29 Aralık 2008 Pazartesi

Yoksa o mu Khortytsya ?


"Es-Es’in gözü Fas’ta
28.12.2008

Eskişehirspor yönetimi, devre arası transfer görüşmelerinde gaza bastı. Başkan Halil Ünal, adını açıklamadığı Fas milli takım orta saha oyuncusunu, siyah kırmızılı renklere bağlamak için çalışmalara başladı. Konuyla ilgili bilgi aldığımız Ünal, Faslı oyuncunun bonservis sorunu olduğunu ve bunu çözmek için çalışmaların devam ettiğini söyledi.
PAZARTESİ KALDIĞI YERDEN
Diğer taraftan devre arası transferde ilk imzayı Beşiktaşlı sol kanat oyuncusu Emre Özkan'a attıran Başkan Halil Ünal, Pazartesi günü tekrar İstanbul da kampa girerek ön görüşme yaptığı oyuncular ile ikinci turda birkez daha pazarlık masasına oturacak. Ünal, daha önce ön görüşme yaptığı Beşiktaşlı Batuhan Karadeniz, Kocaelisporlu Taner Güleri, Galatasaraylı Ferdi Elmas ve Gençlerbirliği'nden El Saka ile tekrar görüşecek.
2 DEFANS, 2 ORTA, 2 FORVET
Transferde 2 orta saha, iki savunma ve 2 forvet oyuncu almayı planladığını belirten Başkan Ünal, "Daha önce 6 oyuncuyla yollarımızı ayırdık. Bunlardan Mustafa Sevgi ve Can Cumhur'a Sakaryaspor talip oldu. Diğer oyuncular için henüz bir teklif gelmedi. Kiralık verilmesi gündemde olan oyuncuları da çıkartırsak, kadromuz yapılan operasyonlarla 20'e düşecek. Bu yüzden 6 oyuncu almak istiyoruz" dedi."

Khortytsya yoksa o mu ne dersin ? Halil başkan duydu mu sonunda bizi :)..

Halil başkan kim bu Fas' lı açıkla artık çatlayacaz :)


23 Aralık 2008 Salı

Yok artık LeBron James # 2

22 Aralık 2008 Pazartesi

Teknik direktör kasapları

Yıl sonuna geldik , malumunuz Türkiye başta olmak üzere Avrupa'da birçok ligde ilk yarı maçları sona erdi. Merak ettik ve araştıralım dedik kimler teknik direktör kasabı ? avrupa liglerinde ve türkiye'de teknik direktörlerin durumları nedir , kim kiminle yollarını ayırmış ,kim kimin görevine son vermiş bi bakalım dedik......

Futbolun beşiği diye nitelendirilen , şu anda futbolla ilgilenen birçok kesimin tutkuyla izlediği İngiltere Premier ligine bir bakalım kaç takım teknik direktör değiştirmiş,kim kimi göndermiş ?
-Premier ligde bu sezon takımdan ayrılan teknik direktörlerin başında kuşkusuz geçen sezonun ortasında geldiğinde büyük işler beklenen İspanyol Juande Ramos geliyor...White Hart Lane' de halbuki işler Ramos için iyi başlamıştı , geçen sezon şubat ayında geldiğinde çıktığı ilk maçta Chelsea'yi finalde uzatmalarda Berbatov'un attığı golle yenerek FA Cup'ın sahibi olmuştu.Sonra ne olduysa oldu yeni sezon başında Ramos için işler hiç de iyi gitmedi. yanlış transferler, sezona kötü başlangıç derken sezonun 9.haftasında Tottenham'dan ayrılmak zorunda kaldı.
- 2.olarak Portsmouth'ta Harry Redknapp ... Aslında fena da gitmiyordu ligde Portsmouth .Harry Redknapp yönetiminde çıktığı 9 maçta 4 galibiyet 2 beraberlik alarak 14 puan toplamıştı.Ama işte paranın yüzü tatlı geldi ve Ramos'un Tottenhamdan ayrılmasının ardından bu fırsatı kaçırmadı.Takımı yardımcısı eski Arsenalli Tony Adams’a bırakarak bir bakıma Portsmouth taraftarlarına satışı koydu :)
-Premier ligde genelde teknik adamlara sabredilir , öyle Türkiye'deki gibi 3.haftada aldığı mağlubiyetlerden sonra teknik adamın kovulduğu nadir görülen olaylardandır.Ama işte Newcastle ve West Ham bu durumu dinlemedi ve sezona başladıkları Kevin Keegan ve Alan Curbishley ile 4.haftada aldığı mağlubiyetlerin ardından yollarını ayırdı.
-Premier ligde bu sezon teknik direktörleri ile yollarını ayıran son takımlar ise geçtiğimiz hafta Blackburn ve Sunderland oldu.Sunderland sezona başladığı Roy Keane , Blackburn ise Paul Ince ile yollarını ayırdı.

Gelelim İspanya'ya .... bakalım La liga ' da kim kime yol vermiş , kim ayrılmak zorunda kalmış.....
-İspanya' da şüphesiz bu konuda en sansasyonel isim son şampiyon devrik Real Madrid teknik direktörü Bernd Schuster...takımın başındayken aldığı üst üste mağlubiyetler , şampiyonlar liginde alınan Juventus yenilgileri ile Real Madrid tarafında kazan kaynamaya başlamış , beyaz mendiller sallanmaya başlamıştı. Nitekim El Clasico öncesi alınan 4-3 lük Sevilla mağlubiyetinin ardından Schuster'in yaptığı basın açıklamasında " Bu sezon şüphesiz Barcelona'nın yılı , şu halde onları yenmemiz imkansız" gibi fütursuzca demeçleri ona artık Real Madrid defterinin kapandığını gösteriyordu ve sonucunda El clasico öncesi Real Madrid Schuster'in işine son vermiş yerine Tottenham'da 8 haftada 1 galibiyet 2 beraberlikle sadece 5 puan toplayabilen Juande Ramos'u göreve getirmişti.
-İlginç bir takımdı Sporting Gijon .... bu sezon yükselmişti La liga ' ya ve hiç de ummadığı bir başlangıç yaparak ( ki bunda ilk 5 haftadaki fikstürünün katkısı büyük)bir anda kendini son sırada 0 puanla buluvermişti.Sezonun henüz 3.haftası Barcelona maçı öncesi Sporting Gijon sezona başladığı Antonio Maceda'yla yollarını ayırmış yerine Manolo Preciadoyu getirtmişti.Bu değişim tutmuş olacak ki Preciado yönetimindeki Gijon şu an ligin 16. haftası tamamlandığında topladığı 21 puanla 11.sırada...
-La liga'da teknik direktörüyle yollarını ayıran bir diğer takım geçen sezonların flaş takımı niteliğinde sayılabilecek Espanyol olmuştu.Espanyol geçtiğimiz yılların aksine bu sezon hiç de iyi başlayamamıştı.Bartolomo Marquez yönetimindeki Espanyol aşısı tutmamış olacak ki çıktıkları 13 maçta 3 galibiyet 3 beraberlik topladığı 12 puanla kendini bir anda 16.sırada buluvermişti.Espanyol yönetiminin artık sabrı taşmış ve ligin 14.haftasına girilirken Marqueze kapıyı göstermiş yerine Jose M.Esnal Mane' yi getirtmiş. Bakalım Mane Espanyol'a çare olabilecekmi bunu ilerleyen haftalar gösterecek.....
-İlk yarının sonuna gelinen şu haftalarda İspanya' da teknik direktörünü değiştiren diğer takımlar ise ligde son sırada bulunan Osasuna ve onun 1 puan üstündeki Recreativo Huelva...İkisi de aynı haftada , ligin 7.haftasına girilirken ,sezona başladıkları teknik direktörleriyle yollarını ayırmış Osasuna Jose Antonio Camacho'yu , Recreativo ise Luis Lucas Alcaraz' ı göreve getirmişlerdi.

