22 Mayıs 2008 Perşembe

Yok Artık Lebron James


"Aile blogu" olduğumuz için böyle bir başlık attım. Yoksa basardım küfrü emin olun. Yuh, Oha vb. kelimeler daha güzel giderdi başlığa.

Hep diyoruz ya laylay basın diye(!) gene coşmuşlar! Bazıları nereden haber yapacağını şaşırmış. Hergün Fenerbahçe'ye yeni yıldızlar transfer eden fotomaç bu sefer kancayı Trabzonspor'a takmış! Ya da Roma'ya mı deseydik?

20 Mayıs 2008 Salı

1. İnönü Zaferi




Tarih : 16 Mayıs 2008

Yer : Beşiktaş İnönü stadyumu

Öncelikle şunu söyleyeyim yazacagım bu yazı biraz taraflı olursa kusuruma bakmayın,lakin yıllardır ben bu günü anlatmayı bekliyorum.

Perşembe gecesi Isparta'dan saat 10 gibi yola çıkmıştık.Yaklaşık 10 saat süren uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra İstanbul'a varmıştık.Sabah saatlerinde stadın önünden geçtiğimizde bekle inönü dedim kendime şunun şurasında bi 6-7 saat sonra gerçek taraftarı göreceksin.İstanbula indiğimde maçın verdiği heyecanla o yorucu yolculuk tamamen bedenimden gitmiş,yerini sabırsızca bir bekleyiş almıştı.maç biletim, vs her şeyim tamdı heyecanla maç saatini bekliyorduk.Taksim,beşiktaş, vs öyle aval aval etrafımıza bakınarak geziyorduk.

Zaman geçiyor,saatler ilerliyor Eskişehir'den gelen otobüsleri de gördükçe heyecanım daha da artıyordu.İnönü ve çevresi tabir yerindeyse siyah-kırmızı renklere bürünmüştü.Kafamı ne yana çevirsem üstünde ESES formalı, atkılı insanlar...Otobüsler geldikçe de Dolmabahçe'de "ES ES
ES Kİ Kİ Kİ ESKİ ESKİ ES" sesleri yankılanıyordu.Bir ara bakayım dedim otobüslere 82 nolu otobüsü gördüm,buna bir de özel araçlarıyla gelen ve istanbuldaki Eskişehirlileri de ekleyince varın kalabalığı siz düşünün.Bu anca bir rüya olabilirdi,yıllardır büyüklerinden 95'de konyadaki playoff maceralarını dinleyen bu kardeşiniz,yıllar sonra çocuklarına belki torunlarına anlatacagı bir playoff macerası yaşıyordu.

Saatler 6'yı gösterdiği zaman kapılar açılmış,taraftarlar yavaş yavaş içeri alınmaya başlamıştı.Artık içeriye girmiştim,bu İnönüye 2.girişimdi.İlki,hemen sakın beşiktaş maçı falan sanmayın,bir konser içindi:)Derken kapalı alt tribünde en ön sırada yerimi almıştım.Daha
maçın başlamasına 2 saat gibi bir zaman vardı,diyarbakır taraftarıyla karşılıklı atışmalarla birlikte o 2 saat nasıl geçti hala anlayabilmiş değilim:)Ardından bizim üst tribünde bir anda gürültü koptu,kafamı oraya doğru çevirdiğimde bir de bakdım Kasımpaşa'lı kardeşlerimiz "ES ES
ES Kİ Kİ Kİ ESKİ ESKİ ES" diyerek stada gelmişler.Stadda bizim dışımızda kasımpaşa,bursa,korf-es vs..bütün kardeşlerimiz de bizim yanımızdaydı sağolsunlar.Futbolcular artık sahaya çıkmış,her futbolcuyu tribüne çağırıyorduk.Ferhaaaat Ferhaaaat , Serdar ortaya 3'lü çektir tayfaya vs vs vs....artık ESES tribünleri tamamen havaya girmiş,onları susturmak imkansızdı.İstiklal marşımız okunuyor ardından gecenin benim için iki üzücü olayın ilki yaşanıyordu.İstiklal marşımız biter bitmez bizim tribünlerden yükselen "şehitler ölmez vatan bölünmez" seslerine diyarbakırlı taraftarların yuhlamalarıyla karşılık vermesi oldu.

Her neyse maç başlamış,tribünler kendinden geçmiş.İnönü inönü olalı eminim böyle taraftar görmemiştir.Sıkı başlamıştı maç ,iki tarafta öncelikle gol yememeyi düşünüyordu.Zira yarı final maçıydı yenecek bir golün telafisi kolay olmayacaktı.Derken ali sami yen'den bolunun gol
haberleri geliyordu.Boluspor 2-0 geriden sakarya karşısında maçı 2-2 ye getirmiş ve penaltılarla ilk finalist olmuştu.Bu bizim için kesinlikle süper haberdi,zira finalde kimse sakaryayı istemezdi kanımca olaysız bir final geçmesi için:)

Dakikalar 16'yı gösterdiğinde yine üst tribünde bir gürültü,yine kafamı çevirdim bakdım gecenin 2.üzücü olayı oldu.Maç öncesi birlikte ESES çektiğimiz kasımpaşalı kardeşlerimizle bursalı kardeşlerimiz kavgaya girmişlerdi,yaklaşık 10 dk kavga sürdü ve herkes maçı bıraktı kavgaya
döndü.Ve malesef bu kavga bir taraftarın yaralanmasıyla sonuçlandı.Polisin de araya girmesiyle nihayet kavga bitmiş,herkes yeniden maça dönmüştü.Maçta hala gol yoktu.

Derken maç öyle böyle devam ediyor,90 dakika 0-0 tamamlanıyordu.Yarım saatlik uzatmalarda da gol gelmeyince iş Ali sami yen'de sakarya-bolu maçında oldugu gibi yine penaltılara kalmıştı.Artık o 90 dk bağıran taraftarlar susmuş ve dualara başlamıştı ESES için.Neyse fazla
uzatmayayım son penaltıyı sezgin gole çevirince artık ESESim finaldeydi.Futbolcular takım halinde üstümüze doğru koşuyordu,Emre Toramana bir sarılışım var ki nasıl oldu orasını hatırlamıyorum,kendime geldigimde fark ettim ki sahanın içindeyim:)Polisin de uyarısıyla tribündeki yerime döndüm:)

Artık heyecanla final maçını bekliyordum,ve staddan çıktım doğru eve gittim,yattım.Zira ertesi gün erken kalkmak gerekirdi final biletlerini almak için....

2.İnönü zaferi de pek yakında gelecek... :)

19 Mayıs 2008 Pazartesi

İnönü'de şimşekler çaktı!!!




Aslına başlığı yazarken çok düşündüm bunu mu yazsam , inönüden eses geçti mi desem,efsane geri döndü mü desem vs vs uzayıp gitti lakin sonunda bu başlıkta karar kıldım.
Evet yine bir ES-ES klasiği gerçekleşti ve 3 günlük inönü kuşatmasının ardından yine bir play-off macerasından sonra efsane ES-ESimiz yakıştığı yere,süper lige çıkmayı başardı.
Bu şampiyonluk yolunda takım üzerinde emeği geçen herkesin taraftarından yönetimine,futbolcusundan çaycısına herkese teşekkürlerimizi gönderiyoruz ve umuyoruz,inanıyoruz ES-ESimiz gelecek senelerde o 1970'li efsane olduğu yıllardaki günlerine dönecek hatta daha da ilerilere gidecektir.
Teşekkürler Nebi HATİPOĞLU,Metin DİYADİN,Nejat BİYEDİÇ..
Teşekkürler Ferhat,Ersin,Sezgin,Ulaş,Koray,Doğa,Birol,Emre Toraman,Serdar Özbayraktar,Mustafa Sevgi,Coşkun,Ömer,Sinan,Berkay,Engin vs vs...ve daha şu anda aklıma gelmeyen niceleri...
Bize bu mutluluğu yaşattığınız için hepinize teşekkürler...

Not : Khortytsya kardeşimin alttaki postta söz ettiği gibi İnönü izlenimlerim de pek yakında gelecek...

16 Mayıs 2008 Cuma

Neredesin EsEs?


