16 Temmuz 2008 Çarşamba

Bir Hamak Alıp Sallananlar


"Blogun adını mı değiştirsem?" diyorum.
-----
Yedek bekleyenler kök salmışlar oracıkta.

Hatta fosil olmuş sansirodayedekbekleyenler,

elleri "yeni gönderi" butonuna basmaz olmuş.
-----
"Sanki seninkisi çok basıyor?" diyenleri duyar gibiyim
ama cevabım hazır:

-Yaz okulundayım, ders çalışıyorum birader!

-----
Karar verdim değiştiriyorum blogun ismini!
Yeni adresimiz:
http://birhamakalipsalladim.blogspot.com/
-----
Hamak keyfi de bir başka oluyormuş canım!
Şöyle güneşe karşı!

11 Temmuz 2008 Cuma

Son Umut: Srebrenica


...11 Temmuz 1995, sıcak bir yaz sabahı, Ratko Mladiç, Holllanda askeri gücün hiçbir direnişiyle karşılaşmadan büyük bir zafer kazanmış komutan edasıyla Srebrenica'ya girdi. Silahlardan arındırılmış kenti ele geçirmek Sırplar hiç de zor olmamıştı.
Tarihin en karanlık günlerinden biri olan bu günde, Sırp Televizyonu, soykırımın mimarı Sırp Ordu komutanı General Ratko Mladiç’in bir tepe üzerindeki görüntülerine yer veriyordu. Mladiç televizyon seyircilerine hitaben ‘Türklerden’ intikam alma zamanının geldiğini ve şehrin Sırp milletine bir hediye olduğunu söylüyordu...


"Medeniyet" kör, sağır ve dilsiz bir kıta halinde
yaşam mücadelesi veriyorken, savunmasız insanların ölümüne göz yumanlar

"barışa" yaptıkları katkılardan ötürü ödül alıyor;

insanları köpeklere yem eden başka "insanlar" ise

köpeklere yem olan insanları korumakla görevli "insanlar" ile

kadeh tokuşturuyordu...

...

Ölüm az kalırdı onları betimlemek için, katliamdı.

Bu yüzden dram değildi onların yaşadıkları, acıydı.

Düşen sadece insanlık değil;

Son Umut: Srebrenica'ydı...

2 Temmuz 2008 Çarşamba

23


Yarım kaldı. Sende kalsın. Kalsın yarım.
Tadın kaldı. Bende kalsın, bende tadın.

Bir daha dokunursan...

Bir kez daha bana dokunursan..
.
Karışırız. Karışır dünle yarın.

Bizi üzen neyse burada bitsin...


Vega - Tadın Kaldı

23'ün şerefine...

27 Haziran 2008 Cuma

Euro 2008'in İlk Kazananı: Adidas


Euro 2008'in saha dışındaki ilk galibi dün akşam belli oldu. İspanya ve Almanya'nın forma sponsoru Adidas rakiplerine karşı üstünlük sağladı. Turnuva takımlarının forma sponsorları ise:

Adidas formasıyla sahaya çıkan takımlar;

* Almanya

* Fransa

* İspanya

* Romanya

* Yunanistan


Nike formasıyla sahaya çıkan takımlar;

* Hırvatistan

* Hollanda

* Portekiz

* Rusya

* Türkiye


Puma formasıyla saha çıkan takımlar;

* Avusturya

* Çek cumhuriyeti

* İsviçre

* İtalya

* Polonya


ve Umbro forması giyen tek takım;

* İsveç

26 Haziran 2008 Perşembe

Dede , iyi dinle Casillası....


"Tell that negro de mierda [shitty black] that you are much better than him. Don't hold back, tell him. Tell him from me. You have to believe in yourself, you're better than that negro de mierda"

Acaba Casillas maç öncesi anti-racism bildirisini okurken kulübedeki hocası Aragones neler hissetti? Keşke ibret-i alem olması için o bildiriyi Uefa Aragones'e okuttursaydı...

#1


Ezildiler
...
Herkes onlardan fark beklerken sahadaki 11 yürekli adam
gereken cevabı sahada verdi.
Metzelder ve Mertesacker ismini duymaktan sıkılmıştık.
Çünkü boş olan sadece ikisi vardı
...
Semih'in golünden sonra akıllara o soru geldi:
"Yoksa yine mi?"
Bu sefer olmadı
...
Herşeye rağmen yüreğinize sağlık
Şaşkına dönen Almanları ezdiniz
...
Avrupalılar Türkleri unutmaya dünden hazır
İnşallah unutmalarına fırsat vermezsiniz
Türk adını layık olduğu yerlere taşırsınız
Yapabilirsiniz, çünkü;

"İNANDIK ÇOCUKLAR"

22 Haziran 2008 Pazar

Deja-vu..


Yaşanmış bir anın tekrar yaşıyormuşcasına kapılınan hislermiş deja-vunun sözlük anlamı...Euro 2008'i izleyince sanki böyle bi hisse kapıldım.Önce Milli takımımızın mucizevi bir şekilde yarı finale çıkması, arkasından Guus Hiddink'in takımı Rusya'nın Hollanda'yı yenerek yarı finale yükselmesi....