İtalya ve Almanya’da durum bu kadar acımasız değil. Oynanan 17 maç sonrası italya’ da 4 almanya da ise 2 klüp teknik direktör değişikliğine gitmiş.İtalya’da ligin 2.haftasında belki de tüm sezonların en erken teknik direktör değişikliğine giden takım Palermo…Sezona başladığı Stefano Colantuono ile yollarını ayırmış yerine Davide Bellardini’yi getirtmiş.Çizme’de teknik direktörleriyle yolları ayrılan diğer 3 takım ise Bologna , Chievo ve son hafta itibariyle Reggina oldu.Bologna ligin 11.haftasına girilirken Carlo Mazzone ile yollarını ayırmış, bir Lazio efsanesi Sinisa Mihajlovic ‘i takımın başına getirmişti.Chievo da yine 11.haftaya girilirken Juventus maçı öncesi Luigi Del Neri ile bağlarını koparmış , Domenico Di Carlo’yu takımın başına getirmişti.Reggina da ise son hafta deplasmanda Cagliari karşısında alınan 1-1 lik sonuçtan sonra Nevio Orlandinin görevine son vermiş , Giuseppe Pillon takımın başına geçmişti.
Almanya’ da bu durum daha da az…Ligin ilk yarısının sonunda teknik direktörleriyle yollarını ayıran takım sayısı sadece 2 …Bunlar lig sonuncusu Mönchengladbach ve sezona istediği girişi yapamayan 2 sezon öncesinin şampiyonu Stuttgart. Mönchengladbach sezonun 8.haftasına girilirken teknik direktörü Jos Luhukay ile yollarını ayırmış ve takımın başına Hans Meyer’ i getirtmişti.
Stuttgart’ta ise 2 hafta önce , 2 sezon önce takımı şampiyon yapan , Armin Veh görevinden ayrılmış ve yerine eski Pool’lu Markus Babbel getirilmişti.

Avrupa’nın önde gelen liglerinde durum buyken gel gelelim Türkiye’ de bu durum nasıl bi de ona bakalım…
Turkcell Süper Lig’de 16 maç geride kaldı ve bu 16 maç sonunda 18 takımın 9’ u daha sezonun ilk yarısına gelinmeden başladıkları teknik direktörleriyle yollarını ayırdı.
Bu konuda en aceleci davranan takım Konyaspor … Ligin 4.haftasına girilirken Konya yönetimi mevcut teknik direktörü Raşit Çetiner ile yollarını ayırmış yerine Giray Bulak’ı getirmişti.Arkasından 5.hafta kendi evinde Bursaspor karşısında aldığı 3-2 lik mağlubiyet Engin İpekoğlu için Kocaelispor macerasının erken bittiğini gösteriyor ve Kocaelispor’da Yılmaz Vural dönemi başlıyordu.Engin İpekoğluna daha 5.haftada sabredemeyip Yılmaz Vural gibi Türkiye’de düşürmediği takım kalmayan bir hocayı getiren çok değerli ( !) Kocaeli yöneticilerine buradan ilk yarı sonunda bulunduğu konuma bakarak selam ederiz.
Ligde 7.haftaya girilmeden şampiyonluk adaylarından Beşiktaş’ta hafta içi aldığı Metalist Kharkov yenilgisiyle teknik direktörü Ertuğrul Sağlam görevinden istifa etmiş ( artık bunda gerçeklik payı nedir bilemiyoruz tabi ! ) yerine Mustafa Denizli getirtilmişti. Mustafa Denizli takımı aldığında ligde 4 galibiyet 2 beraberlik topladığı 14 puanla 2.sırada bulunuyordu şimdi ise durumları ortada . Buradan da tüpçüye selamlarımızı iletmeyi unutmayalım:)
8.haftaya girildiğinde Ankaragücü sezona başladığı Hakan Kutlu ile yollarını ayırırken yerine Ünal Karaman geçiyordu. Gerçi Ünal Karaman dönemi de Ankaragücü’nde pek uzun sürmedi ya neyse : ) 16.hafta kendi isteğiyle takımdan ayrılıyordu Ünal’ da en nihayetinde …
Ligde 9 ve 10.haftalar baktığımız zaman tam bir teknik direktör kıyımı yaşanıyordu
.9.hafta ligin yeni takımlarından Antalyaspor’ da Jarabinsky dönemi bitiyor yerine Mehmet Özdilek geçiyordu.Sanırım teknik direktör değişikliğinin en fazla olumlu etkilediği tek takımda bu konuda Antalyaspor olsa gerek. Zira Akdeniz ekibi Özdilek yönetiminde çıktığı 8 maçta sadece 1 yenilgi aldı o da kadıköyde Fenerbahçe’ye karşı…
10.haftaya girilirken Bursaspor’da Samet Aybaba & Güvenç Kurtar , Gençlerbirliğinde Mesut Bakkal & Samet Aybaba , Hacettepe de ise Osman Özdemir & Erdoğan Arıca değişiklikleri oluyordu….
Ligin ilk yarısında teknik direktörünü değiştiren son takım ise Denizlispor oluyordu. Denizlispor 11.hafta oynadığı ve deplasmanda 3-2 kaybettiği Kocaelispor maçı öncesi Ali Yalçın ile yollarını ayırmış yerine Ümit Kayıhan’ ı getirmişti.

Sonuç olarak Avrupa’nın önde gelen liglerinde ilk yarının sonuna gelindiğinde İngiltere’ de 6 , İspanya’ da 5 , İtalya’da 4 ve Almanya’ da 2 teknik direktör değişikliği olurken Türkiye’ de ise 9 değişiklikle bu alandaki birinciliğimizi kimseye kaptırmıyoruz.% 50 lik bir durum söz konusu…Sonra kimse bana istikrar ayakları yapmasın buyurun işte her şey ortada…Bakalım sezon sonu %90lara hatta % 100 e çıkabilecekmiyiz?