Bu akşam saatler 20.45'i gösterdiğinde Eskişehir'de hayat duracak. Çok uzun yıllar sonra bu kadar yaklaşılan Süper Lig biletini kapmak için Play-Off ilk maçında Diyarbakırspor karşısına çıkacak Eskişehirspor. Yaklaşık 15 bin Es-Es'linin İstanbul çıkarması için yollara düştüğü söyleniyor. Söyleniyor diyorum çünkü görmedim. Gece 03.00 sularında yattığım için otobüslerin kalktığı saatte uyanık olmam imkansızdı!! Taraftar sitelerinde mevzusu geçen 100-150 otobüs taraftardan yola çıkarak söyledim. Bursa & Ankara'dan gelecekleri ve özel araçlarıyla olarak oraya gidecek Es-Es gönüllülerini hesaba katarsak bu sayı 20 bini bulabilir. Es-Es, Diyarbakır engelini aşarsa yıllar önce Konya'ya yapılan 45 bin kişilik çıkarmanın daha büyüğü İstanbul'a yapılabilir! Blog yazarlarından EsEs de pek ortalarda gözükmüyor. Kendisini İstanbul'u fethetmeye gönderdik. Dönüşte blogta İstanbul hikayesini göreceğiz inşallah.

ES ES ES Kİ Kİ Kİ ESKİ ESKİ ES!!

8 Mayıs 2008 Perşembe

Pes Fanatik!


Bir arkadaşımın yolladığı haber linkine tıkladığımda az sonra başıma geleceklerden habersiz yazanları okuyordum. Okumam bitince gözüme çarpan sağ taraftaki Siz Fatih Terim Olsaydınız linkiydi. Dedim bende bir kadro yapayım. Forvetlerden başladığım yolculuğuma orta sahalardan devam ediyordum. Werder Bremen ilginç geldi. "Yahu kim oynuyordu W.Bremen'de?" dedim kendi kendime. Listeye baktığımda Mesut Özdil diye biri vardı. Hemen tıkladım. Yukarıdaki fotoğrafla karşılaştım. Formasında kocaman "ÖZIL" yazan, Türkiye için oynamak yerine Alman milli takımını seçen Mesut Özil hem Mesut Özdil hem de Türk olmuştu. Uzun süre kendime gelemedim.

Ardından ikinci şok geldi! 13 Kez Çek milli takımı formasını giymiş Petr Johana, Türkiye için oynayabiliyordu. İnanılmaz!! Pes Fanatik!! Kapattım sayfayı daha fazla rezalet görmemek için. Siz bakın belki Zidane'da Türk olmuştur!

Hangi akıllı(lar) ikisini oraya koymuşsa buradan kocaman sevgilerimizi göndermeyi ona yada onlara bir borç biliriz!!

Magnus Wolff Eikrem


Ole Gunnar Solksjaer'in Norveç'teki spor akademisinin Manchester United'a kazandırdığı yıldız adayı O. 8 Ağustos 1990 doğumlu (bugün 90'lılardan gidiyoruz), lakabını bulamadım ama ben olsam "metal ağız" gibi bir lakap düşünürdüm herhalde. 16 Yaşını doldurduğu gün Manchester United'a imza atmış, orta sahanın ortasında hucüma yönelik oynuyor. Henüz resmi bir maça çıkmamış.

Buradan kendisine tavsiyemiz kazandığı ilk büyük parayla beraber bir dişçiye uğraması. Öyle dişlerle topçu falan yapmazlar seni biraz karizma da lazım! Gerçi Martin Keown bile kabullendirdiyse kendini seni de kabullenirler be koçum. Sözümü geri aldım!

Henri Lansbury


Arsenal'in gelecek sezon patlatmaya hazırlandığı yıldız adayı Henri Lansbury. 12 Ekim 1990 doğumlu, lakabı "Harribo". Dokuz yaşından beri Arsenal altyapısında top koşturuyor. Orta sahanın ortasında görev yapıyor. Forma numarası 39.

Yazıya iddaalı bir cümleyle girdim. Bunun nedeni Arsene Wegner'in "Gelecek sezon as takımda oynamalı." şeklindeki söylemi. Fotoğraf Arsenal'in sitesinden. Mavi gözlü, uzun saçlı bu adamı önümüzdeki zamanlarda daha çok duyacağız gibime geliyor. Biz çok duymadık belki ama İngiltere onu biliyor. Carling Cup 4. Tur karşılaşmasında Sheffield United'a karşı forma giymiş bu genç adam. Geçtiğimiz yaz İngiltere U17 takımının da formasını terletmiş. "İyi bir pasör ve müdahaleleri yerinde" şeklinde yorumlar var sitelerde hakkında. Takibimizdesin Lansbury!!

YouTube açılsa da biz de yazılarımızı videolarla renklendirsek!

6 Mayıs 2008 Salı

Alexis Alejandro Sánchez Sánchez


İsim yabancı gelmemiş olsa gerek. Ntv Arjantin Ligi'ni yayınlıyor ya kulağınızın bir yerine küpe olmuştur! Şili'nin ilerleyen yıllarda futbola damgasını vuracağı tahmin edilen "El Niño Maravilla"sı "O". El Niño Maravilla Alexis Sanchez'in lakabı; İngilizce "the Wonder Boy", Türkçesiyle söylersek "Harika Çocuk". 88 Kuşağının temsilcisi, bulunduğu kuşağın yıldız oyuncuları arasında gösteriliyor. Çoktan "Eski Kıta"ya adımını atmış, 2006-07 sezonun başında Udinese'ye transfer olmuş. Ülkesi takımlarından Colo Colo'ya kiralanmış. Fotoğraf eski olduğu için üzerinde Colo Colo forması var. Şu sıralar River Plate forması içinde top koşturuyor. Tabiki de kiralık olarak.

Annesi de çok gurur duyuyormuş oğluyla: "Bir zamanlar oğlumun sokakta top oynarken camlarını kırdığı komşularım, ki bana çok kızarlardı o dönem, şimdi gelip 'Oğlun benim camımı kırmıştı' diye gururlanıyorlar." O zamanlar kazmaymış biraz ama şimdilerde rakiplerinin korkulu rüyası. Eski Kıta'da da patlama yapması çok yakındır!!

5 Mayıs 2008 Pazartesi

4-4-1-1 Mi? 4-6-0 Mı? Hiçbiri!!


Bir zamanlar Lucescu çok eleştirilmişti takımını 3-5-2 sisteminde oynatıyor diye. Modern futbola uymuyormuşmuş. Lucescu'nun takımının çok gol atması birilerinin hoşuna gitmemiş demek ki! Eleştirenlere göre modern futbola uyan sistemler, bana hiç zevk vermiyor! Onlara göre modern futbolun sistemi 4-4-1-1 ya da 4-6-0 olmalıymış.

Başarısızlık riskini ortadan kaldırmak için takımlar sahaya forvet oyunucusu bile sürmüyor artık. Orta sahayı kalabalık tutayım, belki karambolden gol atar puanları kopartırım düşüncesi tüm teknik direktörlerin kafasında yerleşmiş sanki. Hal böyle olunca gol zor oluyor. Sonra FIFA da çok gol olması için toplarla oynuyor falan filan.

Ön libero kavramı işin içine girdi gireli bu oyunu bozdu. Takımlar kendi oyunlarını oynamak için değil, rakibin oyununu bozmak için oynuyor. Haliyle izlenmez oluyor oynatmamaya çalıştıkları oyun. "En iyi savunma hücumdur" yerini "en iyi hücum savunmadır" gibi saçma bir "prensibe" bırakmış. Teknik direktör bek alırken bile boyuna bakıyor, çok özel yetenekleri olmadığı sürece günümüz futbolunda boyu 180 cm'nin altındaki bekler topçu sayılmıyor.

Başladık gidiyoruz sonuca gelelim. Alışamadım "modern futbol"un bize sunmaya çalıştıklarına. Ben güzel goller görmek istiyorum izlediğim maçlarda, ön liberonun markajı altında ezilen süperstarın bacaklarını değil!

