü için Fatih Terim hakkındaki görüşlerini söylemekte sakınca görmez. Delikanlı olduğu kadar hırslıdır, yanlış olduğunu düşündüğü kararda hakeme koşar hemen, derdini anlatır. Dürüsttür, yaptıysa kafasını eğer, döner arkasını pozisyonunu alır. Klübü onu satış listesini de koysa "Beni affetmezlerse gider dışarda oynarım, Fener'li, Galatasaray'lı olmam." der, işte bu yüzden de delikanlıdır, sadıktır. "Türkiye'de x klübünden başka takımda oynamam." diyip takımını ezeli rakibine satanlarla karıştırmayalım, para için değil formasını taşıdığı takım için ter döken adamdır Toraman. Beşiktaşta da bu yüzden kaptandır, formasına olan sadakati yüzünden. Bu yüzden de gitmemelidir.

Birileri onu Beşiktaş'tan uzaklaştırmaya çalışsa da, O hep Beşiktaşlı kalacaktır insanların gözünde. Toraman'a saygı duymanız için Beşiktaşlı olmanıza da gerek yoktur, 'adam gibi adam' olmanın anlamını bilmeniz yeterlidir.

"Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefildir" demiş Eflatun. Sen böyle devam et Toraman, bırak insanlar sefillikleriyle kalsınlar!

18 Temmuz 2008 Cuma

Håvard Nordtveit


Håvard Nordtveit, Arsène Wenger'in Arsenal'e kazandırdığı -yıldız adayı- Norveçli defans oyuncusu. Aynı zamanda Arsenal'in 35 numaralı formasının sahibi. 21 Haziran 1990 doğumlu olmasına rağmen 2007-08 sezonunun son maçında Sunderland'a karşı -oyuna girmemiş olsa bile- kendisine 16 kişilik kadroda yer bulmuş. Arsenal Reserve Takımı'nın kaptanlığını da yapan Håvard Nordtveit, 11 Haziran 2007'de -henüz 16 yaşındayken- ise takımının Barnet F.C ile yaptığı hazırlık maçında ilk kez Arsenal formasıyla tanışmış. Norveç milli takımının da gelecekteki yıldızı olarak da gösterilen Nordtveit; 15 kez Norveç U17, 4 kez de Norveç U19 formasını terletmiş. (Halen U19 takımında oynamakta.) A Takımla birlikte antremanlara çıkan Wenger'in gözdelerinden -Henri Lansbury ile beraber- Håvard Nordtveit'i Emirates Stadı'nın çimlerinde göreceğimiz günler yakındır!

16 Temmuz 2008 Çarşamba

Uyy Uşağum , haçen naptın sen daa ?


Gökhan Ünal , Song , Egemen , Giray ,Tony Sylva , Selçuk İnan , Cale , Colman , Fatih Altundağ , Ceyhun Gülselam , İsmail Özeren ,Buğra Erdoğan ,Necdet Kaba , Zafer Aydoğdu , Abdulaziz Solmaz ,Selçuk Yıldırım , Mustafa Yumlu , Yakup Bugün , Eren Görür, Zafer Yelen , ve son olarak Isaac Promise...

Fazla söze ne gerek , Umarım Trabzon yaptığı bu yatırımlarının karşılığını layıkıyla alır.

Bir Hamak Alıp Sallananlar


"Blogun adını mı değiştirsem?" diyorum.
-----
Yedek bekleyenler kök salmışlar oracıkta.

Hatta fosil olmuş sansirodayedekbekleyenler,

elleri "yeni gönderi" butonuna basmaz olmuş.
-----
"Sanki seninkisi çok basıyor?" diyenleri duyar gibiyim
ama cevabım hazır:

-Yaz okulundayım, ders çalışıyorum birader!

-----
Karar verdim değiştiriyorum blogun ismini!
Yeni adresimiz:
http://birhamakalipsalladim.blogspot.com/
-----
Hamak keyfi de bir başka oluyormuş canım!
Şöyle güneşe karşı!