Burası Türkiye kardeşim her şey olur burada !

16 Aralık 2008 Salı

Es-Es: 0 - Konyaspor: 0

Gecikmiş bir post oldu bu sanırsam. Resimleri yeni attım bilgisayarıma, maçla ilgili pek bir şey yok aklımda. TSL'de izleyebileceğiniz en zevksiz maçlardan biriydi. Yayıncı kuruluş 3 dakika özetin 2 dakikasında kırmızı kart pozisyonunu gösterdi zaten.

Çekirdekçilerin yanında izledim maçı. Yaratıcı küfürleri duymak ayrı komikti gerçekten. Bir de sürekli "Çocuğumun yanında beni küfür ettiriyorsunuz ya .rsp. çocukları" diyen abi vardı, selam ederim okuyorsa burayı, suratta gülümseme yaratılan küfürler duyulmaya değerdi :-D buyrun efendim bunlar da maçtan fotoğraflar:





13 Aralık 2008 Cumartesi

Koyun Kazım #3


Fenerbahçe'nin kadro yetersizliği yüzünden rakip kaleye bile gidemediği Kiev deplasmanında Colin Kazım ile Emre’nin niye 18 kişilik kadroya alınmadığı ortaya çıktı. Kazım kendinisi kadroya almayan Aragones'e "Fuck off" diye küfretti. Şimdi onu Yıldırım da sildi.

Kaynak : Milliyet

Haber ne kadar doğru bilemiyoruz ancak koyun kardeşim bırak sen o dedeyi gel ES-ESimize biz seni baş tacı ederiz :)

OoOo Koyun kazım oley !!!

12 Aralık 2008 Cuma

Mukavemet FC !!




Internette geziniyorum geçen gün , tam girdim maç sonuçlarına bakacam.Girdim siteye geziniyorum, bi bakdım o da nesi iran ligi ulan dedim bakayım kim var kim yok burda . Takımlara şöyle bi göz atarken bi de bakdım ve dumura uğradığım o an gerçekleşti . Evet evet takımın adı " Moghavemat ". İlk başta inanamadım tabi dedim olum EsEs senin sonun iyi gözükmüyor , bu kadar fazla çalışma takımların adını bile saptırmaya başladın .Sonra biraz araştırayım dedim gerçekten de takımın adı " Moghavemat" yani bildiğimiz mukavemet :)

Biraz araştırayım dedim... Moghavemat Sipasi F.C. İran'ın Shiraz kentinde kurulmuş bir takım.Kulübün o kadar da eski bir mazisi yok . 1988 'de kurulmuş olan, Shiraz kentinin tek takımı olan Behzad , 1991'de Majid Sepasi'nin İran-Irak savaşında öldürülmesiyle birlikte onun onuruna takımın adı değiştiriliyor ve Fahr Shahid Sepasi oluyor.Derken 1995 yılında klüp Sepah Pasdaran tarafından satın alınıyor ve klüp istediği başarıları bir türlü elde edemiyor .Takımın en büyük başarısı 2001 ' de düzenlenen Hazfi Cup' ı kazanmaları olmuş.

Derken 2006' da klubün sahibi Sepah Pasdaran hisselerini satınca klubün adı yeniden değiştiriliyor ve bugünkü şekliyle Moghavemad Sepasi oluyor.Takım fotoğrafta da görüldüğü üzere ligde oynadığı 19 maçta 28 puan toplayarak şu an 7. sırada bulunuyor.

Biz makinacıların sempatiyle bakacağı bu takıma yedekbekleyenler olarak başarılar dileriz. Buradan da khortytsya'ya selamlarımızı iletiriz :)

Not : ben de ilerde bi takım kurarsam adı Akışkanlar mekaniği Fc olacak bunu da buradan açıklıyorum :)

11 Aralık 2008 Perşembe

Bir deplasman hikayesi.....



Efendim öncelikle kusuruma bakmayınız ,biraz geç geldi post artık maruz görün.Zira fotoları da atacaktık ama onları pc'ye pazardan önce atamayacağımız için şimdilik fotosuz idare edin, eskiden foto mu varmış canım :)

Gelelim Antalya deplasmanına ,

Önceki postta da belirttiğimiz üzre Cumartesi sabahı 6,30 ' da yola koyulduk.Saat 8. 30 olduğunda kendimizi bir anda Antalya otogarda buluverdik.Giderken KIZILCIKLI otobüsleri burdur üzerinden gittiği için özel otobüsle yaptık gidişi :) İner inmez ilk iş doğru stada gittik ve bir gün önceden internetten aldığımız bileti teslim almaya gittik.Bileti aldığımda saat 10 olmuştu ve maça daha nerden baksanız 4 saat vardı. Karnımız acıkmıştı , gittik güzel bir kahvaltı ettik.Aradan 1 saat geçtikten sonra stada doğru tekrardan yola koyulduk. Emniyet stad çevresinde önlemini almaya başlamıştı 3 saat önceden.Biz de tribünümüzün önünde beklerken öte taraftan Antalya Kırmızı şimşeklerden 2 arkadaş çıktı geldi,muhabbet gırgır şamata derken baktık ki saat 12.30 olmuş Eskişehir'den otobüsler de gelmeye başlamıştı.Bizim tribünün hemen yan tarafında Antalya Red Soldiers grubu vardı. Onlar da hafiften toplanmaya başlamıştı.KIZILCIKLI - Red Soldiers ve arada çevik kuvvet , varın siz düşünün arada geçen olayları :) Yaklaşık 1 saat bu şekilde küfürleşmelerle geçen süreden sonra artık stada girmiştik.Derken bizim topçularda ısınmaya çıktı. Önce Ivesa gözüktü, arkasından Anderson , Youla,Poljak derken hepsi önümüzde ısınmaya başladı.
Neyse gelelim maça ,aslında maçta pek de öyle anlatılacak bişey olmadı zaten sonuçtan da belli 0-0 :) Antalya tribünleriyle yaptığımız makaralar güzeldi ama ... Karşı tribün (07 gençlik) kırmızı deyince biz araya girip siyah deyip tezahüratlarını bozmamız , devre arası Antalya açık tribünlerindeki gözlüklüye tribün olarak topluca küfredişimiz , 2.yarıda onlar Bursa'ya küfrederken bizim Oley oley bursaspor çekişimiz vs vs uzar gider....
Artık maç bitmişti. Buradan Anderson ve Ivesaya , özellikle Ivesa , teessüflerimizi iletiyoruz.Tribünden aşağı düşme pahasına bi yerlerimi yırtsam da suratıma baktı baktı formayı gitti öbür tarafa attı , yapma Ivesa ayıp denen bişey var.