4 Mayıs 2008 Pazar

Gassaray Gassaray Cimbombom


Sivasspor:3 - Galatasaray:5
Fenerbahçe:3 - Gençlerbirliği:2

Ankaragücü:0 - Beşiktaş:2


Galatasaray Şampi...
diye başlık atmak isterdim ama yok. Hece ölçüsüne uygun tezahürat yazayım dedim. Gönlüm Sivasspor Galatasaray'ı yensin son hafta Galatasaray şampiyon olsundan yanaydı ama olmadı. Alttaki posttan da gördüğümüz gibi daha yazacaklarım bitmeden onları bana yutturan oyuncular gönlümden yana da olmadılar. Fenerbahçe'nin işi kendinden çok Galatasaray'ın son hafta performansına bakıyor. İşi çok zor Fenerbahçe'nin. (Galatasaraylı değilim. Ama hala mütevazı olmayı öğrenemeyen bazı insanlar yüzünden Galatasaray şampiyon olsun diyorum.)

Khortytsya sende geldin patlatıyorsun postları diyorsunuz içinizden. Bende öyle diyorum dışımdan. Pek de iç açıcı olmayan bir sınav haftasından sonra insan birşeyler yazmak istiyor napalım?!

Havada Leylekler, Ağaçta Saksağanlar


Şu an itibariyle ilginç durumlar içerisindeyiz. Sivasspor, Galatasaray karşısında öne geçmiş. Gençlerbirliği de atmış bir tane Fenerbahçe'ye. Fenerbahçeli olup böyle bir durum karşısında kafayı cozutmamak zor. Sivas ekmeğine yağ sürerken sen git o ekmeği yere at! Tabi maç bitmedi anlık yazıyorum. Belki yazdıklarımı yutturur bana değişen skorlar. Çok da önemli değil!

Yazdıklarımla başlık arasında bir ilişki kurmayın. Yok. Zira bende kuramadım. Siz kurduysanız bravo valla! Yaratıcı taraftar #3'e sizi yazarız!

- Siz kardeşsiniz evlenemezsiniz!
- Skandal.

Postu bitirmek üzereyken buketrem'den gelen sese kulak verelim:
Zico 34. dakikada Ali bilgin ve Maldonado'yu çıkarıp, Semih ve Colin Kazim'ı oyuna almış tam bunları yazarkende Galatasaray durumu 1-1 yapmış. Tam yazıyı yayınla butonuna basıcam Arda durumu 2-1 yapmış. Post bitmeden insana yazdıklarını yutturdunuz ya eşekler kovalasın sizi!

Tam bu sefer basıcam diyordum Fenerbahçe durumu 1-1 yapmış.
Ben banyo yapıp geliyorum!!

Yaratıcı Taraftar #2

Uzun zamandır post atmıyorum. Depresif hallerdeydim bir süredir. Başlıkla alakasız şeyler bunlar ama geliyorum konuya sadece neden yoktum onu açıklıyorum bekleyin az canım :).

Serinin ikinci ayağında yaratıcılıktan çok çılgınlık var. Fenerbahçe taraftarının, takımlarının süper kupa finalinde Beşiktaş'ı yenmesinden sonra Kabataş Lisesi'nin bahçesinden yayın yapan Telegol programına denizde çıkartma yapması takdiri hakediyor. Bizde ona listede yer veriyoruz. Olayla ilgili yazmam gerekenleri sunucu videoda belirtiyor zaten. Buyrun izleyelim.


30 Nisan 2008 Çarşamba

Yar saçların lüle lüle............


Hani perşembenin gelişi çarşambadan bellidir derler ya,

Açıkçası bu maç öncesi Barca'nın Man utd karşısında turu geçip Moskova biletini alamayacağını küçük büyük herkes bekliyordu ve nitekim sonuçta öyle oldu.Scholes'un muhteşem füzesiyle öne geçen Man Utd fazla zorlamadı ve bileti koydu cebine,rakibini beklemeye başladı...

Olan Rijkaard' a oldu..Zaten ligde şampiyonluğu bırakın 2.lik bile riske girmişken,Camp Nou'da beyaz mendiller sallanmaya başlamışken şampiyonlar ligini alması belki de onu bu sezon için kurtaracaktı.Ama olmadı...Yani kısacası Rijkaard bavulunu toplamaya başlasa iyi olur.

23 Nisan 2008 Çarşamba

Ne diyosun ablacım sen ?



Başlığa bakınca yanlış anlaşılmasın Cem Yılmaz'ın G.O.R.A filminden alınmış bir cümle sadece.Ancak geçtiğimiz gün Valencia'da görevinden alınan Ronald Koeman'ın açıklamalarını okuyunca direk içimden bu soruyu sordum...

10 Kasım 2007'de Valencia'nın başına getirilen Ronald Koeman bugüne kadar takımın başında çıktığı 22 maçta 4 galibiyet,6 beraberlik,12 malubiyet alarak belki de Valencia tarihinin en kötü sezonunu geçirmesine sebep oldu ve o Valencia şu an ligin bitmesine 5 hafta kala 39 puanla düşme hattının sadece 2 puan üzerinde.

Bütün bu tabloya bakarak Bay Ronald Koeman'ın bu açıklamalarına diyecek bir şey yok açıkçası,gerçekten çok başarılı bir tablo (!)...

İşte bu da Koeman'ın yaptığı açıklama:

Kral Kupası gibi önemli bir kupayı kazanmanın verdiği gururla ayrılıyorum. Valencia'daki zamanımda uluslararası tecrübe kazandım ancak umut kaybettim"


Bu nasıl bir gururdur soruyorum sayın Koeman ?Umarım bu kazandığınız acı tecrübeyi başka takımlarda bir daha yaşamazsınız....

18 Nisan 2008 Cuma

İçim Yana Yana


Dışarıda bir yağmur, en az içimdeki kadar sağanak bir hüzünler...
Duvarlar suskun, tablolar bile karanlık... Müziğin siyah, sen yoksun! Düşüncemdesin... Pencerede sızan soğuğumsun bu gece, içimin sızısısın... Tüm umutlarımı boşa çıkaransın...

Bu gece kadar ıslak yine gözlerim... Kaldırımlar kadar çamurlu şu an yüreğim...


Sana çıkan yollarım gelebilme ihtimaline istinaden açık... Gelecek misin?


Peki ben bu cevabını bildiğim soruları sormaktan ne zaman vazgeçeceğim? Gelmeyeceksin işte... Gel(me)de zaten! Daha önce gittiğim yerlerde kal... Ayağına iz bırakmayan bir postal al git! Düşüncemden git artık!


Duvarlar dile geldi üzüntümden...


Hayalimde kalan o tahta merdivenli evi de yak öyle git!


O kolyeyi yapan kızın gözleri gerçekten kör olacak git!


Kayıtları sil... Fotoğrafları yırt öyle git... İçimin sızısını da al, o yalnız ağacın gölgesine bırak... Pastadaki mumları da tek tek erit... Sayısının bir önemi yok artık... Aşkın siyah kamufulajını da giymeyi ihmal etme... Gözyaşlarım deniz olsun aş, git yeter...

Düşüncemden git.. Git.. Git...


gel desem gideceksin biliyorum, git diyorum...
hayat! benden aldıklarını nerene sokacaksın merak ediyorum...

14 Nisan 2008 Pazartesi

Unutulmuş...


Bekliyorum da ne için... Benimki "bir" umut sadece. Çoktan unutulmuşsun, bitmişsin gözlerinin içinde, küllerin savrulmuş dört bir yana. Hatırlar diye bekliyorum, unutmadın biliyorum... Ama ben işte... Ne yaparsan yap gözlerimin içine bakıp "seni seviyorum" demedikçe içimdeki hüzün bitmeyecek biliyorum... On dakika geçmiş takvim döneli... Ne gelen bir mesaj var ne de giden... Artık yolcusu değilim o kalbin anlayabiliyorum, anlamsız hayatıma anlam katan tek "şey" de ortadan kayboluyor... Gene pişmanlık... Sadece umutsuzca, umutsuzluğun karanlığında bana yol gösterecek bir umut ışığı arıyorum kendime, gözlerinin ışığını arıyorum... Elimden birşey gelmiyor, içim acıyor anlatamıyorum... Bekliyorum o günü... Gelmeyecek bile olsa "beni tekrar seveceğin" günü...

Duymak istemesen de bir daha haykırıyorum dünyama:
Seni seviyorum...