Çok uzağa değil 6 sene öncesine gidersek,2002' de de Milli takımımız 58 yıl sonra ilk kez katıldığı dünya kupasında büyük bir başarı göstererek yarı finale yükselmişti İlhan Mansız'ın Senegale uzatmalarda attığı gol sonrası.O sene Güney Kore milli takımını çalıştıran Guus Hiddink de aynı şekilde üstün bir başarı göstererek yarı finale kadar yükselmişti.Yarı finaller sonunda milli takımımız Brezilya'ya,Güney kore' de Almanya' ya kaybederek 3.lük maçı oynamıştı.

Ne diyelim umarım bu olayın sonu hayırlı olur,2002' de 3.lük maçı oynayan milli takımımız ve Hiddinkin takımı 2008' de finalde karşı karşıya gelir.

21 Haziran 2008 Cumartesi

Tek başına cengaver !!!


Sanırım maçı en iyi bu kare anlatabilir.....Bunun üstüne ne söylenebilir ki ?

Hakem amca çık aradan .... !

Ya arada hakem olmasa :)

Hayat Varsa Umut Vardır


Hayat Varsa Umut Vardır orginally posted by Aceto

Gerçek mucize bu olsa gerek.
Top havadayken maçın bitmesini beklerken
...
...
Şimdi zafer nidaları atıyoruz
Harikayız, harikasınız
...
Ahmet Çakar'a mı inansam bilemiyorum
Türk Milli Takımı'nı ilahi güçler koruyor diyor ya;
Onlar bizimle olmasa şimdi bunları yazabilecek halde olur muydum?
Hayır...
Dualar bizimle
...
Unutulmaz gece, yazılan tarih
Yeni hedef
"FİNAL"

16 Haziran 2008 Pazartesi

Tiyatrocu


Düşüşündeki sahtelik surat ifadesine bile yansımış.

15 Haziran 2008 Pazar

Nihat "Çek" Bozdurdu


Yarınki olası gazete manşetini yazmak istedim başlığa. Nihat attığı ikinci golle başlıklarda almayı hak etti aslında. Eşine anca FM'de (Football Manager 2008) rastlanabilecek bir "geridönüş" yaşadık. İlk 70 dakikayı saymazsak "harika" oynadık. Çekler karşısında 2-0 geriden gelmek gerçekten başarıdır.Yazmakta zorlanıyorum, izledik gördük. Kırmızı karta rağmen kazandık.

Bir de belirtmek istediğim tiyatrocu futbolcular var. Çekler bunlara fazlasıyla sahip. Jan Koller olsun Galasek olsun böyle oyuncular. Volkan'ın yaptığı kırmızı kartı hakeden hareket ancak Jan Koller öyle bir kıvrandı ki kalp krizi geçirdiğini bile düşündüm. Hakemde "koskoca adamı devirmiş kesin boğazladı." Diye düşündü zannedersem. Yan hakem faktörü de var tabikide. Herneyse:

İNANIN ÇOCUKLAR, ÇOCUKLAR İNANIN

ÖSS 2008

Sınava girdim bu sabah ki daha önceden belirtmiştim. Sorular çok kolaydı galiba. Bir sene boyunca optik form doldurmayı bırakın, kitabının kapağını açmamış ben bile yapabildim soruları. Mat-2 ve Fen-2 testlerinden 15'er soru yaptım yanılmıyorsam ki bir sene oturup çalışsaydım kalan yarısını da tamamlardım. Mat-2'de formül kitabının kurbanı oldum birazcık. Formül kitabı okulda serbest olduğundan hatırlayamadım integral kurallarını, birazcık da geometriyi unutmuşum oradan da kaybettim :(

Çıktım sınavdan, bardaktan boşalırcasına bir yağmur başladı. Ah o yağmurlar yok mu? Gidiyorum başka dünyalara... Dershaneler sokağına kadar yürüdüm çevremdekileri izleyerek, biraz hüzünlü, hüznüm sınavdan değil, boşverin... Baktım tanıdığım var mı diye etrafa; aslında bakamadım, gören olmasın diye hızlıca uzaklaştım, yüreğim el vermedi... Boynum biraz bükük dönüş yoluna koyuldum. Bitireyim bu yazıyıda yoksa gene dalıp gidicem başka diyarlara... Kalın sağlıcakla.

13 Haziran 2008 Cuma

Ferhaaaaaaat Ferhaaaaaattt......

Böyle bağırıyordu ESES taraftarı her maçtan sonra ,

Çok değil bundan 2 sene önce 2.lig B kategorisinde o zamanki adı Gençlerbirliği ASAŞ ,şimdinin Oftaşında oynuyordu 25 yaşındaki bu kaleci.O zamanlar Mayıs ayında 2.lig B kategorisi yükselme grubunun bitmesine 2 hafta kalmıştı,ve EsEsim Asaş deplasmanına gidiyordu.Maç başlamadan Asaş lider durumda,EsEsim Kasımpaşanın arkasında 3.sıradaydı.Asaş kazanırsa 2A'YA çıkmayı garantileyecek, EsEsim kazanırsa 2a'ya direk çıkmak için büyük avantaj yakalayacaktı son haftaya girerken. O maçın 90 dakikası 2-2 lik skorla tamamlanmıştı.Maç boyunca yaptığı eksantrik hareketleriyle, özellikle maçın bitimine son 7 dk kala abartısız yerde yatmasıyla epey dikkatini çekmişti bu genç adam cefakar EsEs taraftarının.