Neyse kapılar açılmış otobüslere atlayıp Isparta'ya döneceğiz artık . Atladık Eskişehir Taraftar Derneği başkanı Yavuz başkanın otobüsüne ,nereye kafamı çevirsem her yerde polisler.Bütün tribün otobüslere bindikten sonra ,ara koridorda polislerin de şehir dışına kadar eşlik etmesiyle yola koyulduk.Şehirden çıkana kadar sağdan soldan aralıksız taş yağıyor.Biraz ilerledikten sonra bakdık ki arkadan gelen otobüs durdu , camlardan bütün millet atlıyor o taş atanları kovalıyor , bizimkilerin arkasında da polisler :) Tabi sonrasında ne oldu o taş atanların akıbeti hala bilinmiyor :)Bizim otobüste fazla bi hasar olmadı allahtan sadece yan tarafta küçük bi yer patladı o kadar .Velhasılkelam artık şehirden çıkmıştık sağsalim. Polisler de otobüsten ayrılınca Isparta'ya doğru yola koyulduk.2 saatlik yolculuğun ardından ben Isparta'da inmiş , otobüs de Eskişehire doğru devam etmek üzere yola koyulmuştu. Böylece bir deplasman daha bitmiş oluyordu.

2 hafta sonra Trabzon deplasmanı hikayeleriyle tekrar buluşmak üzere esen kalın ... :)

Not : Trabzon deplasmanında khortytsyayı da görmek istediğimizi buradan iletelim , KIZILCIKLI seni özledi khortytsya :(

5 Aralık 2008 Cuma

ESKİŞEHİR deplasmanda !!!


Yola çıktık gidiyoruz
KIZILCIKLI deplasmanda .....

ES-ESimiz için yine yollardayız.Yarın sabah 6.30 itibariyle Antalya'ya doğru yola çıkacağız kısmetse.

Maçın analizini fotolarıyla birlikte yarın akşam bloga atarız artık :)

29 Kasım 2008 Cumartesi

Mucizenin adı ES-ES !!!


Özel işlerim dolayısıyle gidemediğim bir maçtı ESKİŞEHİRimizin denizli maçı. Artık bu maçta taraftarlık görevini Khortytsya'ya bırakmıştık 1 maçlığına. O da görevini layıkıyla yaptı.Maç öncesi belli etmişti ES-ESimizin bu maçı kazanacağı . Bilet fiyatlarının açık 10 , kapalı 20 ytl yapılması , tribün liderlerimizin(tümay reis :) bu maçla birlikte tekrar tribündeki yerini alacakları haberlerinin gelmesi ES-ESimizin bu maçı ne kadar önemsediğinin göstergeleriydi.Çünkü ES-ESimizi efsane yapan büyük taraftarıdır , bu maçla da bu ispatlanmış oldu bir kez daha.Bu da , hani okumaz ya , olurda okursa buradan çok değerli başkanımız Halil ÜNAL'a bi uyarı olsun.
Gelelim maça ilk yarım saatte dışarda işlerim vardı o yüzden kaçırmıştım. İyi ki de kaçırmışım zira ilk 25 dakikada 3-0 geriye düşmüştük . Eve geldiğimde açtım hemen radyoyu spiker 3-0 denizli galibiyeti deyince kalp krizi geçirecektim neredeyse.Neyse ki hiç bi zaman umudumu kaybetmemiştim Denizli'nin son haftalardaki maçlarına bakınca... 2-0 galibiyetten alınan 3-2lik Kocaeli yenilgisi , yine 2-0 öndeyken 3-2 bursa karşısında geriye düşmesi vs vs...Bu açıdan umutluyduk, inançlıydık.Nitekim ilk yarının sonlarına doğru Vucko'nun golü gelince tamam demişim bu maçı alırız :)
2.yarı başladı ...50.dk ' da Anderson'un golü geldi arkasından bir daha Anderson ve artık durum eşitlenmişti 3-3 ... Beraberlik golü gelince takım ister istemez biraz dinlendirdi oyunu bu dakikalarda Denizlinin biraz atakları olarak geçti direkten dönen toplar , kaçan pozisyonlar vs vs.. Neyse ki son saniyede Youla sahneye çıktı ve 4-3 oldu durum . Evde coşmuştum artık ta ki aşağıdan komşular kapıya gelip dayanıncaya kadar :)

Ne yapalım ES-ES aşkı işte engel tanımıyor...

Biz ESKİŞEHİRliyiz oley !!!!

Koyun Kazım #2


Eskileri tararken Colin Kazım Richards hakkında karalanmış bir şeyler buldum blogda. Şöyle okuyup baktım da köprünün altında çok sular geçmiş, anladım.

Euro 2008'de oynadığımız Almanya maçında, yediğimiz son golün hemen öncesindeki pozisyonda ayağı kaymasa belki bugün çok çok farklı şeyler yazacaktım hakkında. Belki de çok çok farklı yerlerde olacaktı kendisi de...

Hakkında Flying Dutchman'in blogunda Joe The Turk tarafından yazılmış bir şeyler görünce devam yazısı için de ilham geldi bir anda. Konuya böyle bir giriş yapmak da uygun olurdu ;)

EsEs hakkında "Koyun Kazım" diye yazdığında hiçbirimiz o'nun futbolunun bu denli farklı şekilde gelişeceğini beklemiyorduk elbette. Ancak şu da göz ardı edilmemelidir ki: değişik tarzı ile beğenilse de beğenilmese de kendisini kabullendirmeyi başarmış, kimine göre dünkü çocuk kimine göre sonradan görme CKR'nin başarısı; takımının başarısıyla orantılı. Gerek milli takımın gerekse Fenerbahçe'nin ortaya güzel performans koyduğu dönemlerde Kazım, hep ön plandaki isimlerden biri oldu. Performanslarıyla alkışlandı, sevildi.

Spektaküler hareketlerin asi çocuğu "Colin" -ne de olsa bizden biri- Euro 2008 sonrası tavan yapan popülaritesini geri kazanma çabasındaymış gibi gözüken çıkışlarıyla yeniden gündemi meşgul eder halde. Fenerbahçe'nin gösterdiği başarısız performansı da göz önüne aldığımızda "medya savaşlarının yeni yıldızı: kazimo" demek yanlış olmaz herhalde.

Takındığı umursamaz tavır, kulaklık ve sakızı ile Kazım, kendini harikalar diyarında zannediyor olsa bile unutmamalı -belki de biri ona hatırlatmalı- ki bu basın bir gecede padişah yaptığı adamı bir saniye de sallandırır...

yazar notu: yazdığımı okuduktan sonra fark ettim de ne çok tanım yapmışım kazımla ilgili, sanki sözlüğe yazıyorum :b

15 Kasım 2008 Cumartesi

Kayıt Dışı


uzun zamandır yazmıyoruz futbolla ilgili bloga. bir yerlerden duyarak yazmaktansa ekmeğimizi taştan çıkarmayı tercih ettiğimiz içindir belkide. farklı bişey yapabilmek için iyi takip etmek gerekiyor, farkı yaratabilmek için sabır gerekiyor. kimsenin yazmadığını yazmak önemli, az olsun öz olsun. zaten şu sıralar sınavları da var blog ailesinin. bundan sonra futbol dışında bu bloga yazmayacağım. futbol dışı konular için:
aceciayseteyze.blogspot.com

herneyse, canınız sağolsun : ))

?


www.Tu.tvrespect aceto

3 Kasım 2008 Pazartesi

Vanja Ivesaa !!!