13 Nisan 2008 Pazar

Nice Mutlu yıllara, Khortytsya


San Siro'da kadroya girebilmek için uğraş veren ve yedek kulübesine tıpkı bizim gibi demir atmış,blogumuzun kurucusu "Khortytsya" kardeşimizin doğum günün kutlu olsun,Nice mutlu senelere...

12 Nisan 2008 Cumartesi

Yaratıcı Taraftar #1


Serinin ilk ayağına Fenerbahçe taraftarına atılan çok büyük bir kazıkla başlıyoruz. Muhtemelen rövanşı alınamayacak "kazık"tan bahsediyoruz: "Cobarde Gallina Ortega", Türkçesini söylersek "Korkak Tavuk Ortega".

Olayı anlatalım biraz.
Kadıköy'deki zorlu bir sınav öncesi bir grup Siyah-Beyazlı taraftar, Fenerbahçe forması giyerek Fenerbahçeliler’e, "Ortega’ya biz de hayranız. Onun için özel bir pankart yaptırdık, ama bilet bulamadık, siz alın, Ortega'yı çağırıp açın." demiş. Fenerbahçeliler açmış pankarta bakmış, "Cesuryürek Ortega" yazıyor. "Haa oldu renkdaşlar!" diyip pankartı almışlar. Operasyonu tamamlamanın verdiği mutlulukla Beşiktaşlılar semtlerine yol almışlar... Maç saati gelmiş, sözde "renkdaşları" tarafından üzerilerine yüklenen görevi yerine getiren Fenerbahçe seyircisi, Ortega'yı çağırmışlar. Pankartı da bir güzel gözüne sokmuşlar Ortega'nın... Gerisi malum, olaydan haberdar olan bazı Beşiktaşlı muhabirler bu güzel pası kaçırmamışlar ve tribünde atılan golü resmetmişler. Olay Fenerbahçeliler tarafından "rezalet" olarak yorumlanmış. Hatta pankartı hazırlayan "Kartalizma" grubu "zoka"nın öncesini videoya çekmiş, ahanda burada:


10 Nisan 2008 Perşembe

Engel Değildir Sevmeye Mesafeler


Bitmek bilmeyen yollarda yürür bazen insan. Aşk vardır yüreğinde, umutsuzdur yinede seslenebildiği yere kadar seslenmek ister, dışa vurmak ister içindekileri... Vuramazsın, yapamazsın, bitmeyen yolunda hatıralar gelir yanına oturur, eşlik eder sana. "Belki bir gün özler" diye umut edersin, pişmanlığın doruklarındasındır. Başkalarında aramazsın kaybettiğini, gerek yoktur içindekine ihanet etmeye. Uzaklara kaçmak istersin, sonra düşünürsün, yapamazsın... Çünkü engel değildir sevmeye mesafeler...

Sadece Hüzün #1
Sadece Hüzün #2

8 Nisan 2008 Salı

FM 'nin doğurduğu yıldız


Bojan Krkic Perez,

Aslında konuyu açarken çok düşündüm açsam mı açmasam mı diye.Hani ne de olsa khortytsya kardeşimin karşı olduğu, bir anlamda "çakma ispanyol"diye tabir ettiği(ki haklılık payı da yok değil hani:) bir kişi hakkında yazıyordum,ne kadar doğru olurdu bilmiyorum ama onun da artık affına sığınarak bu geleceğin yıldızından burada bahsetmeden geçemeyeceğim:)...

BOJAN KRKIC PEREZ,1990 doğumlu bu genç adam dünya futbol piyasasına çıkmadan önce kendini FM hayranlarına göstermişti bile.Kendisindeki bu yeteneği görünce hani insanın kafasına şu soru takılmıyor değil," acaba gerçekten menajerler fm oynuyo mu da bu oyuncular önce fm de parlayıp daha sonra dünya futbol piyasasına çıkıyor ?"Robinho,Palacio,C.Ronaldo..vs gibi kendisi de FM'nin çıkardığı büyük yeteneklerden biri.

Sonrasında Barcelona alt yapısında 7 yılda 961 gol atarak kulüp tarihindeki bütün rekorları alt üst etmiş ,bir anda başta Frank Rijkaard olmak üzere bütün dünya futbol otoritelerinin gözünü üzerine çevirmişti ve sonucunda bu sezon A takıma çıkmayı başarmıştı.

Belki de sezon başında Henry'nin transferi ile birlikte kimsenin aklının ucundan geçmezdi Bojan Krkic.Kolay iş değildi Henry,Etoo,Messi,Ronaldinho gibi isimleri yedeğe çekip ilk 11 oynayabilmek..Ama beklenen olmadı ve sezon içerisinde Bojan Krkic bu yaşında gösterdiği büyük performansla hem bu saydığım abilerini çoğu maçta yedek bıraktı,hem de kendisini geleceğin yıldız adayları arasına yazdırmaya başardı ve böylece hocası Rijkaard'ın güvenini boşa çıkarmamış oldu.

Şu sıralar Bojan Krkic,attığı gollerle takımının hem ligde az da olsa şampiyonluk ümitlerini sürdürüyor hem de şampiyonlar liginde kupaya doğru emin adımlarla taşıyor.Umarım Bojan futbol hayatında çok önemli sakatlıklarla karşı karşıya kalmaz da bu genç adamı izlemekten mahrum kalmayız,zira onu izlemek büyük bir zevk..

2 Nisan 2008 Çarşamba

Sadece Hüzün #2


ANLADIM
Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
''Sana ihtiyacım var, gel! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..
Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..
Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman
olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen,beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...

Can Yücel

Daha önce de yazmıştım sana: "yüreğimin seslendiği yere kadar" sesleniyorum işte.


Sadece Hüzün

Tarih, tekerrürden mi ibaret ?

Yıl 2003,

Tarih 2 Nisan,

Yer:Stadium of Light,Sunderland(Foxtaki spiker arkadaşın deyimiyle Light of Stadium)

Hani o makus talihimizi bir türlü yenemediğimiz,daha resmi maçlarda 1 gol bile atmayı başaramadığımız İngiltere karşısına çıkıyoruz.İçimizde bir umut,diyoruz ki bu sefer bu İngilizleri yenecez,bu sefer tarih değişecek.Ama malesef sonu yine değişmiyor ve maçı vassel ve penaltıdan beckhamın attığı gollerle 2-0 kaybediyoruz...

Yıl bu sefer 2008,

Tarih yine 2 Nisan,

Yer : Bu sefer Şükrü Saracoğlu,Kadıköy

Rakip yine bir İngiliz,dünya devi Chelsea..Roman Abramovich'in milyon dolarlık Chelsea'si.Zamanında Beşiktaşın Sergen'in attığı 2 golle Stamford Bridge'de yaptığını bu sefer Fenerbahçe Kadıköy'de yapacak,Chelseayi bir kez daha eli boş gönderecek.Abramovich'e futbolun para işi değil yürek işi olduğunu gösterecek...

Haydi Fenerbahçe tarihi değiştir, Türkiye'ye bir zafer daha yaşat bu gece...

31 Mart 2008 Pazartesi

Tanıdık Mı Geldi?


Veltins Arena (Arena auf Schalke)

30 Mart 2008 Pazar

İstanbul'dan Arda Kalanlar

Rezalet... Bu yorumu BJK - FB maçı için yazdığımı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. İnsanda söyleyecek söz bırakmıyor yaşadıklarımız dün akşam.

Sabahın köründe kalkıp altı saat yol çektikten sonra İstanbul'a vardığımızda herşey güzel gözüküyordu. Saat 14.00 sularında Beşiktaş'a vardığımızda trafik vardı ama yoldan geçen taraftarlara yaptığımız tezahüratlarla pek hissetmedik çileyi. Midibus'ı Conrad Otel'in önünde park ettikten sonra 27 kişilik kafilemizle Büyük Beşiktaş Çarşısına doğru yol aldık. İçkisini yudumlayanlar, "yeni açık, numaralı" diye gezenler polisin önünde kombinesini pazarlamaya çalışanlar her çeşit insan oradaydı. Bana telefondan ulaşmaya çalışanlarla konuşamıyordum çünkü Kazan, etrafta maçı bekleyenlerin tezahüratları yankılanıyordu. Biletlerimizin dağıtılmasını beklerken ortada pislik kokuları yayılmaya başlamıştı...