Derken aradan 1 sene geçti ve OFTAŞ aynı sene süper lige yükseldi.Ferhat'ta süper ligde yarım sezon geçirdikten sonra Oftaş onu transfer listesine koydu.Ve işte bu andan itibaren tarih bir anda değişiyordu.1 sene önce tepkisini çektiği EsEs taraftarının 1 sene sonra karşısına o kutsal formayla çıkacaktı ve bunun sonucunda o taraftara kendini affettirip , o büyük taraftarın sevgilisi olacaktı.Zira her insan hata yapabilir bu cok doğal ama Ferhat bu hatasını anlayıp EsEs taraftarının kalbini kazanmıştı bile artık...İşte böyle ilginç bir hikaye Ferhat'ın hikayesi....

Bu sezon 2.yarı geldigi günden itibaren gösterdiği performansla,hırsıyla,sahada yüreğini ortaya koymasıyla artık Ferhat EsEs taraftarının gözünde eski Ferhat değil,o taraftarın sevgilisi Ferhat olmuştu.EsEs'in süper lige çıkmasında en büyük paya sahip olanlardan birisi kuşkusuz ki bu genç adam Ferhat ODABAŞI'dır....

Ancak gelin görün ki,o Ferhat için, EsEs'imizin yeni başkan Halil ÜNAL ve yeni teknik direktörü Rıza ÇALIMBAY bu sene onu gönderme kararı aldı.Tamam futbol profesyonel bir iş,her teknik adam güvendiği,inandığı oyuncularla oynamak ister.Ancak futbol her şeyden önemlisi sahada yürek ister.Ferhatta bu sene EsEsimiz için sahada yüreğiyle oynayan futbolculardan birisi.Gel Rıza hoca ve yönetim,bu yanlıştan vazgeç..Biraz vefakar olun EsEsim 12 yıl sonra süper ligdeyse bunu %70 Ferhata borçludur.Oynatmayacaksan bile ilk 11' de sırf bunun hatrına takımda tut.

Not : Ferhatın kulübü Oftaş' a 250.000 ytl verilmesi halinde bonservisi tamam EseSime geçecek.Yabancı kaleciye milyon dolarları bayılana kadar Ferhata 250.000 ytl ver,hem taraftarın kalbini kazan, hem de kaleni de güvenilir ellere emanet et.

Ferhat ODABAŞI ES-ES TARAFTARI SENİ HİÇ BİR ZAMAN UNUTMAYACAK...

12 Haziran 2008 Perşembe

Çıldırt Bizi Delirt Bizi Fotomaç


İroni akıyor Fotomaç'ın paçalarından. Gazete diyemiyorum artık ben yanlış anlaşılıyor. Ailecek kopuyoruz şu ilk sayfaya. İsviçre gazetelerinin seviyesine inme gereğini neden görmüş Fotomaç anlamak zor. Ayrıca çok da yaratıcılar kendileri. Nasılda uydurmuşlar futbolcuların kafalarını çakıya..!

And The Oscar Goes To ... Penalties!


Zor gece oldu, güzel bitti. Gereksiz tartışmalarla doldu gene etrafımız. "Hakan Yakın sevinmedi", "Eren Derdiyok sevinmedi", "Berabere biterse Çekler çıkacak". Nesi tartışılıyorsa bunların. Sondan başlayalım. UEFA internet sitesinde duyurmuş, Çeklerle maçımız berabere biterse maç penaltılara gidecek diye. Birileri hala konuşuyor mu ne? Yok efendim Eren Dediyok asist yaptığına sevinmemiş. Maçtan sonra "İçimizden sevindik. Çünkü biz Türk'üz. Türkiye'ye karşı oynamaktan çok mutluluk duymadık. Ancak Türkiye'den bana hiçbir teklif gelmedi. Beni Milli Takıma davet ettiler de gitmedim mi? Bunun için İsviçre forması altında Türkiye'ye karşı oynamaktan mutlu olmadım. Böylesine büyük bir şampiyonada kendimi göstermek için bir fırsattı ve bunu değerlendirdim. Attığımız golde Hakan da ben de içimizden sevindik, ancak dışarıya belli etmedik. Bu bizim ülkemize karşı olan sevgimiz ve saygımızdandır." demiş Eren. Ayar vermiş birilerine. Hakan Yakın'da aynı şekilde. Sen değer verdin de adam "oynamıcam ben milli takımda falan" mı dedi? Hayır...

Yağmurda çamurun içine saplanmış bir milli takım izledik ilk yarıda. Arda'nın "kulağına" çarpan toptan başka önemli atağımız yoktu. Neyse ki Hakan Yakın boş kaleye kaçırdı da Euro 2008 maçın ilk yarında bitmedi bizim için. Bilerek atmadı falan diyenler var girmek bile istemiyorum o muhabbete. Herneyse ikinci yarın saha düzelince bizde düzeldik. Rüya gibi geldi gol attıktan sonra maç. Uzatmayalım daha fazla ama ekleyelim gol attıkları için kahraman ilan edilen Semih ve Arda'ya teşekkürlerimizi.





Bir de Aurellio var bahsetmek istediğim. Ahmet Çakar deyimiyle "Çakma Türk" bile olsa gol sevinci görülmeye değer...

11 Haziran 2008 Çarşamba

2. İnönü Zaferi...