Hayatta ön yargılı olmamak gerekiyormuş , Ivesa bunu öğretti bana :) Ne yalan söyleyeyim ES-ESimize geldiği ilk gün bizzat tarafımdan baya bir laf yemiş bir şahsiyetti kendisi.Hele bir de geldiği günlerde Ferhat'ımızın da gönderilme dedikoduları çıktığından dolayı daha da bir sinirle gitmiştim üstüne ...
Yok Ferhat gibi kaleci varken şimdi buna ne gerek vardı , Süper lige çıkmamızdaki belki de en büyük etken olan Ferhat neden gönderilmişti , onu gönderip yabancı kontenjanını kaleciden yana kullanmak ne derece doğruydu vs vs...( ki gönderilmesine hala daha kızgınım en azından yedekte oturabilirdi )
Neyse gelelim konumuza, 2.05lik bu minik adam ligin ilk 9 haftasında,özellikle son Gs ve Fb maçında kırmızı kartı görene kadar gösterdiği performansla sanırım ben ve ilk zamanlar ben gibi düşünen bir çok ES-ESliye dediklerimizi birer birer yutturacak gibi gözüküyor sezon sonunda...Sorun değil ES-ESimiz için iyi işler yapsın da varsın ben haksız çıkarsın , helali hoş olsun sonuna kadar ...

Bu taraftarın gönlünü kazandın be minik adam,helal olsun sana !!

Son olarak Kızılcıklı'nın söylediği gibi bitirelim postu da :)

Vanjaaa Ivesaaaaaaaa Ivesaaaaa Ivesaaaaaaa!!!!

21 Ekim 2008 Salı

Eskişehirspor - Galatasaray #1


Bir yanda halı saha maçlarında ES-ES formasıyla objektiflere yakalanan bloga yazmayı unutan blog yazarımız Galatasaraylı kerem... Karşısında taraftarın sevgisini göstermek için uğruna karton show yaptığı(!) diğer bir blog yazarımız EsEs...

Anketimiz yan tarafta. İmkanlarımız el verirse Atatürk Stadı'ndan takip edeceğimiz mücadelenin en tarafsız(?) yorumlarını gene blogta bulacaksınız ;)

Kişisel not: Kerem Abi bloga uğruyorsan, arka planı beyaz yap!

16 Ekim 2008 Perşembe

Halil ÜNAL...Bu tribün kutsal !


"Rıza Zeydan tesislerde düzenlenen basın toplantısında Galatasaray ve Fenerbahçe maçlarında bilet fiyatlarının Açık 50, kapalı 100 ve VIP 200 YTL olacağını belirtti"

Söylenecek laf yok bu takımı 2.Lig B'lerden buralara getiren bu büyük taraftara yapılanlar ortada.Biz diyoruz tamam süper lige çıktık alem taraftar görecek ama sözde büyük başkanımız Sayın Halil ÜNAL 2 maçında biletlerini bu şekilde yaparak daha maç başlamadan 1-0 geride olmamızı sağlıyor.

Tebrikler Sayın Halil ÜNAL ve saz arkadaşları . Daha sezon başlamadan yönetime aldığın Gültekin GÜVENSOY adlı Fb yalakası şahısla taraftara bir vurdun , bu bilet fiyatları da iki oldu,Ama şunu unutma üçüncüde kim kime vurur orası bilinmez...

Bu fiyatlara rağmen eğer bu takım bu sene Allah korusun BankAsya'ya düşerse bunun hesabını nasıl verirsin bilemem...

6 Ekim 2008 Pazartesi

Es-Es: 2 - Kocaelispor: 1














Eskişehirspor'umuzun ikinci golü
90+3

Souleymaneeeeee

...
-YOULAAAA

26 Eylül 2008 Cuma



" Ah dede Vah dede sen neymişsin sen
Dillere düştük senin yüzünden "

Fb taraftarının ruh halini bugünlerde bundan güzel anlatan bi şarkı daha olamazdı herhalde...

22 Eylül 2008 Pazartesi

Lincol

Güler misin, ağlar mısın?

18 Eylül 2008 Perşembe

İlker Yasin #2


"Eski Roberto Carlos, bu topa böyle bakmazdı; bakmadı da... Ama şimdi baktı."

15 Eylül 2008 Pazartesi

Pankartta son nokta !

14 Eylül 2008 Pazar

Aydın Yılmaz


05 / 06 sezonuydu bu fotoğraf çekildiğinde ... Galatasaray 2. yarının ilk maçına çıkıyordu.Kar,kış,soğuk üstüne birde takımda o zaman yaşanan sakatlıklar, oyuncularının parasını alamaması vs vs...Bu şartlarda gitmişti işte Erik GERETS yönetimindeki Galatasaray konya'ya.Ve tam maç 0-0 bitecek derken oyuna sonradan giren 17 yaşındaki bu genç adam uzatmaların son saniyesinde gelişen atakta attığı golle takımına 3 puanı getirmişti.Basit bir 3 puan değildi bu Gs için , kimilerine göre o sezon kazanılan efsanevi , kimilerine göre de Fb'nin Gs' ye altın tepside sunduğu şampiyonluğun habercisiydi bu gol....

Aradan üç sezon geçti... Aydın büyüdü ,20 yaşına geldi . Manisa ve İ.B.B' de geçen olgunlaşma dönemlerinin ardından tekrar yuvaya döndü ve Skibbe yönetimindeki Gs ilk 11'ine girmeyi başardı.Çıktığı ilk günden bu yana heyecanla takip ettiğim bu genç adam bugün Antalya karşısında oynadığı futbolla açıkçası heyecanımı bir kat daha artırdı.İleride ülkemizin dünya futboluna kazandırabileceği isimlerin bana göre başında geliyor.Tabi bu çizgide devam ederse ...

Tek eksik yanı topu aldığında akıllı oynamaması. Arda'nın bu çocuktan farkı işte burada..O topu ayağına aldığında nereye pas atacağını , o an ne yapacağını çok iyi biliyor. Aydın bunu yapabilirse çok kısa zamanda Arda'yı sollayacağından eminim.

Tebrikler Aydın... Aynen devam :)

Ha bu arada maçı izlerken kamera bir ara Fatih Terim'i gösterdi.Umarım Terim ve ekibi maçı boş izlememiştir de bu çocuğu dikkate alırlar!!