11 Temmuz 2008 Cuma

Son Umut: Srebrenica


...11 Temmuz 1995, sıcak bir yaz sabahı, Ratko Mladiç, Holllanda askeri gücün hiçbir direnişiyle karşılaşmadan büyük bir zafer kazanmış komutan edasıyla Srebrenica'ya girdi. Silahlardan arındırılmış kenti ele geçirmek Sırplar hiç de zor olmamıştı.
Tarihin en karanlık günlerinden biri olan bu günde, Sırp Televizyonu, soykırımın mimarı Sırp Ordu komutanı General Ratko Mladiç’in bir tepe üzerindeki görüntülerine yer veriyordu. Mladiç televizyon seyircilerine hitaben ‘Türklerden’ intikam alma zamanının geldiğini ve şehrin Sırp milletine bir hediye olduğunu söylüyordu...


"Medeniyet" kör, sağır ve dilsiz bir kıta halinde
yaşam mücadelesi veriyorken, savunmasız insanların ölümüne göz yumanlar

"barışa" yaptıkları katkılardan ötürü ödül alıyor;

insanları köpeklere yem eden başka "insanlar" ise

köpeklere yem olan insanları korumakla görevli "insanlar" ile

kadeh tokuşturuyordu...

...

Ölüm az kalırdı onları betimlemek için, katliamdı.

Bu yüzden dram değildi onların yaşadıkları, acıydı.

Düşen sadece insanlık değil;

Son Umut: Srebrenica'ydı...

2 Temmuz 2008 Çarşamba

23


Yarım kaldı. Sende kalsın. Kalsın yarım.
Tadın kaldı. Bende kalsın, bende tadın.

Bir daha dokunursan...

Bir kez daha bana dokunursan..
.
Karışırız. Karışır dünle yarın.

Bizi üzen neyse burada bitsin...


Vega - Tadın Kaldı

23'ün şerefine...

27 Haziran 2008 Cuma

Euro 2008'in İlk Kazananı: Adidas


Euro 2008'in saha dışındaki ilk galibi dün akşam belli oldu. İspanya ve Almanya'nın forma sponsoru Adidas rakiplerine karşı üstünlük sağladı. Turnuva takımlarının forma sponsorları ise:

Adidas formasıyla sahaya çıkan takımlar;

* Almanya

* Fransa

* İspanya

* Romanya

* Yunanistan


Nike formasıyla sahaya çıkan takımlar;

* Hırvatistan

* Hollanda

* Portekiz

* Rusya

* Türkiye


Puma formasıyla saha çıkan takımlar;

* Avusturya

* Çek cumhuriyeti

* İsviçre

* İtalya

* Polonya


ve Umbro forması giyen tek takım;

* İsveç

26 Haziran 2008 Perşembe

Dede , iyi dinle Casillası....


"Tell that negro de mierda [shitty black] that you are much better than him. Don't hold back, tell him. Tell him from me. You have to believe in yourself, you're better than that negro de mierda"

Acaba Casillas maç öncesi anti-racism bildirisini okurken kulübedeki hocası Aragones neler hissetti? Keşke ibret-i alem olması için o bildiriyi Uefa Aragones'e okuttursaydı...

#1


Ezildiler
...
Herkes onlardan fark beklerken sahadaki 11 yürekli adam
gereken cevabı sahada verdi.
Metzelder ve Mertesacker ismini duymaktan sıkılmıştık.
Çünkü boş olan sadece ikisi vardı
...
Semih'in golünden sonra akıllara o soru geldi:
"Yoksa yine mi?"
Bu sefer olmadı
...
Herşeye rağmen yüreğinize sağlık
Şaşkına dönen Almanları ezdiniz
...
Avrupalılar Türkleri unutmaya dünden hazır
İnşallah unutmalarına fırsat vermezsiniz
Türk adını layık olduğu yerlere taşırsınız
Yapabilirsiniz, çünkü;

"İNANDIK ÇOCUKLAR"

22 Haziran 2008 Pazar

Deja-vu..