Tarih : 18 Mayıs 2008

Yer : yine Beşiktaş İnönü stadyumu

Yazıya girmeden önce 2.inönü zaferinin bu kadar geciktiği için özür diliyorum.Zira uzun bir süre final sınavlarım sebebiyle blogdan uzak kaldım.

2 gün önce diyarbakır maçından zaferle ayrılan EsEsimiz artık finale çıkmış, ve süper lige yükselmesine sadece 1 maç kalmıştı.Playoffların kralı EsEsimiz Boluyu yenip yine bir klasigi gerçekleştirecek ve bunu da kazanıp süper lige çıkacaktı.

Cumartesiden gidip yine kapalı alt tribüne biletimizi almışız,artık heyecanla bi an önce pazar olsun maç saati gelsin istiyoruz.Pazar günü gelmiş,saat 2 gibi taksim,gümüşsuyu yokuşundan tezahüratlarla inönüye doğru iniyoruz.İnönüye dogru ilerledikçe etrafta her yer siyah-kırmızı,kırmızı-beyaz formalı insanlarla dolu,tabir-i caizse bir festival havası:)Maç öncesi Bolu'lu kardeşlerimizle herhangi bir gerginlik çıkmaması güzel hatta neredeyse el ele giriyorduk tribünlere.Dolmabahçede baktıgım her yer siyah-kırmızı EsEs formalı insanlar.Herkes heyecanlı bir şekilde bekliyor,kimileri bir umut son dakika bilet arıyor,şanslı olanlar karaborsadan buluyor,bir yandan da otobüsler arka arkaya gelmeye devam ediyordu.Sanırsınız Eskişehir boşaldı,istanbula aktı.
Derken saat 3 gibi artık yavaştan stada girmek için kuyruga girmiştik.Kapıların saat 6'da açılacağını öğrendik, yaklaşık 3 saat bu büyük taraftarı kapı önünde bekletmek,izdiham yaşanmasını sağladıkları için bu organizasyonu düzenleyenlere,polislerimize ayrıca teşekkürü bir borç biliriz(!)

Her neyse öyle ya da böyle artık stada girmişiz.İçerisi kaynıyor,kapalı tribün ve eski açık tribünde boşluk yok.Her yer siyah -kırmızı.Futbolcular sahaya çıktıkça taraftar da coşmaya başlıyordu.Bu arada play-off maçlarının her ikisinde de , gerek diyarbakır maçında gerekse bolu maçında,bizleri yalnız bırakmayan Kasımpaşalı,Bursalı,Korf-ESli kardeşlerimize,dostlarımıza buradan teşekkürlerimi iletmeden geçemeyeceğim.Bu dostluk hiç bir zaman bitmeyecek.

Artık maç başladı,taraftar da 90 dk sürecek olan desteğine başladı.Henüz maçın 2. dakikasında Bolusporlu oyuncunun da kırmızı kart görmesiyle artık EsEs tribünleri iyice çıldırıyordu sevinçten.İşimiz artık daha da kolay olacaktı.Zira öyle olmadı Boluspor ilk yarı boyunca sanki 10 kişi kalmamış, aynen 11 kişi gibi bastırıyordu.Onlar bizim kaleye geldikçe tribünlerde ister istemez korkuya kapılmıştı.Ancak 2.yarının başlamasıyla EsEsime sanki bir sihirli değnek değmiş,sağlı sollu ataklar sonucunda ESESim o beklenen golü maçın 47.dakikasında Doğanın ayağından bulmuştu.Artık bir nebze olsun rahatlamıştık hem 1-0 öndeyiz, hem de rakip 10 kişi...Tribünler çıldırıyor.Dakikalar ilerliyor,boluspor son bi umut olarak artık bütün riskleri alıyordu.

Dakikalar 88'i gösterdiğinde bolusporun 3 numarası Ömer Ateş, ceza sahasına girmeden Serdar' ı düşürünce kırmızı kart görmüş ve boluspor sahada 9 kişi kalmıştı.O pozisyon sonrası kullanılan faul atışında da ESESim coşkunun ayağından 2.golü bulunca ESES tribünleri delirmiş,boluspor tribünleri susmuştu.Önümdeki güvenlik görevlisi beni zor tutuyordu,neredeyse atlayacaktım sahaya, ses kalmamış, sevinçten gözlerim dolmaya başlamıştı.Kolay değil yıllardır hep büyüklerinden 95' te konyada playoff macerasını dinleyen biri olarak, artık benim de ileride çocuklarıma belki torunlarıma anlatacağım coşku dolu bir playoff maceram olmuştu.

Selçuk Dereli maçın bitiş düdüğünü çaldığında artık yerimde duramıyordum,kendime geldigimde bi bakmışım sahanın içindeyim güvenlik görevlisi gayet nazik bi şekilde(!) beni kollarımdan tutup tribüne götürmeye çalışıyordu, 'arkadaşım , geç yerine' diyordu:)Sahada futbolcular, tribünde taraftarlar bütünleşmiş doyasıya eğleniyorlardı artık.Zira bundan sonra bütün geceler bizimdi, her gece kutlama olacaktı.Bu arada kutlamalar sırasında kendini kaybedip bizim bulundugumuz tribüne doğru koşan futbolcu kardeşimiz,bir ESKİŞEHİR çocuğu Mustafa Sevgi uzun süre tribünde kalmıştı.Tekrar sahaya dönmek istediğinde anlayışlı polisimizin(!) "sen taraftarsın sahaya giremezsin" gibi sert bir tavırda bulunması da günün yaşanan trajikomik olaylarından biriydi.Uzun süre polis arkadaşa "abi , bu çocuk futbolcu sahaya gidecek kupa töreni başlıyo" demelerimiz de zira nafileydi.En sonunda oradan geçen stad müdürünü çağırıp olayı anlattık , ve sonunda Mustafa sevgi kardeşimiz de sahaya yerine dönmüştü.Buradan polislerimize bu anlayışlı, nazik tavırlarından dolayı ayrıca teşekkürlerimizi iletiriz(!)