Saat 17.00'a gelirken bilet problemimiz hala çözülmemişti. Ancak olay yeni yeni şekilleniyordu. "Beşiktaş" üzerinden rant elde etmeye çalışanların gazabına uğradığımız söylendi bize. Ortada bilet falan yoktu. Bir hafta önceden parayı verip beklemeye başlamıştık oysaki. "Osmangazi Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi ortak otobüs tutsun. Ezik bişey tutalım yol paralarının üstüne yatalım." teklifini kabul etmeyen OGÜLÜ KARTALLAR cezalandırılmıştı. Esrarkeş kadroyla aynı ortamı paylaşmak istemediğimiz için, "Beşiktaş" üzerinden para kazanmak istemediğimiz için Serhat ve Hüseyin'in suratına pişkin pişkin verilen "Bilet yok." yanıtıyla karşılaşmak zorunda kalmıştık. Yanında parası olanlar -Eskişehir'e dönünce geri almak üzere- karaborsadan 100 YTL'ye aldı biletleri. On bir kişi biletsiz Kazan'da kalmıştık. OGÜ'de olduğum için şanslıyım çok iyi insanlar tanıdım İstanbul seferinde. Serhat kendi cebinden "ucuza" bulduğu bir eski açık bileti aldı. Verdi kafileden birine. Karşılık beklemeden. Yanımızda para olsaydı bizde karaborsa alabilirdik ama yoktu. Bilet parası için verdiğimiz paralar "kaygısız" insanların banka hesabındaydı. Serhat, Hüseyin gibi insanlar tanıdığım için mutluyum. Güvendikleri insanların oyununa gelmişlerdi sadece. Kimse onları suçlamadı, suçlanması gereken onca insanı orada "mal" gibi bırakan güvendikleriydi. Utku olacak insanla hesabın burada kapanmadığını buradan belirtelim. Neyse...


Bize oturup bir kafede izlemekten başka bir seçenek kalmamıştı, öyle yaptık. Beşiktaş'ta bir cafede izledik maçı. Maçın anlatılacak pek bir yanı yok. Rezaletin ötesi... Maç boyunca 1 kez üç pas ard arda yapan Beşiktaş o pozisyonda golü buldu. Fenerbahçe farka gidebilirdi, olmadı. Beşiktaş'ta umutlar başka bahara kaldı...


Son olarak Serhat'ın yazdıklarını yazayım buraya:


Arkadaşlar yaşanan bilet sıkıntısından dolayı şahsımdan öte OgülüKartallar Kulübü olarak özür diliyorum...


Kulüp olarak sıkıntılı günler yaşıyoruz ve bunun nedenide Eskişehir'deki rant davaları , ama kesinlikle biz buna ortak olmayacağız , ortak olacak varsada içimize almayıp geçen haftalarda olduğu gibi aramızdan eleyeceğiz o arkadaşları...

Zaten bugün yarın gerkli konularda somut adımlar atılır , atılacakta...

Para verdiğimiz ve keyfi olarak bize bilet almayan adına ben Serhat Şenel olarak hepinizden özür diliyorum , bu duruma en çok üzülen emin olun bendim , gereken savaşıda verdim ve vericem...

Gerçekten insanlara mahçup duruma düşmek onlarca 600 milyondan daha önemli benim için ama insanın başına böyle şeyler geldikçe gerekli muameleyi etmeyi öğreniyor demekki...

Cebimdeki paraylada bilet alıp bi abimize verdim , yine olsa yine helal olsun...Sizlerinde paraları hemen iade edilecek , hakkınızı helal edin...

Saygılar-Sevgiler...


Helal olsun Serhat!

Koyun Kazım....


Colin Kazım Richards ,

İngiltere'deki arkadaşlarının söylemiyle Kazimo yada CKR, 30 Nisan 2007'de Fatih Terimin Bosna-Hersekle yapılacak olan maçın kadrosuna almasıyla birlikte tüm Türkiye onu tanıdı.Brezilya ile oynanan ve 0-0 tamamlanan maçın son 20 dakikasında oyuna girmiş ve böylece milli takım kariyeri onun için artık başlamıştı.Annesi Kıbris türkü , babası Antigualı olan CKR ,2006-2007 sezonunun sonunda Shefield United'tan Fenerbahçeye transfer olmuştu.İlk geldiği günler Türkiye'deki çoğu fenerbahçelilerin doğal olarak kafasında büyük soru işaretleri vardı.
-İngiltere 2.ligine düşmüş bir takımda çoğu maçta yedek soyunan ,premiershipde 38 maçta sadece 1 golü bulunan 21 yaşındaki bu genç ,ligde şampiyonluğa oynayan,avrupada büyük hedefler peşinde koşan Fenerbahçe'ye ne katkıda bulunabilir?
-Acaba Tuncay'ın yerini doldurabilir mi? vs vs......
Nitekim sezona çok da iyi bir başlangıç yapamadı. Sağ kanatta Gökhan gönül-Deivid ikilisinin göstermiş olduğu üstün performans sonucu çoğu maçta yine yedek kulubesine mahkum kalmıştı tıpkı Sheffield United'da olduğu gibi.Sezonun ilk yarısı Kazım için pek de verimli geçmemişti bu açıdan.Günler günleri kovalıyordu ama CKR bir türlü yedek kulubesinden kurtulamıyordu.Derken 27.haftada kasımpaşa maçında deivid'in cezalı duruma düşmesinden dolayı kendisine 28.haftadaki beşiktaş maçında oynama fırsatı doğmuştu.Bu maç onun için kendisini teknik direktör Zico'ya gösterme fırsatıydı her anlamıyla.
Maç başladı...Kazım ilk 10 dakikada gösterdiği performansla maça damga vuracağını belli etmişti.Çok hırslı,istekliydi.Nitekim 11.dakikada Alex'e yaptığı mükemmel cuts inside'ıyla(FM oynayanlar bilir)takımının öne geçmesinde rolü büyüktü.Artık sağ kanatta o kadar etkili oynuyordu ki Beşiktaş'ın sol kanadını neredeyse felç etmişti.İbrahim üzülmez için hayatının belki de bu sezon en zor maçlarından ikincisiydi(İlki Anfield Road'da Benayoun karşısında).beşiktaş teknik direktörü Ertuğrul Sağlam da bunu görmüş olacak ki 2.yarıya başlarken İbrahim üzülmez'i oyundan aldı.2.yarıda ibrahim'in yerine geçen baki de zaten maç boyunca onu anca faul yaparak durdurabildi.
Sonuç olarak ,Fenerbahçenin bu derbiyi kazanmasındaki en büyük etken golleri atan Alex'in yanı sıra kanımca maç boyunca istekli oynayan Colin Kazım (pardon Kazım kazım:)dı. Ne diyelim tebrikler Kazım ,böyle oynamaya devam et......

28 Mart 2008 Cuma

İstanbul Yolcusu

Yarın sabahtan yola çıkıyoruz OGÜLÜ KARTALLARLA beraber. Beşiktaş - Fenerbahçe maçını İnönü'de takip etmek amacındayım. Anıları blogta yazarım. Haydi selametle...

27 Mart 2008 Perşembe

Sadece Hüzün


İçindekini suratına haykıramamak, haykırmanın boşa gidecek bir çaba olduğunu bilmek... Çaresiz olmak, beklemekten başka birşey yapamamak... Sabretmekten tükenmek... İçin yana yana o sokaklarda yürümek, belki geçersin diye beklemek... İnsanı delirten "belki" li cümleler... Asla dönmeyeceğini bilmek, umutsuzca bir umuda sarılmak... Gözyaşı döktüğün kişinin umrunda bile olmamak... Acını anlatabileceğin kimsenin olmaması... Arkana baktığında, yaşadıkların gözünün önüne geldiğinde gözünden düşen bir damla yaş... Onu ilk öptüğüm yer... Duvarlara sinmiş kokusu... ve... İlk aşk...

7.961.767


''Eski Teknik Direktörümüz Vicente Del Bosque ve yardımcı antrenörler Francisco Javierh Minano Espin, Francisco Jimenez Martin ve Antonio Grande Cereijo'nun alacaklarına istinaden anapara, faiz ve masraflar olarak toplam 7.961.767 Avro, UEFA tarafından, Şampiyonlar Ligi gelirlerimize mahsuben, adımıza ödenmiştir. Halihazırda Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi (CAS) nezdindeki süreç devam etmektedir. Ayrıca Şampiyonlar Ligi gelirlerimize istinaden UEFA nezdinde 557.158 Avro alacak bakiyemiz mevcut olup, Mayıs ayında yaklaşık 2.000.000 Avro düzeyinde ilave gelir tahakkuk etmesi beklenmektedir.''