Yaşanmış bir anın tekrar yaşıyormuşcasına kapılınan hislermiş deja-vunun sözlük anlamı...Euro 2008'i izleyince sanki böyle bi hisse kapıldım.Önce Milli takımımızın mucizevi bir şekilde yarı finale çıkması, arkasından Guus Hiddink'in takımı Rusya'nın Hollanda'yı yenerek yarı finale yükselmesi....

Çok uzağa değil 6 sene öncesine gidersek,2002' de de Milli takımımız 58 yıl sonra ilk kez katıldığı dünya kupasında büyük bir başarı göstererek yarı finale yükselmişti İlhan Mansız'ın Senegale uzatmalarda attığı gol sonrası.O sene Güney Kore milli takımını çalıştıran Guus Hiddink de aynı şekilde üstün bir başarı göstererek yarı finale kadar yükselmişti.Yarı finaller sonunda milli takımımız Brezilya'ya,Güney kore' de Almanya' ya kaybederek 3.lük maçı oynamıştı.

Ne diyelim umarım bu olayın sonu hayırlı olur,2002' de 3.lük maçı oynayan milli takımımız ve Hiddinkin takımı 2008' de finalde karşı karşıya gelir.

21 Haziran 2008 Cumartesi

Tek başına cengaver !!!


Sanırım maçı en iyi bu kare anlatabilir.....Bunun üstüne ne söylenebilir ki ?

Hakem amca çık aradan .... !

Ya arada hakem olmasa :)

Hayat Varsa Umut Vardır


Hayat Varsa Umut Vardır orginally posted by Aceto

Gerçek mucize bu olsa gerek.
Top havadayken maçın bitmesini beklerken
...
...
Şimdi zafer nidaları atıyoruz
Harikayız, harikasınız
...
Ahmet Çakar'a mı inansam bilemiyorum
Türk Milli Takımı'nı ilahi güçler koruyor diyor ya;
Onlar bizimle olmasa şimdi bunları yazabilecek halde olur muydum?
Hayır...
Dualar bizimle
...
Unutulmaz gece, yazılan tarih
Yeni hedef
"FİNAL"

16 Haziran 2008 Pazartesi

Tiyatrocu


Düşüşündeki sahtelik surat ifadesine bile yansımış.

15 Haziran 2008 Pazar

Nihat "Çek" Bozdurdu


Yarınki olası gazete manşetini yazmak istedim başlığa. Nihat attığı ikinci golle başlıklarda almayı hak etti aslında. Eşine anca FM'de (Football Manager 2008) rastlanabilecek bir "geridönüş" yaşadık. İlk 70 dakikayı saymazsak "harika" oynadık. Çekler karşısında 2-0 geriden gelmek gerçekten başarıdır.Yazmakta zorlanıyorum, izledik gördük. Kırmızı karta rağmen kazandık.

Bir de belirtmek istediğim tiyatrocu futbolcular var. Çekler bunlara fazlasıyla sahip. Jan Koller olsun Galasek olsun böyle oyuncular. Volkan'ın yaptığı kırmızı kartı hakeden hareket ancak Jan Koller öyle bir kıvrandı ki kalp krizi geçirdiğini bile düşündüm. Hakemde "koskoca adamı devirmiş kesin boğazladı." Diye düşündü zannedersem. Yan hakem faktörü de var tabikide. Herneyse:

İNANIN ÇOCUKLAR, ÇOCUKLAR İNANIN

ÖSS 2008

Sınava girdim bu sabah ki daha önceden belirtmiştim. Sorular çok kolaydı galiba. Bir sene boyunca optik form doldurmayı bırakın, kitabının kapağını açmamış ben bile yapabildim soruları. Mat-2 ve Fen-2 testlerinden 15'er soru yaptım yanılmıyorsam ki bir sene oturup çalışsaydım kalan yarısını da tamamlardım. Mat-2'de formül kitabının kurbanı oldum birazcık. Formül kitabı okulda serbest olduğundan hatırlayamadım integral kurallarını, birazcık da geometriyi unutmuşum oradan da kaybettim :(

Çıktım sınavdan, bardaktan boşalırcasına bir yağmur başladı. Ah o yağmurlar yok mu? Gidiyorum başka dünyalara... Dershaneler sokağına kadar yürüdüm çevremdekileri izleyerek, biraz hüzünlü, hüznüm sınavdan değil, boşverin... Baktım tanıdığım var mı diye etrafa; aslında bakamadım, gören olmasın diye hızlıca uzaklaştım, yüreğim el vermedi... Boynum biraz bükük dönüş yoluna koyuldum. Bitireyim bu yazıyıda yoksa gene dalıp gidicem başka diyarlara... Kalın sağlıcakla.