12 Eylül 2008 Cuma

c7-45

Gene uzun bir ara;
özensiz postlar atmak istemedim sadece,
biraz da içimden gelsin istedim.
Geç olsun güç olmasın diyerek bağlanalım konuya.
Sonunda kameralı bir telefon: 6500c
bloga da yardım eder belki yeni telefonum,
an'ı yakalayabilmek açısından.
Ders kayıt: Mukavemeti, statik dersini alıp
kaldığım hocadan almak zorunda kaldım;
biraz şanssızlık, biraz aptallık vardı üstümüzde belki de.
Şanssızlık; kayıt sabahı benim internetimin kesik olması,
arkadaşımda ise sayfanın açılamıyor olmasıydı.
Aptallık; ikimizde de sorun olunca
kalkıp okula giderek zaman kaybetmek,
biraz daha bilgisayar başında beklememekti.
Hayırlısı belki budur dedik, züğürt tesellimizi yaptık.
Ne de olsa elimizden bir şey gelmezdi...
Daha çok kasmak zorunda kalacağım mukavemeti,
ne de olsa dört kredi...
Dört demişken, football tycoon'da dördüncü olduk mnskym.
Soğumuştum zaten, tuzu biberi de bu oldu.
Bir de f var, sorun büyük;
bayramdan sonra yanımızdaki binaya gelecekler.
Kayıtlarda derslerinin Bademlik'te olduğunu görünce
sevinmiştim, erken öten horozmuşum meğerse!
Kararsızım biraz.
Karşılaştığımız anı ise düşünmek bile istemiyorum.
Tepkimi ben bile tahmin edemiyorum çünkü...
-minimum- üç sene daha o okulda olacağım,
bu üç senede karşılaşmamak imkansıza yakın;
sonuç ise kestirilemez...
Yazı burada bitsin, ve...
Başlığa anlam vermeye çalışmayın,
şu anda kişisel iletimde yazıyor.
Neden, kime, ne zaman yazdım?
Bilmiyorum(?)
Robot ismine benziyor sanki.
G.O.R.A'yı hatırlattı bana:
"Ben c7-45, c7-40'ın bir üst modeli."
Buna benzer bir cümle kuran robot vardı sanki filmde
Yamuluyorsam düzeltinnn

2 Eylül 2008 Salı

Şimdi Reklamlar


* Guiza'yı Türkiye'ye getirmek: 17 milyon euro

* Berbatov'u Man. United forması altında görmek: 37.5 milyon euro

* Robinho'yu Man. City oyuncusu yapmak: 42 milyon euro

* Sahurdan sonra football manager oynamanın verdiği keyif: PAHA BİÇİLEMEZ

Geri kalan herşey için:

Robinho Manchester City' de ...



İngilterede şu anda kıyamet kopuyor , transfer döneminin bitmesine 37 dakika kala Real Madrid başkanı Ramon Calderon Robinho'yu Man City'e verdiklerini resmen açıkladı.
Manchester şehrinin diğer takımı Man Utd ' da aynı dakikalarda Berbatov'a imzayı attırma aşamasında , ama Berbatov her an City'e de imza atabilir
Her şey 35 dakika sonra netleşecek...

Buyrun bu da 23 : 08 itibariyle başkan Calderonun açıklaması :

2308: Real Madrid president Ramon Calderon on Spanish television station VEO: "We have agreed to sell the player for human reasons, for footballing reasons and for an important quantity of money." So, Robinho seems certain to be on his way to Manchester City. Crikey.

1 Eylül 2008 Pazartesi

Tribün Ateşi !!!


Pazartesi akşamları saat 00.00' da Fox'da...kesinlikle kaçırılmamalı ,özellikle fotoğraftaki beyaz takım elbiseli abi yeni bir çığır açacak gibi duruyor :) Tabi programa Adnan Aybaba'nın katkıları da unutulmamalı :)
İlk hafta bi ara denk geldi izleyeyim dedim , programın abartısız henüz 2. dakikasında Adnan Aybaba ve adını bilmediğim o beyaz takım elbiseli abi birbirlerine ağız burun girmedikleri kaldı :)
Neymiş efendim sen nasıl olur da bana beşiktaş tabağı verirmişssin , benim beşiktaşlı olduğumu kim söylemişmiş vs vs....
Neyse fazla uzatmayayım , izleyin ve kopun :)

mina, Cansın sen ruha can

Hiç yazasım yoktu son zamanlar.
Dilime dolanan Direc-t'in aptal şarkısı Hasret,
Yer-mekan önemsiz verilen mangal partyleri,
Ramazanın ilk günü.
Herkes okula kayıt derdinde, koşuşturuyor.
Football Manager'de Lehmann,
Uzun zamandır izlediğim filmler hakkında da yazmıyorum.
Perisimo,
Football Tycoon'dan da sıkıldım, bakmıyorum takımıma hiç.
Bir türlü hesaplanamayan ortamalar,
Yahu kardeşim boşuna mı AA-BA dizdik oraya biz?
Ha bir de messenger da nikime kortis ekledim,
Güzel de oldu be :F
Okul başlamasın çünkü sen,
Kaybedebilecek bir umudum daha olsaydı belki...
256 Ram ile messenger + Football Manager,
Niyetli 'Ben'e bakan 80 gram fındıklı Milka, üstelik yeni ambalajında.
CmTürk'e de geri dönüş,
placebo'suz ne kadar olur bilemiyorum ama
Birilerinin siteye el atması lazımmış, attık.
Şimdi de yatması gereken kredi kartı borcu ve
Üşengeç ben.
Vega & Candan Erçetin,
Aceto & FlyingDutchman.
ve Biraz anlamsız,
Kel alaka bir post : ))

30 Ağustos 2008 Cumartesi

Geçmiş olsun Ümit ÖZAT

Man Utd - Zenit süper kupa finalini izlerken maçın 2. yarısında geldi haber.Melih Gümüşbıçak haberi söylediğinde tüylerim diken diken oldu , inanamadım hemen kalktım yerimden , internetten bakayım dedim ve doğruydu malesef. Karlsruhe- Köln maçının 29. dakikasında Ümit Özat söylenenlere göre kalp krizi geçirmiş.Fazla söylenecek bir şey yok ...

Yedek bekleyenler olarak Ümit ÖZAT abimize buradan geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

29 Ağustos 2008 Cuma

Hazırlayın votkaları bu gece parti var !

Evet efendim az önce son düdük çaldı ve Zenit süper kupayı Man Utd'nun elinden kaptı.Ruslar şimdi dört köşe , maçın sonlarına doğru Abramovich' i gösterirken kamera, sizmisiniz bizi yenen finalde , böyle de geçirir benim memleketim der gibi pis bi sırıtma sezdim yüzünde :)Sanırım maç çıkışı partide içkiler Abramovichten. E ödesin tabi hesap görüldü , intikam alındı...