Türkiye'ye marka isimler getirmek... Yüksek tazminat maddesi içeren sözleşmeler... Klüplerin elinde patlayan futbolcular, teknik direktörler... Yazılacakları uzatmak mümkün. Aslında yorum yapılacak pek bişey yok. Yanlış transfer politikaları, yanlış yönetilen klüpler... Resimdeki ellerin arasına alınmış bir Beşiktaş... Rezalet demek istemiyorum ama demekten başka seçeneğim yok gibi gözüküyor... Durmak yok yola devam!

25 Mart 2008 Salı

Kezman ve Çetnik İşareti


Haşmet Babaoğlu'nun sözleriyle başlamıştı Kezman ve çetnik işareti tartışmaları. Yeni transferiydi Fenerbahçe'nin. Bosna-Hersek maçında gol attıktan sonra tribünlere çetnik işareti yapmıştı Kezman. Üzerine birsürü fırtına kopartılmıştı. "Ya Türkiye'de de yaparsa?" soruları günlerce insanları yormuştu. Suni gündem oluşturmak, gündemi işgal etmek için bundan iyi haber olamazdı zaten. Halkın milliyetçilik duygularını kullanarak Türkiye'ye "yıldız" olarak gelmiş futbolcu kolayca halkın önüne atılabilirdi ne de olsa. Bu sözlerimden Kezman'ın hareketini haklı çıkarmaya çalıştığımı sanmayın. Karakterini sevmiyorum adamın, kendisini de. Ama diyeceğim şudur ki üstünden 1.5 seneye yakın süre geçmiş bu yaygara çıkalı. Şimdilerde kimse Kezman çetnik falan filan diye haber yapmıyor. İnsanları harcamak bu kadar kolay işte. Zaten çetnik diyerek insanlarda Kezman'a karşı önyargı oluşturdunuz. Ancak yanıldınız. Kezman o hareketi Türkiye'de yapmadı, yapmaz, yapamaz. İkinci olarak sayın çok değerli basın çok milliyetçi olsaydınız da örf ve âdetlerimize uymuyor diye Pascal'ı Beşiktaş'tan gönderdiğiniz gibi Kezman'ı da sınırdışı etmenin yolunu bulabilseydiniz! Tiyatro böyle mi oynanır yahu...

Merak edenler için ekleyelim:
Çetnik nedir?


Sırplar'ın, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı isyan hareketini başlatmak üzere kurduğu bu çetenin uzantıları bugüne kadar geliyor. II. Dünya Savaşı'nda da, Hitler Almanyası ile sırp komünist partizanlara karşı faaliyetlerini sürdüren aşırı milliyetçi sırp gruplar, Bosna savaşı sırasında da yine müslümanları hedef almıştı.

Çetnik işareti nedir?

Çetnik işareti, her iki elin baş, işaret ve orta parmağını açık tutarak yapılıyor. Diğer iki parmak ise kapalı tutuluyor. Bunun anlamı şu: Çetnikler, işkence yaptığı kişilerin baş, işaret ve orta dışındaki parmaklarını kesiyor ve bu şekilde hafızalara kazınıyorlarmış.

Flyleaf - All Around Me


My hands are searching for you
My arms are outstretched towards you
I feel you on my fingertips
My tongue dances behind my lips for you

This fire rising through my being
Burning I'm not used to seeing you

I'm alive, I'm alive

I can feel you all around me
Thickening the air I'm breathing
Holding on to what I'm feeling
Savoring this heart that's healing

My hands float up above me
And you whisper you love me
And I begin to fade
Into our secret place

The music makes me sway
The angels singing say we are alone with you
I am alone and they are too with you

I'm alive, I'm alive

I can feel you all around me
Thickening the air I'm breathing
Holding on to what I'm feeling
Savoring this heart that's healing

And so I cry
The light is white
And I see you

I'm alive, I'm alive, I'm alive

I can feel you all around me
Thickening the air I'm breathing
Holding on to what I'm feeling
Savoring this heart that's healing

Take my hand
I give it to you
Now you own me
All I am
You said you would never leave me
I believe you
I believe

I can feel you all around me
Thickening the air I'm breathing
Holding on to what I'm feeling
Savoring this heart that's healed


Dinlenesi şarkı, Flyleaf farkıyla mümkünse albümdekini değil aşağıdaki linktekini indirip dinleyin derim :). Yeni değil ama yazmak istedim hala dinlemeyenler için sözlerinde derin anlamlar taşıyan bu şarkıyı...

Rapidshare Link

23 Mart 2008 Pazar

Roman: "You are the one for me"


Roman bu bildiğimiz Roman Abramovic. Abramovic'in "you" öznesiyle kastettiği kişi ise Terim! Bildiğimiz Fatih Terim! Daily Mirror'un dünkü haberine göre Abramovic A.Grant'ın yerine Fatih Terim'i düşünüyormuş. Daily Mirror'un bu "fotomaçvari" haberi çoğu insanda "yok artık!" tepkisini yarattı. Aslında kulağa fena gelmiyor, insan heyecanlanıyor, seviniyor. İngiliz gazetelerinde atılacak "Terim: I want Ronaldinho" şeklindeki başlıkları düşünmek bile güzel. Bekleyip göreceğiz. Kim Chelsea'de teknik direktör olmak istemez ki..?

Rico is No More!


Yönetim Kurulumuz ve Teknik Heyetimiz'in uzun süredir gözlemlediği üzere; antreman ve müsabakalardaki isteksizliği, son dönemde takım ruhuna zarar veren disiplinsiz davranışları, teknik heyete gerekli saygıyı göstermemesi ve söylemleriyle takım arkadaşlarının performanslarını olumsuz yönde etkilemesi nedenleriyle, Ricardinho, Teknik Heyetimiz'in raporu doğrultusunda yönetim kurulumuz tarafından kadro dışı bırakıldı.

Beşiktaş JK

"Rico Paşa" kadro dışı kalmış yukarıda açıklamışlar nedenleri. İyi mi oldu kötü mü oldu bilmiyorum. Aklıma böyle bir başlık atmak geldi. Oyunun ismini hatırlayamadım ama ölünce "xxxxx is no more!" diye yazı geliyordu. Hep ilgimi çekmişti o "no more!" yazısı. Nasip Ricardinho için kullanmakmış, hayırlısı olsun Beşiktaş için...

21 Mart 2008 Cuma

TBL All-Star


TBL All-Star yarın Abdi İpekçi'de. Saat 14.00'dan itibaren NTV'den izleyebileceğiz organizasyonu. Doğruyu söylemek gerekirse pek sıcak bakmıyorum bu all-star organizasyonuna, biraz özentilik gibi geliyor. Amerikalılar yapıyor bizde yapmalıyız gibi birşey olduğunu düşünüyorum. All-star maçı görselliğe dayanan bir organizasyondur, malesef Türk olarak pek atletik olduğumuz söylenemez. Görsel olarak 2-3 artistlik smaçtan daha fazlasını yapacağını sanmıyorum Türk Takımı'nın. Olay Amerikalılarda bitecek gene. Onlar havada süzülürken "vay be zenci değil mi uçana kaçana smaç basıyor!" diyebileceğiz. Belki birkaç smaca "Vaoovv" deriz. Smaç yarışması mutlaka izlenmeli Q.Hosley favorim. Şarkıcı Yalın bir konser verecekmiş All Star'da, kişisel görüşüm berbat seçim! Chicago Bulls Kızları da orada olacakmış kızlar kaçmamalı(!), Karizma ve Parafinn Poi Show'da oradaymış (vay bee!). Kadrolar ise şöyle:

15 Mart 2008 Cumartesi

Light of Stadium


Sunderland - Chelsea maçı oynanıyor ben bu satırları yazarken. Hatta Terry kornerden gelen topa kafa vurarak gol bile attı! Herneyse Fox TV'de spikerin katledeceği bir maç olacak gibi gözüküyor. Neden mi böyle düşünüyorum? Dakika bir gol bir oldu bile! Maç başlar başlamaz spikerin ağzından "Light of Stadium" kelimeleri döküldü. Kendimden şüpheye düştüm. "Stadium of Light değil miydi?" diye. Hatta İngilizlerle milli maç bile yapmıştık bi stadda! Maçın oynandığı mekan "Işığın Stadı" mı yoksa "Stadyumun Işığı" mı?! Birkaç kez "Light of Stadium" dedikten sonra ikinci şok geldi "... Light Stadı ..." dedi (Postu bitirirken 3-4 kez daha kullandı bu tabiri)! Türkçe böyle katledilebilir! Bakalım daha nelerle karşılaşacağız? Spikerlik zor iş ancak futbolu böyle izlemek daha zor!