13 Haziran 2008 Cuma

Ferhaaaaaaat Ferhaaaaaattt......

Böyle bağırıyordu ESES taraftarı her maçtan sonra ,

Çok değil bundan 2 sene önce 2.lig B kategorisinde o zamanki adı Gençlerbirliği ASAŞ ,şimdinin Oftaşında oynuyordu 25 yaşındaki bu kaleci.O zamanlar Mayıs ayında 2.lig B kategorisi yükselme grubunun bitmesine 2 hafta kalmıştı,ve EsEsim Asaş deplasmanına gidiyordu.Maç başlamadan Asaş lider durumda,EsEsim Kasımpaşanın arkasında 3.sıradaydı.Asaş kazanırsa 2A'YA çıkmayı garantileyecek, EsEsim kazanırsa 2a'ya direk çıkmak için büyük avantaj yakalayacaktı son haftaya girerken. O maçın 90 dakikası 2-2 lik skorla tamamlanmıştı.Maç boyunca yaptığı eksantrik hareketleriyle, özellikle maçın bitimine son 7 dk kala abartısız yerde yatmasıyla epey dikkatini çekmişti bu genç adam cefakar EsEs taraftarının.

Derken aradan 1 sene geçti ve OFTAŞ aynı sene süper lige yükseldi.Ferhat'ta süper ligde yarım sezon geçirdikten sonra Oftaş onu transfer listesine koydu.Ve işte bu andan itibaren tarih bir anda değişiyordu.1 sene önce tepkisini çektiği EsEs taraftarının 1 sene sonra karşısına o kutsal formayla çıkacaktı ve bunun sonucunda o taraftara kendini affettirip , o büyük taraftarın sevgilisi olacaktı.Zira her insan hata yapabilir bu cok doğal ama Ferhat bu hatasını anlayıp EsEs taraftarının kalbini kazanmıştı bile artık...İşte böyle ilginç bir hikaye Ferhat'ın hikayesi....

Bu sezon 2.yarı geldigi günden itibaren gösterdiği performansla,hırsıyla,sahada yüreğini ortaya koymasıyla artık Ferhat EsEs taraftarının gözünde eski Ferhat değil,o taraftarın sevgilisi Ferhat olmuştu.EsEs'in süper lige çıkmasında en büyük paya sahip olanlardan birisi kuşkusuz ki bu genç adam Ferhat ODABAŞI'dır....

Ancak gelin görün ki,o Ferhat için, EsEs'imizin yeni başkan Halil ÜNAL ve yeni teknik direktörü Rıza ÇALIMBAY bu sene onu gönderme kararı aldı.Tamam futbol profesyonel bir iş,her teknik adam güvendiği,inandığı oyuncularla oynamak ister.Ancak futbol her şeyden önemlisi sahada yürek ister.Ferhatta bu sene EsEsimiz için sahada yüreğiyle oynayan futbolculardan birisi.Gel Rıza hoca ve yönetim,bu yanlıştan vazgeç..Biraz vefakar olun EsEsim 12 yıl sonra süper ligdeyse bunu %70 Ferhata borçludur.Oynatmayacaksan bile ilk 11' de sırf bunun hatrına takımda tut.

Not : Ferhatın kulübü Oftaş' a 250.000 ytl verilmesi halinde bonservisi tamam EseSime geçecek.Yabancı kaleciye milyon dolarları bayılana kadar Ferhata 250.000 ytl ver,hem taraftarın kalbini kazan, hem de kaleni de güvenilir ellere emanet et.

Ferhat ODABAŞI ES-ES TARAFTARI SENİ HİÇ BİR ZAMAN UNUTMAYACAK...