Artık kupa töreni de bitmiş,stad kapıları açılmış,dışarıya çıkmıştık.Dışarıda hala kutlamalar sürüyordu.Klasik bir tabir olacak ama İstanbul ," ES ES ES Kİ Kİ Kİ ESKİ ESKİ ES" sesleriyle inliyordu.Bu kutlamalar burda bitmemiş, maçın sonunda khortytsya kardeşimizden ESKİŞEHİRin de o sıralar yıkıldığı haberini almıştık:)..Bütün bir seneki emeklerimiz boşa gitmemişti ve artık ESESİM 12 yıl aradan sonra hak ettiği yerde süper ligteydi...

Hadi bakalım istanbul takımları , Nerede kalmıştık? :)

Hell Yeah!!


İspanya domine ettiği maçta Rusya'yı dağıtırken zorlanmadı desem yeridir. Turnuvanın bizimle beraber en kötü defansını izledik dün Rusya adına. Villa coştu, çaktı üç tane fantazi futbolda da coşturdu "Villa"cıları. İspanyollar maçtan sonra "hell yeah!" nidaları atıyordu. Haklılar tabi biz olsak çoktan kahraman ilan etmiştik. Rusya defans ve forvetteki sorunlarını çözemezse averaj takımı olacakmış gibi duruyor. Rusya patronun yapması gereken çok iş var. Hele ikinci yarıda oyuna girip 60. dakikada çıkardığı bir oyuncu var ki "niye aldın lan oyuna o zaman" demeden duramayacağım kendisine! Tabi sakatlık olabilir ama pek de öyle durmuyordu!

Yunanistan ise futbol adına hiçbirşey koymadığı maçta İsveç'e yenilerek futbolun azıcık da olsa adaleti olduğunu gösterdi. İbram güzel vurdu, uzun zaman sonra milli takımda golünü attı, havalara zıpladı; ikinci golde şans faktörü etkiliydi. İsveç avantajı yakaladı ikinci tur için.

Bu akşam kaderimizi yazacağımız maça çıkıyoruz yolun açık olsun TÜRKİYE!

10 Haziran 2008 Salı

12 Points Go To ... Netherlands!


Dünkü Romanya-Fransa maçını izledikten sonra alttaki postun başlığını değiştirmeyi düşündüm aslında. Zira ortada futbol falan yoktu varsa da ben göremedim. Ekran başında çok sıkıldığımı itiraf etmeliyim. Toulalan dışında oynamak isteyen Fransız yoktu. Üretkenliği "0" olan Fransa bu turnuvayı nerede bitirir tahmin etmek istemiyorum!

Gecenin ikinci maçı olan İtalya-Hollanda karşılaşması ise "total" futbolun zirvesiydi. Her saniye atak futbol, bir o kalede bir bu kalede dönen top, harika kurtarışlar eşliğinde geçen maçı Hollanda teknik oyuncuların fazlalığı, birazda şansı sayesinde kazandı. Engelaar boşuna Schalke 04'e gitmediğini gösterdi, Real Madrid'in Uçan Hollandalıları ise kalitelerini ispatladılar. Ayrıca ilk golün ofsayt olduğunu söyleyenler vardı ki sanırım Buffon topu yumruklarken yere yuvarlanan İtalyan'ı görmediler, kale direğinin yanında kıvranıyordu. Oyun sahasının dışında olabilir ama bu ofsayt kuralına dahil olmadığını (hakem izniyle saha dışına çıkmadığı için) göstermez. Hollanda'nın ikinci golünde ise topun iğne değilinden nasıl geçebileceğini gördük. Başta da söylediğimiz gibi güzel maçtı vesselam. Hollanda kazandı ama dağları yarattık demeleri için erken. Unutmayalım Fransa'nın tersi pistir.

9 Haziran 2008 Pazartesi

İki Günün En Kötüsü: Türkiye


Dünkü Avusturya-Hırvatistan ve Almanya-Polonya maçlarında izlediğim mücadeleden ve futboldan sonra sahip olduğum görüş buydu. Küçümsenen Avusturya'nın yarısı kadar mücadele görebilseydim "bir umut var ilerisi için" diyebilirdim bizim adımıza. Çok mu kötümserim bilmiyorum ama futbol açısından hiçbirşey koyamadık.

Dünkü maçlar daha çekişmeli, daha zevkliydi ilk güne göre. Dünün gözüme en çok çarpan ismi Panathinaikos'ta oynayan Avusturya kaptanı Andreas Ivanschitz'di. İyi mücadele etti. Tabi bir de Ümit Korkmaz var ki O da oynadığı sürede iyi işler yaptı. Bu geceki maçların daha zevkli geçmesi dileğiyle :)

Sende Mi FM?


Bitmemiş hazırlık maçı, 1-3 geride olan bir takım ve istenen liste...