14 Mart 2008 Cuma

Fenerbahçe - Chelsea


Fenerbahçe'nin rakibi Chelsea oldu. Daha önce bir İngilizle eşleşme şansı yüksek demiştim, öyle de oldu. Ancak çekirge kaç kere zıplar sorusuna hala cevap bulamadım zira A. Grant'ın koltuğu sallantıda, Chelsea'nın ne yapacağı konusunda pek bir fikrim yok. İlk maç İstanbul'da, 1 ya da 2 Nisan'da. Turu geçen takım Arsenal - Liverpool eşleşmesinin galibiyle oynayacak. Eşleşmeler ise şöyle:

Arsenal - Liverpool
Roma - Man. Utd.
Schalke - Barcelona

Fenerbahçe - Chelsea

12 Mart 2008 Çarşamba

Keşke Kulübede de Olmasaydık!

Resimde boşuna bizi aramayın yedek kulübesinde Mancini'nin yanında takıldık çünkü dün gece. Yedek kulübesinde "yedek bekledik".(Mancini de gidiyormuş elveda diyemeden hayırlısı olsun Inter için!) Inter Liverpool'a 1-0 yenildi. Anfield'deki maçtaki gibi 10 kişi kaldı Inter. Bu sefer biraz daha geç oldu ama. 50. Dakikada Burdisso atıldı. Maçı anlataya pek gerek yok izleyen izledi izlemeyen çok da bişey kaçırmadı görüşümce. Pozisyonlar vardı ama pek zevk almadım maçtan. Burdisso atılana kadar maç ortadaydı, Inter 10 kişi kaldıktan sonra kontrol Liverpool'a geçti. Nitekim 63. dakikada El Nino "Torres" takımını öne geçirdi. Bir İngiliz spiker edasıyla: "excellent strike by Torres" diyebildim. Julio Cesar'ın da golü sağ alttan yemesi de ilginç geldi bir alttaki posta bakınca. Çeyrek finalde 4 İngiliz var bu da Fenerbahçe'nin bir İngiliz takımıyla eşleşmesi ihtimalini güçlendiriyor. Çok da düşünmeye gerek yok aslında cuma saat 14.00'da öğreneceğiz Fenerbahçe'nin rakibini. Çekirge kaç kere zıplar sorusuna da cevap bulabiliriz belkide!

Kalecilerin kumbaralari nerelerinde sakladikleri arastirildi..



Ondokuz Mayis Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ve Amasya Egitim Fakültesi hocalari arastirip "2006 FIFA Dünya Futbol Kupası'ndaki Gollerin Teknik ve Taktik Kriterlere Göre Analizi" baslikli bir calisma yapmislar.
Buna göre kaleciler; %29,9' la en cok sag alttan gol yiyorlar. bunu %19,7' ile sol alt takip ediyor.
Gayet güzel istatistiklendirilmis arastirma burada . Bir göz atilmasinda fayda var.

11 Mart 2008 Salı

Ahmet Çakar - Gürcan Bilgiç



Ahmet Çakar...
Mehmet Topuz' un ceza sahasi icindeki kafaya yükselip, inerken Arda'yla carpistigi pozisyonu yorumlarken;


A.Ç - bid bid 70 kilo adam ileriye dogru ziplarken düstügü anda ivmesi s=a.s/m bid bid
G.B - Benim fizigim iyi degil
A.Ç - Ben düzelticem fizigini


şovmen bu adam..

Özhan Canaydin ve Türkce hakimiyeti

Baskan olmak kolay degil tabi bos insanlar gelmiyor oralara. Ayarlardan ayarlara kostururdu üzerine gelenleri katildigi tüm televizyon ğrpgramlarinda. Bir yenisini de bu gece ekledi. Yer kanal 1. Fatih Altay' li insaninin Teke Tek programi. Programda, fenerbahçe galatasaray'ı geçti mi? diye bir sms anketi yapilir. Nihayetinde "geçememiştir" diyenlerin oranı yüksek çıkar.

Fatih Altayli - Size rağmen bu kadar oy gelmesi ilginç..
Özhan Canaydin - Sana rağmen programı izleyip bu kadar oy atan olması ilginç.

Güzel gercekten..

En nihayetinde Galatasaray' lilari cileden cikartan iyi niyetli ama basarisiz bir baskan olsa da baskandir bu klübe ve sevgiyle saygiyla emekli olmasi temennidir.

10 Mart 2008 Pazartesi

Şimdi İddaa'dan Para Kazananlar İçin: "OH BE!"


Bu "oh be!"ler "buketrem" için gelmeli. Geçen hafta yaşanan 3 de 0 banko kupon rezaletinden sonra radikal değişikliklerle(!) oynadığı kupon ile 195 YTL kazandı. İnter, St. Etienne, Villareal'den oluşan banko(!) kuponumuz tutmamıştı! Tecrübeli Tomasson'un golüyle yenen Villareal'in galibiyetini bilen ve 8 oranı cebe indiren "buketrem"i tebrik edip, başarılarının devamını diliyorum. Bide güle güle harcasın diyorum. (PSP için de kaynak oluştu sanki). Aslında aklıma da yatmıyor değil bu blogta iddaa tahminleri vermek tabi son söz Kerem Abi'nin. Biraz çekingen sanki bu konuda. Neyse iyice konuşup karara bağlamak lazım. Valencia - Deportivo (2-2) maçına bir iddaa gazetesi edasıyla yaptığım "Deportivo'yu hafife alma abi.", Willem - Groningen (1-2) maçına yaptığım "Groningen'in tersi pistir.", Boca - Independiente(1-1) maçına yaptığım "Beraberlik abi." yorumlarımı Kerem Abi'nin engin bilgileriyle birleştirirsek reytinglerimizi +500 000'e çekebiliriz diyorum! (Biraz uçtum mu ne?)

9 Mart 2008 Pazar

Mallorca Yemiş, Bitirmiş


Maç sonuçlarına şöyle bir göz gezdiriyordum ki ilginç bir skor gözüme çarptı. Mallorca:7 - R. Huelva:1. Allah Allah noldu öyle dedim. Mallorca acımış azıcık Huelva'ya, ilk yarı skoru 5-1. Arango hat-trick yapmış, Guiza ve Valero 2'şer tane çakmış Huelva'ya. Huelva'nın şeref(!) sayısını da Ruben atmış. Ersen Martin ise 62. dakikada oyuna girip 72. dakikada sarı kart görmüş. Pek bir varlık ta gösterememiş hani. Neyse izleyip görmedim çok ta söylenecek bişey yok. "Mallorca Ersen'i "7" Bitirdi" diye başlık atmış ajansspor. Gerçi yoruma bakarsak ortada yenilecek bir Ersen yokmuş. Kendi başlığımı atmak isterdim ama aile bloguyuz diyoruz. Buraya yazıyım bari: "Mallorca Çakmış Geçmiş".

Odejayi der ki; We Are Going To Wembley





Böyle diyor Barnsley' in "hero"su Olukayode "Kayode" Odejayi klübün resmi internet sitesinde. Finale gitmek istiyoruz diye de ekliyor. Ve attigi tek golle, Chelsea'nin "Cudicini, Essien, Carvalho, Cole, Ballack, Malouda (Kalou 63), Bridge, Wright-Phillips, Terry, Belletti (Pizarro 74), Anelka" 11'iyle ciktigi kadroya karsi getiriyor turu takimina. Bosuna hero olunmuyor demek ki cikip atacaksin golü kritik anda. Bu maglubiyet sonunda, Fm tabiriyle hot'lasir biraz Avram abinin koltugu. Tirogbe yok Lambarr yok ama bu takim rotasyon magduru diyenin dili kopar öbür tarafta. Karsinda Barnsley var. Futbol rakip takimla oynaniyor ve ciddiyeti kaybedene acimiyor yesil sahalar. hemen oraya gömüveriyor.