12 Haziran 2008 Perşembe

Çıldırt Bizi Delirt Bizi Fotomaç


İroni akıyor Fotomaç'ın paçalarından. Gazete diyemiyorum artık ben yanlış anlaşılıyor. Ailecek kopuyoruz şu ilk sayfaya. İsviçre gazetelerinin seviyesine inme gereğini neden görmüş Fotomaç anlamak zor. Ayrıca çok da yaratıcılar kendileri. Nasılda uydurmuşlar futbolcuların kafalarını çakıya..!

And The Oscar Goes To ... Penalties!


Zor gece oldu, güzel bitti. Gereksiz tartışmalarla doldu gene etrafımız. "Hakan Yakın sevinmedi", "Eren Derdiyok sevinmedi", "Berabere biterse Çekler çıkacak". Nesi tartışılıyorsa bunların. Sondan başlayalım. UEFA internet sitesinde duyurmuş, Çeklerle maçımız berabere biterse maç penaltılara gidecek diye. Birileri hala konuşuyor mu ne? Yok efendim Eren Dediyok asist yaptığına sevinmemiş. Maçtan sonra "İçimizden sevindik. Çünkü biz Türk'üz. Türkiye'ye karşı oynamaktan çok mutluluk duymadık. Ancak Türkiye'den bana hiçbir teklif gelmedi. Beni Milli Takıma davet ettiler de gitmedim mi? Bunun için İsviçre forması altında Türkiye'ye karşı oynamaktan mutlu olmadım. Böylesine büyük bir şampiyonada kendimi göstermek için bir fırsattı ve bunu değerlendirdim. Attığımız golde Hakan da ben de içimizden sevindik, ancak dışarıya belli etmedik. Bu bizim ülkemize karşı olan sevgimiz ve saygımızdandır." demiş Eren. Ayar vermiş birilerine. Hakan Yakın'da aynı şekilde. Sen değer verdin de adam "oynamıcam ben milli takımda falan" mı dedi? Hayır...

Yağmurda çamurun içine saplanmış bir milli takım izledik ilk yarıda. Arda'nın "kulağına" çarpan toptan başka önemli atağımız yoktu. Neyse ki Hakan Yakın boş kaleye kaçırdı da Euro 2008 maçın ilk yarında bitmedi bizim için. Bilerek atmadı falan diyenler var girmek bile istemiyorum o muhabbete. Herneyse ikinci yarın saha düzelince bizde düzeldik. Rüya gibi geldi gol attıktan sonra maç. Uzatmayalım daha fazla ama ekleyelim gol attıkları için kahraman ilan edilen Semih ve Arda'ya teşekkürlerimizi.





Bir de Aurellio var bahsetmek istediğim. Ahmet Çakar deyimiyle "Çakma Türk" bile olsa gol sevinci görülmeye değer...

11 Haziran 2008 Çarşamba

2. İnönü Zaferi...



Tarih : 18 Mayıs 2008

Yer : yine Beşiktaş İnönü stadyumu

Yazıya girmeden önce 2.inönü zaferinin bu kadar geciktiği için özür diliyorum.Zira uzun bir süre final sınavlarım sebebiyle blogdan uzak kaldım.

2 gün önce diyarbakır maçından zaferle ayrılan EsEsimiz artık finale çıkmış, ve süper lige yükselmesine sadece 1 maç kalmıştı.Playoffların kralı EsEsimiz Boluyu yenip yine bir klasigi gerçekleştirecek ve bunu da kazanıp süper lige çıkacaktı.