7 Haziran 2008 Cumartesi

Fetogücü + Galatasaray = ?


Emre Aşık, Ayhan, Gökhan Zan neden Milli Takımdalar anlamakta zorlanıyorum. Arkalarında bir güç mü var bunları oynatan? Koskoca Türkiye'de adam mı kalmadı sanki defansta oynayacak kalkıp Emre Aşık'ı alıyorsun oyuna, almayı bırak çağırıyorsun Euro 2008'e. "O kafayı gole çevirseydi şimdi kahramandı Emre!" diyebilirsiniz, katılmıyorum baştan beri karşıyım ben bu üç isme. Ayhan'da Galatasaray kontenjanından Milli Takım forması geçirmiş sırtına. Gökhan Zan nam-ı diğer "Cam Adam"ın sakatlanmadığı maçtan sonra susuz köye yağmur yağıyormuş. O derece yani!

Fark atmalıydı Portekiz; direkten dönen toplar, baskılı oyun hak ettiler kısacası. Pepe'nin maçtan sonra yaptığı "Beklediğimizden kolay bir maç oldu." sözlerine katılmamak elde değil. Hatta kolay değil çok kolay oldu onlar için. Dakikasını hatırlamıyorum ama bir ara topla oynama oranları %66'ya %34 Portekiz lehineydi!

Çok sinirliyim küfretmeden bitireyim bari!!

Su Gelir Güldür Güldür


Bir gittik geldik çok şey değişmiş blog aleminde. Blogların şahı Aceto kapatmış blogunu üzmüş bizi. Geldim diyorum ama gidiyor gibiyim tekrardan. Şimdi de Öss maratonuna başlıyorum. Nereden çıktı demeyin, kafama esti "ulan dur ben bir Öss'ye gireyim." dedim. Rekor denemesi yapacağım. Bir haftada bir senenin öcünü çıkaracağım ÖSYM'den. Fen-2'yi "unutmuşum" tek kelimeyle. Mat-2'den de ezberlemem gereken birkaç yer var. Okulda formül kitabının serbest olmasının acısını çekeyim biraz. Oturup "çalışmalıyım" biraz Öss'ye. Tabi çalışırken de Euro 2008 hakkında postları eksik etmemeliyim blogdan!

Ha finaller nasıl geçti diye soracak olursanız bilmiyorum. Bildiğim tek bişey var o da statikten kaldım :D


"Gönderi"mizi Ahmet Çakar'la bitirelim:


Ahmet Çakar: "Istakoz olsan kanının hangi renk olmasını isterdin evladım?"

Yarışmacı: "Yine kırmızı olsun isterdim hocam!"

26 Mayıs 2008 Pazartesi

Kapalıyız

Final sınavları nedeniyle kapalıyız!

22 Mayıs 2008 Perşembe

Yok Artık Lebron James


"Aile blogu" olduğumuz için böyle bir başlık attım. Yoksa basardım küfrü emin olun. Yuh, Oha vb. kelimeler daha güzel giderdi başlığa.

Hep diyoruz ya laylay basın diye(!) gene coşmuşlar! Bazıları nereden haber yapacağını şaşırmış. Hergün Fenerbahçe'ye yeni yıldızlar transfer eden fotomaç bu sefer kancayı Trabzonspor'a takmış! Ya da Roma'ya mı deseydik?

20 Mayıs 2008 Salı

1. İnönü Zaferi




Tarih : 16 Mayıs 2008

Yer : Beşiktaş İnönü stadyumu

Öncelikle şunu söyleyeyim yazacagım bu yazı biraz taraflı olursa kusuruma bakmayın,lakin yıllardır ben bu günü anlatmayı bekliyorum.

Perşembe gecesi Isparta'dan saat 10 gibi yola çıkmıştık.Yaklaşık 10 saat süren uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra İstanbul'a varmıştık.Sabah saatlerinde stadın önünden geçtiğimizde bekle inönü dedim kendime şunun şurasında bi 6-7 saat sonra gerçek taraftarı göreceksin.İstanbula indiğimde maçın verdiği heyecanla o yorucu yolculuk tamamen bedenimden gitmiş,yerini sabırsızca bir bekleyiş almıştı.maç biletim, vs her şeyim tamdı heyecanla maç saatini bekliyorduk.Taksim,beşiktaş, vs öyle aval aval etrafımıza bakınarak geziyorduk.

Zaman geçiyor,saatler ilerliyor Eskişehir'den gelen otobüsleri de gördükçe heyecanım daha da artıyordu.İnönü ve çevresi tabir yerindeyse siyah-kırmızı renklere bürünmüştü.Kafamı ne yana çevirsem üstünde ESES formalı, atkılı insanlar...Otobüsler geldikçe de Dolmabahçe'de "ES ES
ES Kİ Kİ Kİ ESKİ ESKİ ES" sesleri yankılanıyordu.Bir ara bakayım dedim otobüslere 82 nolu otobüsü gördüm,buna bir de özel araçlarıyla gelen ve istanbuldaki Eskişehirlileri de ekleyince varın kalabalığı siz düşünün.Bu anca bir rüya olabilirdi,yıllardır büyüklerinden 95'de konyadaki playoff maceralarını dinleyen bu kardeşiniz,yıllar sonra çocuklarına belki torunlarına anlatacagı bir playoff macerası yaşıyordu.