Maça gelicek olursak Man Utd aslında kötü de başlamadı ilk 10 dakika yine önde basıyordu, topa sahipti, iyi pas yapıyordu vs vs...Zaten bu başlangıca dayanaraktan maçın başında blogumuzun kurucusu "khortytsya"ya yaptığımız " Man Utd bu maçı farkla alır" yorumumdan dolayı da kendisine bir utanç içerisinde olduğumuzu da iletelim buradan :)Futbolu işte bu yüzden seviyoruz ne olacağı hiç belli olmuyor, her an size dediğinizi yutturabilir:) 15. dakikadan sonra ne olduysa oldu Zenit oyunu kontrolüne aldı.Orta sahada Tymoschuk sorumluluğu almaya başlayınca Zenir artık daha rahat Man Utd'nun üstüne gidebiliyordu.İlk yarının sonlarına özellikle Pogrebnyak'la baskısını iyice arttırdı Zenit.Sanırım bu maç Ferdinand'ın da en zorlandığı maçlardan birisi olmuştur, ilk yarıda Pogrebnyak ikinci yarıda Arshavin-Danny kendisini baya bi zorladı.Ve kurduğu baskı sonrası Zenit 44.dakikada Pogrebnyak'la golü buldu.

Soyunma odasına önde giden Zenit 2.yarıya yine tıpkı ilk yarıda olduğu gibi kontrollü başladı.Advocaat 2.yarıda Arshavini oyuna alarak nasılsa skoru yakalamışım, topu ayağımda tutup skorun üstüne yatayım , bulursam kontraataktan gol bulurum dedi.Man Utd'da açıkçası fazla zorlamayınca Advocaat'ın ekmeğine bi anlamda yağ sürmüş oldu.Ardından Danny'nin orta saha çizgisinden topu alıp, gidip attığı gol hem Zenit'i iyice rahatlattı hem de Danny daha çıktığı ilk resmi maçta gol atarak aldığı paranın sonuna kadar hakettiğini de bizlere göstermiş oldu.Bu çocuğa dikkat derim, Şampiyonlar Liginde çok canlar yakacak haberiniz ola !

Man Utd'ya gelicek olursak bu takımın açıkçası Ronaldo'suz hiç bir tadı tuzu yok.Sanki bugün bir süper kupa finaline gelmiş gibi değil de sezon arası Efes cup finaline gelmiş gibilerdi.Tek başına Tevez bi şeyler yapmaya çalışsa da nafile,bütün takım isteksiz olduktan sonra neye yarar...Man Utd 'nun bugün sahada yaptığı tek olumlu hareket attıkları gol olsa gerek, Rooney'nin arka direkte Tevezi görüşü,Tevez'in soğuk kanlı bi şekilde topu kontrolü ve Vidic'e bırakışı, Vidic'in iğne deliğinden topu geçirip attığı gol, seyir zevki hat safhada olan bir andı doğrusu.Ha bir sözüm de Scholes'a ,evladım annen baban sana söylemedi mi hiç, kötü örnek örnek değildir diye..Son dakikadaki Maradonavari hareketinin bedelini de ödersin böyle, o eli ben burda TVden ilk bakışta gördüm ,hakemin onu görmemesi imkansız.

Neyse sonuçta Zenit anasının ak sütü gibi helal olan bir zafer daha elde etti.Man Utd'dan bugün kupayı çok daha fazla istemişler belli...

Bu arada bir dipnot , birisi Bülent Tulun'a 99 Şampiyonlar ligi finalini bir daha izletsin :)

Josico Fenerbahçe ' de

Efendim bugün itibariyle Fenerbahçe Moreno Josico ile 2 yıllık sözleşme imzalamış.Herhalde bu istanbul (!) takımlarının başkanlarında gelenek olsa gerek bir takıma gidiyorsunuz istediğiniz adamla aylarca uğraşıyorsunuz , transferin son günleri geldiğinde " abi bari bi adam ver de o kadar gitti eli boş döndü " demesinler diye başkanın eline ayağına kapanıyorsunuz.
Hatırlayın geçen sezonun ortasında Beşiktaş yönetimi Drpic icin Dinamo Zagreb' in kapısında günlerce yatıp son gün futbolcu olduğundan şüphe ettiğimiz Gordon Schildenfeldi getirmedi mi ,Adnan Sezgin ve Haldun Üstünel ikilisi sezon başında Itandje için Liverpoolun kapısında günlerce sabahlayıp en sonunda bare bi adam ver abi edasıyla Kewell' ı alıp getirmedi mi ...
Buna son örnek de Fenerbahçe oldu.Aziz Yıldırım yaz transfer sezonu açıldığından beri Senna aşağı Senna yukarı didindi durdu ve sonunda transfer sezonunun kapanmasına günler kala yine Villarealden Josicoyu tuttuğu gibi kolundan getirdi.
Ne diyelim , fazla söze ne gerek...

Bizi Avrupa'da temsil eden kulüplerimizin transfer politikaları gerçekten takdir-e şayan...

Tebrikler Yıldırım Demirören (!)
Tebrikler Adnan Sezgin & Haldun Üstünel (!)
ve Tebrikler Aziz Yıldırım (!)

27 Ağustos 2008 Çarşamba

Anahtar Kelimeler







Seyitgazi

70 lik Yeni Rakı
Sucuk
Peynir
Mangal
Miller Bira
Fıstık
Soda

25 Ağustos 2008 Pazartesi

Hayat Varsa Umut Vardır


Hayat varsa umut vardır, umut etmek mucizeyi beklemektir. Daha önce de yazdığım gibi: "Mucizelere inanıyoruz!"

24 Ağustos 2008 Pazar

İstanbul'un Ardından

Dün akşam Olimpiyat Stadı'ndaydık. İstanbul B.Ş.B. - Es Es maçını yerinde takip ettik. Meraklandırmadan İstanbul seferini anlatmaya başlayalım.

Cuma gününden sözleştiğimiz üzere cumartesi sabahı saat 09.30'da Eskişehir Atatürk Stadı'nın önünde blog yazarı EsEs ile buluştuk. Yerel bir gazetenin orjinal forma ve kombine kart hediyeli yarışmasına katıldık. Yarışma maç skorunu bilene orjinal forma, ilk golü atacak oyuncuyu bilene ise kombine kart veriyordu. Kulağa hoş geliyor doğrusu :)

İstanbul'a trenle gitmek istemiştik. Kabul etmeliyim cumartesi sabahına bilet almak perşembe günu gara gitmek pek mantıklı değildi. Gara ulaşıp 21-22-23-24 Ağustos tarihlerinde İstanbul yönüne bilet kalmadığını gördüğümüzde bunu bir kez daha anladık. Bu noktadan sonra ise en büyük problemimiz İstanbul'a ve Olimpiyat Stadı'na nasıl ulaşacağımızdı. Otobüsler kafile halinde Sakarya'dan geçecek olması büyük riskti. Kimse içinde bulunduğu otobüs taşlansın, camlar kırılsın, her yanım kan olsun istemez değil mi? Lakin başka şansımız yoktu. Maça gidecektik, Sakarya'dan geçecektik.