Cumartesiden gidip yine kapalı alt tribüne biletimizi almışız,artık heyecanla bi an önce pazar olsun maç saati gelsin istiyoruz.Pazar günü gelmiş,saat 2 gibi taksim,gümüşsuyu yokuşundan tezahüratlarla inönüye doğru iniyoruz.İnönüye dogru ilerledikçe etrafta her yer siyah-kırmızı,kırmızı-beyaz formalı insanlarla dolu,tabir-i caizse bir festival havası:)Maç öncesi Bolu'lu kardeşlerimizle herhangi bir gerginlik çıkmaması güzel hatta neredeyse el ele giriyorduk tribünlere.Dolmabahçede baktıgım her yer siyah-kırmızı EsEs formalı insanlar.Herkes heyecanlı bir şekilde bekliyor,kimileri bir umut son dakika bilet arıyor,şanslı olanlar karaborsadan buluyor,bir yandan da otobüsler arka arkaya gelmeye devam ediyordu.Sanırsınız Eskişehir boşaldı,istanbula aktı.
Derken saat 3 gibi artık yavaştan stada girmek için kuyruga girmiştik.Kapıların saat 6'da açılacağını öğrendik, yaklaşık 3 saat bu büyük taraftarı kapı önünde bekletmek,izdiham yaşanmasını sağladıkları için bu organizasyonu düzenleyenlere,polislerimize ayrıca teşekkürü bir borç biliriz(!)

Her neyse öyle ya da böyle artık stada girmişiz.İçerisi kaynıyor,kapalı tribün ve eski açık tribünde boşluk yok.Her yer siyah -kırmızı.Futbolcular sahaya çıktıkça taraftar da coşmaya başlıyordu.Bu arada play-off maçlarının her ikisinde de , gerek diyarbakır maçında gerekse bolu maçında,bizleri yalnız bırakmayan Kasımpaşalı,Bursalı,Korf-ESli kardeşlerimize,dostlarımıza buradan teşekkürlerimi iletmeden geçemeyeceğim.Bu dostluk hiç bir zaman bitmeyecek.

Artık maç başladı,taraftar da 90 dk sürecek olan desteğine başladı.Henüz maçın 2. dakikasında Bolusporlu oyuncunun da kırmızı kart görmesiyle artık EsEs tribünleri iyice çıldırıyordu sevinçten.İşimiz artık daha da kolay olacaktı.Zira öyle olmadı Boluspor ilk yarı boyunca sanki 10 kişi kalmamış, aynen 11 kişi gibi bastırıyordu.Onlar bizim kaleye geldikçe tribünlerde ister istemez korkuya kapılmıştı.Ancak 2.yarının başlamasıyla EsEsime sanki bir sihirli değnek değmiş,sağlı sollu ataklar sonucunda ESESim o beklenen golü maçın 47.dakikasında Doğanın ayağından bulmuştu.Artık bir nebze olsun rahatlamıştık hem 1-0 öndeyiz, hem de rakip 10 kişi...Tribünler çıldırıyor.Dakikalar ilerliyor,boluspor son bi umut olarak artık bütün riskleri alıyordu.

Dakikalar 88'i gösterdiğinde bolusporun 3 numarası Ömer Ateş, ceza sahasına girmeden Serdar' ı düşürünce kırmızı kart görmüş ve boluspor sahada 9 kişi kalmıştı.O pozisyon sonrası kullanılan faul atışında da ESESim coşkunun ayağından 2.golü bulunca ESES tribünleri delirmiş,boluspor tribünleri susmuştu.Önümdeki güvenlik görevlisi beni zor tutuyordu,neredeyse atlayacaktım sahaya, ses kalmamış, sevinçten gözlerim dolmaya başlamıştı.Kolay değil yıllardır hep büyüklerinden 95' te konyada playoff macerasını dinleyen biri olarak, artık benim de ileride çocuklarıma belki torunlarıma anlatacağım coşku dolu bir playoff maceram olmuştu.

Selçuk Dereli maçın bitiş düdüğünü çaldığında artık yerimde duramıyordum,kendime geldigimde bi bakmışım sahanın içindeyim güvenlik görevlisi gayet nazik bi şekilde(!) beni kollarımdan tutup tribüne götürmeye çalışıyordu, 'arkadaşım , geç yerine' diyordu:)Sahada futbolcular, tribünde taraftarlar bütünleşmiş doyasıya eğleniyorlardı artık.Zira bundan sonra bütün geceler bizimdi, her gece kutlama olacaktı.Bu arada kutlamalar sırasında kendini kaybedip bizim bulundugumuz tribüne doğru koşan futbolcu kardeşimiz,bir ESKİŞEHİR çocuğu Mustafa Sevgi uzun süre tribünde kalmıştı.Tekrar sahaya dönmek istediğinde anlayışlı polisimizin(!) "sen taraftarsın sahaya giremezsin" gibi sert bir tavırda bulunması da günün yaşanan trajikomik olaylarından biriydi.Uzun süre polis arkadaşa "abi , bu çocuk futbolcu sahaya gidecek kupa töreni başlıyo" demelerimiz de zira nafileydi.En sonunda oradan geçen stad müdürünü çağırıp olayı anlattık , ve sonunda Mustafa sevgi kardeşimiz de sahaya yerine dönmüştü.Buradan polislerimize bu anlayışlı, nazik tavırlarından dolayı ayrıca teşekkürlerimizi iletiriz(!)