Saatler 6'yı gösterdiği zaman kapılar açılmış,taraftarlar yavaş yavaş içeri alınmaya başlamıştı.Artık içeriye girmiştim,bu İnönüye 2.girişimdi.İlki,hemen sakın beşiktaş maçı falan sanmayın,bir konser içindi:)Derken kapalı alt tribünde en ön sırada yerimi almıştım.Daha
maçın başlamasına 2 saat gibi bir zaman vardı,diyarbakır taraftarıyla karşılıklı atışmalarla birlikte o 2 saat nasıl geçti hala anlayabilmiş değilim:)Ardından bizim üst tribünde bir anda gürültü koptu,kafamı oraya doğru çevirdiğimde bir de bakdım Kasımpaşa'lı kardeşlerimiz "ES ES
ES Kİ Kİ Kİ ESKİ ESKİ ES" diyerek stada gelmişler.Stadda bizim dışımızda kasımpaşa,bursa,korf-es vs..bütün kardeşlerimiz de bizim yanımızdaydı sağolsunlar.Futbolcular artık sahaya çıkmış,her futbolcuyu tribüne çağırıyorduk.Ferhaaaat Ferhaaaat , Serdar ortaya 3'lü çektir tayfaya vs vs vs....artık ESES tribünleri tamamen havaya girmiş,onları susturmak imkansızdı.İstiklal marşımız okunuyor ardından gecenin benim için iki üzücü olayın ilki yaşanıyordu.İstiklal marşımız biter bitmez bizim tribünlerden yükselen "şehitler ölmez vatan bölünmez" seslerine diyarbakırlı taraftarların yuhlamalarıyla karşılık vermesi oldu.

Her neyse maç başlamış,tribünler kendinden geçmiş.İnönü inönü olalı eminim böyle taraftar görmemiştir.Sıkı başlamıştı maç ,iki tarafta öncelikle gol yememeyi düşünüyordu.Zira yarı final maçıydı yenecek bir golün telafisi kolay olmayacaktı.Derken ali sami yen'den bolunun gol
haberleri geliyordu.Boluspor 2-0 geriden sakarya karşısında maçı 2-2 ye getirmiş ve penaltılarla ilk finalist olmuştu.Bu bizim için kesinlikle süper haberdi,zira finalde kimse sakaryayı istemezdi kanımca olaysız bir final geçmesi için:)

Dakikalar 16'yı gösterdiğinde yine üst tribünde bir gürültü,yine kafamı çevirdim bakdım gecenin 2.üzücü olayı oldu.Maç öncesi birlikte ESES çektiğimiz kasımpaşalı kardeşlerimizle bursalı kardeşlerimiz kavgaya girmişlerdi,yaklaşık 10 dk kavga sürdü ve herkes maçı bıraktı kavgaya
döndü.Ve malesef bu kavga bir taraftarın yaralanmasıyla sonuçlandı.Polisin de araya girmesiyle nihayet kavga bitmiş,herkes yeniden maça dönmüştü.Maçta hala gol yoktu.

Derken maç öyle böyle devam ediyor,90 dakika 0-0 tamamlanıyordu.Yarım saatlik uzatmalarda da gol gelmeyince iş Ali sami yen'de sakarya-bolu maçında oldugu gibi yine penaltılara kalmıştı.Artık o 90 dk bağıran taraftarlar susmuş ve dualara başlamıştı ESES için.Neyse fazla
uzatmayayım son penaltıyı sezgin gole çevirince artık ESESim finaldeydi.Futbolcular takım halinde üstümüze doğru koşuyordu,Emre Toramana bir sarılışım var ki nasıl oldu orasını hatırlamıyorum,kendime geldigimde fark ettim ki sahanın içindeyim:)Polisin de uyarısıyla tribündeki yerime döndüm:)

Artık heyecanla final maçını bekliyordum,ve staddan çıktım doğru eve gittim,yattım.Zira ertesi gün erken kalkmak gerekirdi final biletlerini almak için....

2.İnönü zaferi de pek yakında gelecek... :)

19 Mayıs 2008 Pazartesi

İnönü'de şimşekler çaktı!!!




Aslına başlığı yazarken çok düşündüm bunu mu yazsam , inönüden eses geçti mi desem,efsane geri döndü mü desem vs vs uzayıp gitti lakin sonunda bu başlıkta karar kıldım.
Evet yine bir ES-ES klasiği gerçekleşti ve 3 günlük inönü kuşatmasının ardından yine bir play-off macerasından sonra efsane ES-ESimiz yakıştığı yere,süper lige çıkmayı başardı.
Bu şampiyonluk yolunda takım üzerinde emeği geçen herkesin taraftarından yönetimine,futbolcusundan çaycısına herkese teşekkürlerimizi gönderiyoruz ve umuyoruz,inanıyoruz ES-ESimiz gelecek senelerde o 1970'li efsane olduğu yıllardaki günlerine dönecek hatta daha da ilerilere gidecektir.
Teşekkürler Nebi HATİPOĞLU,Metin DİYADİN,Nejat BİYEDİÇ..
Teşekkürler Ferhat,Ersin,Sezgin,Ulaş,Koray,Doğa,Birol,Emre Toraman,Serdar Özbayraktar,Mustafa Sevgi,Coşkun,Ömer,Sinan,Berkay,Engin vs vs...ve daha şu anda aklıma gelmeyen niceleri...
Bize bu mutluluğu yaşattığınız için hepinize teşekkürler...