Basariya aç gibi bir surati var odejayi' nin. istekli. ve korkunç milyonerler karşısında zaferi hakketmis gibi bakiyor. Tek maç, tek kursunla alinan bir tur daha Barnsley adina. Türkiye Kupasindaki gibi gruptan cikmak icin aga babalarla defalarca mac yapmak zorunda kalmayan mütevazi takimlarin, bir iki maclik üst düzey konsantrasyonla basarabilecekleri bir mucize bu. Üstelik bu turda oynadigi icin 265.000 £ ve kazandigi icin arti 300.000 £ alarak kasasina da soktu 565.000 ingiliz sterlinini barnsley. güzel para vesselam. banko 1, banko üst diyenler de aldilar ellerine kuponlarini. bu iddaa cok heyecanli ve tehlikeli icinde futbol oldugu icin.

san siro' da yedek bekleyenler

Onlarcasi var iken bu futbol blog aleminin, dedik bizde olalim bir kiyisinda kösesinde. San Siro' da oynayanlar yaninda yedek bekleyelim. Forma sansi icin calisan, idmanlarda göz dolduran olalım. Herkes mactan sonra soyunma odasına girdiginde, biz yagmurda sut idmani calisalim. Belki parlar khortytsya (ezberleyemedim halen. kopyalayarak yazdım) ve benim uzun sohbetlerimizin birinde bir fikir aklimizda. Yakar internet lambamızı da aydınlatırız blogumuzu. olursa paylasilacak bir sey parmakların ucunda, yazalim da yazalım khortytsya...

Annem arkamdan su döktü. Hayırlı yolculuklar..

8 Mart 2008 Cumartesi

"kerem" Olmazsa Olmaz!

Blog isim değişikliği yaşadı farkına varmışsınızdır. "khortytsya" akılda kalıcı değil dedi "buketrem". Tamam abi dedim blog senin! "buketrem"i kattım kadroma harika oldu. Geldiği gibi de karalamış İlker Yasin hakkında bişeyler. Star'da Şampiyonlar Ligi maçlarını izleyenlerin %99'una tercüman olmuş. Buradan hoşgeldin abi diyorum ve ekliyorum: "buketrem olmazsa olmaz!" Bi de Palermo kazansa tam olacak hani! A.Madrid sende kazan be koçum! Yazıktır sevenlerine!

6 Mart 2008 Perşembe

Şampiyonlar Liginde Çarşamba Gecesi

Öncelikle sonuçları verelim:
Chelsea:3 - Olimpiakos:0
Porto:1 (1) - Schalke:0 (4)
Real Madrid:1 - Roma:2


Bu çarşambanın adamı kuşkusuz Neuer'di. Uzatma ve penaltıları canlı olarak, ilk 90 dk. yıda özet olarak izledim. Kurtardığı pozisyonlar tam "oha" denilecek pozisyonlar. Yediği golde yapacak pek bir şeyi yok L.Lopes çok iyi vurmuş. İki penaltı kurtardı. Kurtardığı ilk penaltı hani bir derece ama ikinci penaltıyı tam köşeden kurtardı. Harika refleks gösterdi, çeyrek finali Schalke'ye getirdi. Halil'in de kullandığı penaltıyı gole çevirdiğini ekleyelim hemen.

Chelsea, Olimpiakos'u rahat geçmiş. Olimpiakos'un direkten dönen bir topu var sadece. Chelsea direk 3 tane çakıp gerisine karışmamış. Roma da yendi Real Madrid'i. On kişi kalınca Real'in dengesi bozuldu, hemen gol yediler zaten. Hemen attılar fakat olmadı. Sağlık olsun. Üç İngiliz takımı yoluna devam ediyor. Dördüncü gelecek mi henüz belli değil ancak gelebilmek için avantajlı olduğunu söyleyebiliriz.

Çeyrek finale kalanlara baktığımızda Fenerbahçe'nin en "dişine göre" olan takım Schalke olacak. Hayırlısı olsun Fenerbahçe için.

ilker yasin



iyy diye girmeli konuya.

sampiyonlar ligi maclarini uzun zamandir "efendi" gibi sabri ugan destegiyle yayimlayan star tv' nin bir lanet bombasi daha. bu ilker yasin insani ciddi paralar kazaniyor bu ülkede. artik bu isi ondan daha iyi yapabilecek onlarca genc insan vardir eminim. hic de beceremiyor sa seyretsin eurosport' un türkce spikerlerini. dinlesin feyz alsin. almaz ama. bir insana bildigi bir seyi ögretmeye calismak kadar zor bir sey yoktur sanirim. daha tac, ofsayt, faul gibi futbolun genel gecer kurallari arasindaki farki bile süzemiyor. ben kapkara song ve bembeyaz tomas' i bile karistirdigini bilirim. ilker yasin insani artik susup konusmasa, sahne arkasinda dursa sürekli. iyi kötü bir seyler yapsa kanali adina. yayimda ve yapimda emegi gecen olsa. yoklugunu hissetmeyecek bilakis sevinecek büyük bir futbol izleyici vardir.


hem penalti hem gol diyen futbol spikerinden ne beklenir zaten. zaten sevmezdim; yalandan "aglamak istiyorum sayin seyirciler" yorumuyla da hepten bitti.

gitmeli..

5 Mart 2008 Çarşamba

Ahmet Çakar? Ne Bikini Mi!? Yok Hayır


"Sunucunun adını unuttum O dedi ki Ahmet Çakar' a: "Hocam rejide şaka yollu konuşuyordun bir iddian vardı söyler misin?"
Ahmet Hoca da: "Fenerbahçe YENERSE (elerse demedi dikkatinizi çekerim) bikini giyerim dedim ama şaka tabi bu. Futbol bu adama bikini değil jartiyer bile giydirir." dedi.

Olay bu ama lafı bi tarafından anlama meraklısı Türk insanı istediği gibi algıladı yine."

Çok değerli abim "placebo"ya bizi aydınlattığı için teşekkürü bir borç biliriz.

Ha bu arada Yılmaz Vural'ın eteğine ne oldu!?

Teşekkürler Fenerbahçe

Türkiye'ye yaşattığın övünç için teşekkürler Fenerbahçe. Eminim herkes izlemiştir maçı ve izleyenlerin %99'u bu maçta en çok konuşulması gereken ismin Volkan olduğunu düşünüyordur. Bende birkaç bir şey söyleyeceğim ama sözlerimi sona saklıyorum.

İlk olarak Fenerbahçeli taraftarların bugünkü hallerinden söz etmek istiyorum. Hepsi bir havalarda anlatamam. Tabiki başarı kutlanmalıdır ancak ayakların yere basmazsa karşına çıkan ilk engelde tepetaklak olur kalırsın. Lütfen abartmayalım sevinmeyi, ileriyi düşünmek gerek.

Gelelim Volkan'a. Maçın 9. dakikasında Volkan için atıp tutmaya başlayanlar, penaltılardan sonra birden "Volkancı" oldular ne hikmetse. Fenerbahçe turu geçemeseydi günah keçisi de hazırdı zaten. 3 Penaltıda kahraman oldu Volkan. Türkiye'de kahraman olmak da günah keçisi olmak da bu kadar kolay. Satılmış kalemlere takılan "basın" adı işte... Pekala çok değerli basın iyi okuyun:

".bne basın, bunuda yazın!"

Bir an için olsun dualarını esirgemeyen gerçek taraftarlara selam olsun!

4 Mart 2008 Salı

Anket Sonuçları #1


Sağ taraftaki ankette sordum: "Tur için hangi takım daha şanslı?" diye. Henüz yeniyiz, reytingimiz de yok. 9 Kişi cevap vermiş, sağolsunlar. Anket Sevilla turu geçecek diyor. Bu akşam hepberaber izleyip göreceğiz. Yolun açık olsun Fenerbahçe!

3 Mart 2008 Pazartesi

Ronaldinho vs A. Madrid