Artık kupa töreni de bitmiş,stad kapıları açılmış,dışarıya çıkmıştık.Dışarıda hala kutlamalar sürüyordu.Klasik bir tabir olacak ama İstanbul ," ES ES ES Kİ Kİ Kİ ESKİ ESKİ ES" sesleriyle inliyordu.Bu kutlamalar burda bitmemiş, maçın sonunda khortytsya kardeşimizden ESKİŞEHİRin de o sıralar yıkıldığı haberini almıştık:)..Bütün bir seneki emeklerimiz boşa gitmemişti ve artık ESESİM 12 yıl aradan sonra hak ettiği yerde süper ligteydi...

Hadi bakalım istanbul takımları , Nerede kalmıştık? :)

Hell Yeah!!


İspanya domine ettiği maçta Rusya'yı dağıtırken zorlanmadı desem yeridir. Turnuvanın bizimle beraber en kötü defansını izledik dün Rusya adına. Villa coştu, çaktı üç tane fantazi futbolda da coşturdu "Villa"cıları. İspanyollar maçtan sonra "hell yeah!" nidaları atıyordu. Haklılar tabi biz olsak çoktan kahraman ilan etmiştik. Rusya defans ve forvetteki sorunlarını çözemezse averaj takımı olacakmış gibi duruyor. Rusya patronun yapması gereken çok iş var. Hele ikinci yarıda oyuna girip 60. dakikada çıkardığı bir oyuncu var ki "niye aldın lan oyuna o zaman" demeden duramayacağım kendisine! Tabi sakatlık olabilir ama pek de öyle durmuyordu!

Yunanistan ise futbol adına hiçbirşey koymadığı maçta İsveç'e yenilerek futbolun azıcık da olsa adaleti olduğunu gösterdi. İbram güzel vurdu, uzun zaman sonra milli takımda golünü attı, havalara zıpladı; ikinci golde şans faktörü etkiliydi. İsveç avantajı yakaladı ikinci tur için.

Bu akşam kaderimizi yazacağımız maça çıkıyoruz yolun açık olsun TÜRKİYE!

10 Haziran 2008 Salı

12 Points Go To ... Netherlands!


Dünkü Romanya-Fransa maçını izledikten sonra alttaki postun başlığını değiştirmeyi düşündüm aslında. Zira ortada futbol falan yoktu varsa da ben göremedim. Ekran başında çok sıkıldığımı itiraf etmeliyim. Toulalan dışında oynamak isteyen Fransız yoktu. Üretkenliği "0" olan Fransa bu turnuvayı nerede bitirir tahmin etmek istemiyorum!

Gecenin ikinci maçı olan İtalya-Hollanda karşılaşması ise "total" futbolun zirvesiydi. Her saniye atak futbol, bir o kalede bir bu kalede dönen top, harika kurtarışlar eşliğinde geçen maçı Hollanda teknik oyuncuların fazlalığı, birazda şansı sayesinde kazandı. Engelaar boşuna Schalke 04'e gitmediğini gösterdi, Real Madrid'in Uçan Hollandalıları ise kalitelerini ispatladılar. Ayrıca ilk golün ofsayt olduğunu söyleyenler vardı ki sanırım Buffon topu yumruklarken yere yuvarlanan İtalyan'ı görmediler, kale direğinin yanında kıvranıyordu. Oyun sahasının dışında olabilir ama bu ofsayt kuralına dahil olmadığını (hakem izniyle saha dışına çıkmadığı için) göstermez. Hollanda'nın ikinci golünde ise topun iğne değilinden nasıl geçebileceğini gördük. Başta da söylediğimiz gibi güzel maçtı vesselam. Hollanda kazandı ama dağları yarattık demeleri için erken. Unutmayalım Fransa'nın tersi pistir.