Saat 10.00'da kalkacağı söylenen otobüsler 11'e gelirken anca kalkabilmişti. Daha önceden derneğin kaldırdığı otobüslere kayıt yaptırmadığımız için kendimizi birleşmelerine rağmen ayrı ayrı otobüslerle İstanbul'a giden taraftar guruplarından Kızılcıklı'nın otobüsünde bulduk. Eskişehirspor Tesisleri girişindeki benzin istasyonunda yarım saat daha zaman kaybederken, benzin istasyonunda şahit olduğum olayları hayretle izledim. (Olay derken neyi kastettiğimi azılı bir gurupla deplasmana giden herkes anlamıştır, gitmeyense tahmin ediyordur.) Saat 11.30'u geçerken Eskişehir'den İstanbul'a olan yolculuğumuz başlamıştı. Belkide biz öyle sanmıştık :)

Bozüyük çıkışında pankartları getiren arabayı beklemek için gene durduk. Klimasız otobüsümüzün içinde pişmek yerine otobüsün tekerleğinin yanında beklerken, içtikleri biralardan çakırkeyf olmuş çoğunun yaşı 17'yi geçmeyen taraftarlar yanyana sıralanmış "çiş" arası veriyordu. Beklediğimiz pankartları aldıktan sonra tekrar yola koyulduk.

Otobüsün içinde -afedersiniz ama kıçımızdan ter damlarken- sıcaktan bunalmış halde oturup yolculuğun bitmesini ve bir an önce İstanbul'a ulaşmayı hayal ederken yol üstünde uğranan bir markette bulunan çeşmeyle biraz olsun serinledik.

Sakarya'yı ise sorunsuz geçtik. Öldürücü sıcak altında durup bizimle uğraşmak istemediklerinden midir yoksa başka nedenlerden midir bilinmez, korktuğumuz başımıza gelmeden otobanda ilerledik.

Bunaldığımız ve acıktığımız için otobanın üzerindeki dinlenme yerlerinden birinde mola verdik. Güzelce yiyen anca iş ödemeye gelince "arazi" olanların sayesinde açık kalan hesabla beraber güvenlik görevlileri ve mekanın sahibi yanımıza gelip paralarını istediler. İşin ilginç yanı ise çorbanın 3 ytl, azıcık salatanın ise 5 ytl olması değil, bizden talep edilen 37 çorbanın parasıydı. Otobüsten inip yemek yiyenlerin sayısı 30'u geçmediği gibi bazı taraftarların çorbalarını paylaştığını da hesaba katıp kimilerinin de parasını ödediğini düşünürsek yüz küsür milyon hesap çıkarmanın içinde birazda kasıt aradık haliyle. Herneyse beleşçilerin hesabını bir şekilde kapattıktan sonra Olimpiyat Stadı'na kadar mola vermemek üzerine tekrardan yola koyulduk.

Boğazın eşsiz manzarasının büyüsü eşliğinde maçın oynanacağı yere vardık. Uzun sayılabilecek bir yürüyüşten sonra kapıların önündeki bilet gişesinden kapalı tribün biletlerimizi alıp beklemeye koyulduk. Saatlerimiz 20.00'a yaklaşırken girdiğimiz stadı biraz gezip yerimizi beğendik. Gezmek için sahaya çıkan İ.B.Ş.B. oyuncularına laf atanları izlerken gülmekten ölürken, futbolcularımızı alkışladık. Henüz erken olduğu için çok kişi olmasak da onlar için bağırdık. Maç saati yaklaştıkça artan seyirci sayısıyla beraber tezahüratlarımız daha güçlü çıkmaya başladı. Bağırmak için kale arkası tribününü seçen Kızılcıklı ve Nefer gruplayla karşılıklı, UniEsEs'le beraber maçın başlamasını beklemeye koyulduk.

12 Yıl aradan sonra Süper Lig'e çıkan Eskişehirspor, taraftarının da desteğiyle ilk yarı etkili oynadı. Es-Es adına göze ilk çarpan oyuncular Poljak, Vucko ve Youla'ydı. Poljak bu sezon Es-Es'in en iyi transferi olmaya aday, sol ayağı çok etkili ve attığı paslar gözlerin "pas"ını siliyor. Vucko ise hava toplarında etkili gözükse de çok yavaş, defansın arkasına atılan toplarda etkisiz kalıyor. Youla kendi farkını hemen koymuş, iki hareketi tribünleri coşturmaya yetiyor. Youla sakatlanmış olsa gerek ki ikinci yarı oynamadı. Yerine bir başka yeni transfer Lovrek oynadı. İlk yarı baskılı gözüken taraf Eskişehirspor olsa da bu skoru değiştirmeye yetmedi.

İkinci yarıda ise işler biraz daha değişmiş. İ.B.Ş.B. oyuna ağırlığını koymuştu. İki tarafın da cömertçe harcadığı pozisyonlarla beraber Es-Es taraftarları daha coşmuştu. Sesimizin cıktığı kadar karşılıklı Kırmızı-Şimşekler çekiyorduk. Son dakikalarla beraber gelen İ.B.Ş.B. pozisyonlarıyla birlikte endişeye kapılsak da maçı 0-0 bitti. Herşeyin ortada olduğu bir maçtı. Hani şu üç sonuçlu maçlardan.

Maçtan çıkar çıkmaz bizi Eskişehir'e götüren otobüse binip sabah 06.30'a gelirken Eskişehir'e ulaştık. Cumartesi otobüse bindiğimiz yerde inerek sağlam bir uyku çekmek için ev yoluna koyulduk...

22 Ağustos 2008 Cuma

Sefer


Kısmetse blog yazarlarından EsEs ile birlikte İstanbul B.Ş.B - Eskişehirspor maçını yerinde izlemek üzere İstanbul seferine çıkıyoruz. Olaya biraz da ideoloji katmak gerekirse "Bizans'ın başkentine" gidiyoruz. Yolculuk anıları ve maçın yorumunu blogda paylaşacağız :)

20 Ağustos 2008 Çarşamba

Finalléé


Üç gün üç final, beklediğim notlar ise iç açıcı değil. Hepsinden CC+ garanti gibi dursa da istediğimi elde edemeyecek gibi duruyorum. Haydi bakalım hayırlısı.

Beklediğim final sınavı sonuçları:
Statik: +50
Mat-I: +70
Mat-II: +40

Mucizelere inanıyoruz, BB+ gelsinler istiyoruz!!