9 Haziran 2008 Pazartesi

İki Günün En Kötüsü: Türkiye


Dünkü Avusturya-Hırvatistan ve Almanya-Polonya maçlarında izlediğim mücadeleden ve futboldan sonra sahip olduğum görüş buydu. Küçümsenen Avusturya'nın yarısı kadar mücadele görebilseydim "bir umut var ilerisi için" diyebilirdim bizim adımıza. Çok mu kötümserim bilmiyorum ama futbol açısından hiçbirşey koyamadık.

Dünkü maçlar daha çekişmeli, daha zevkliydi ilk güne göre. Dünün gözüme en çok çarpan ismi Panathinaikos'ta oynayan Avusturya kaptanı Andreas Ivanschitz'di. İyi mücadele etti. Tabi bir de Ümit Korkmaz var ki O da oynadığı sürede iyi işler yaptı. Bu geceki maçların daha zevkli geçmesi dileğiyle :)

Sende Mi FM?


Bitmemiş hazırlık maçı, 1-3 geride olan bir takım ve istenen liste...

7 Haziran 2008 Cumartesi

Fetogücü + Galatasaray = ?


Emre Aşık, Ayhan, Gökhan Zan neden Milli Takımdalar anlamakta zorlanıyorum. Arkalarında bir güç mü var bunları oynatan? Koskoca Türkiye'de adam mı kalmadı sanki defansta oynayacak kalkıp Emre Aşık'ı alıyorsun oyuna, almayı bırak çağırıyorsun Euro 2008'e. "O kafayı gole çevirseydi şimdi kahramandı Emre!" diyebilirsiniz, katılmıyorum baştan beri karşıyım ben bu üç isme. Ayhan'da Galatasaray kontenjanından Milli Takım forması geçirmiş sırtına. Gökhan Zan nam-ı diğer "Cam Adam"ın sakatlanmadığı maçtan sonra susuz köye yağmur yağıyormuş. O derece yani!

Fark atmalıydı Portekiz; direkten dönen toplar, baskılı oyun hak ettiler kısacası. Pepe'nin maçtan sonra yaptığı "Beklediğimizden kolay bir maç oldu." sözlerine katılmamak elde değil. Hatta kolay değil çok kolay oldu onlar için. Dakikasını hatırlamıyorum ama bir ara topla oynama oranları %66'ya %34 Portekiz lehineydi!

Çok sinirliyim küfretmeden bitireyim bari!!

Su Gelir Güldür Güldür


Bir gittik geldik çok şey değişmiş blog aleminde. Blogların şahı Aceto kapatmış blogunu üzmüş bizi. Geldim diyorum ama gidiyor gibiyim tekrardan. Şimdi de Öss maratonuna başlıyorum. Nereden çıktı demeyin, kafama esti "ulan dur ben bir Öss'ye gireyim." dedim. Rekor denemesi yapacağım. Bir haftada bir senenin öcünü çıkaracağım ÖSYM'den. Fen-2'yi "unutmuşum" tek kelimeyle. Mat-2'den de ezberlemem gereken birkaç yer var. Okulda formül kitabının serbest olmasının acısını çekeyim biraz. Oturup "çalışmalıyım" biraz Öss'ye. Tabi çalışırken de Euro 2008 hakkında postları eksik etmemeliyim blogdan!

Ha finaller nasıl geçti diye soracak olursanız bilmiyorum. Bildiğim tek bişey var o da statikten kaldım :D


"Gönderi"mizi Ahmet Çakar'la bitirelim:


Ahmet Çakar: "Istakoz olsan kanının hangi renk olmasını isterdin evladım?"

Yarışmacı: "Yine kırmızı olsun isterdim hocam!"