Not : Khortytsya kardeşimin alttaki postta söz ettiği gibi İnönü izlenimlerim de pek yakında gelecek...

16 Mayıs 2008 Cuma

Neredesin EsEs?


Bu akşam saatler 20.45'i gösterdiğinde Eskişehir'de hayat duracak. Çok uzun yıllar sonra bu kadar yaklaşılan Süper Lig biletini kapmak için Play-Off ilk maçında Diyarbakırspor karşısına çıkacak Eskişehirspor. Yaklaşık 15 bin Es-Es'linin İstanbul çıkarması için yollara düştüğü söyleniyor. Söyleniyor diyorum çünkü görmedim. Gece 03.00 sularında yattığım için otobüslerin kalktığı saatte uyanık olmam imkansızdı!! Taraftar sitelerinde mevzusu geçen 100-150 otobüs taraftardan yola çıkarak söyledim. Bursa & Ankara'dan gelecekleri ve özel araçlarıyla olarak oraya gidecek Es-Es gönüllülerini hesaba katarsak bu sayı 20 bini bulabilir. Es-Es, Diyarbakır engelini aşarsa yıllar önce Konya'ya yapılan 45 bin kişilik çıkarmanın daha büyüğü İstanbul'a yapılabilir! Blog yazarlarından EsEs de pek ortalarda gözükmüyor. Kendisini İstanbul'u fethetmeye gönderdik. Dönüşte blogta İstanbul hikayesini göreceğiz inşallah.

ES ES ES Kİ Kİ Kİ ESKİ ESKİ ES!!

8 Mayıs 2008 Perşembe

Pes Fanatik!


Bir arkadaşımın yolladığı haber linkine tıkladığımda az sonra başıma geleceklerden habersiz yazanları okuyordum. Okumam bitince gözüme çarpan sağ taraftaki Siz Fatih Terim Olsaydınız linkiydi. Dedim bende bir kadro yapayım. Forvetlerden başladığım yolculuğuma orta sahalardan devam ediyordum. Werder Bremen ilginç geldi. "Yahu kim oynuyordu W.Bremen'de?" dedim kendi kendime. Listeye baktığımda Mesut Özdil diye biri vardı. Hemen tıkladım. Yukarıdaki fotoğrafla karşılaştım. Formasında kocaman "ÖZIL" yazan, Türkiye için oynamak yerine Alman milli takımını seçen Mesut Özil hem Mesut Özdil hem de Türk olmuştu. Uzun süre kendime gelemedim.

Ardından ikinci şok geldi! 13 Kez Çek milli takımı formasını giymiş Petr Johana, Türkiye için oynayabiliyordu. İnanılmaz!! Pes Fanatik!! Kapattım sayfayı daha fazla rezalet görmemek için. Siz bakın belki Zidane'da Türk olmuştur!

Hangi akıllı(lar) ikisini oraya koymuşsa buradan kocaman sevgilerimizi göndermeyi ona yada onlara bir borç biliriz!!

Magnus Wolff Eikrem


Ole Gunnar Solksjaer'in Norveç'teki spor akademisinin Manchester United'a kazandırdığı yıldız adayı O. 8 Ağustos 1990 doğumlu (bugün 90'lılardan gidiyoruz), lakabını bulamadım ama ben olsam "metal ağız" gibi bir lakap düşünürdüm herhalde. 16 Yaşını doldurduğu gün Manchester United'a imza atmış, orta sahanın ortasında hucüma yönelik oynuyor. Henüz resmi bir maça çıkmamış.

Buradan kendisine tavsiyemiz kazandığı ilk büyük parayla beraber bir dişçiye uğraması. Öyle dişlerle topçu falan yapmazlar seni biraz karizma da lazım! Gerçi Martin Keown bile kabullendirdiyse kendini seni de kabullenirler be koçum. Sözümü geri aldım!

Henri Lansbury


Arsenal'in gelecek sezon patlatmaya hazırlandığı yıldız adayı Henri Lansbury. 12 Ekim 1990 doğumlu, lakabı "Harribo". Dokuz yaşından beri Arsenal altyapısında top koşturuyor. Orta sahanın ortasında görev yapıyor. Forma numarası 39.

Yazıya iddaalı bir cümleyle girdim. Bunun nedeni Arsene Wegner'in "Gelecek sezon as takımda oynamalı." şeklindeki söylemi. Fotoğraf Arsenal'in sitesinden. Mavi gözlü, uzun saçlı bu adamı önümüzdeki zamanlarda daha çok duyacağız gibime geliyor. Biz çok duymadık belki ama İngiltere onu biliyor. Carling Cup 4. Tur karşılaşmasında Sheffield United'a karşı forma giymiş bu genç adam. Geçtiğimiz yaz İngiltere U17 takımının da formasını terletmiş. "İyi bir pasör ve müdahaleleri yerinde" şeklinde yorumlar var sitelerde hakkında. Takibimizdesin Lansbury!!

YouTube açılsa da biz de yazılarımızı videolarla renklendirsek!

6 Mayıs 2008 Salı

Alexis Alejandro Sánchez Sánchez


İsim yabancı gelmemiş olsa gerek. Ntv Arjantin Ligi'ni yayınlıyor ya kulağınızın bir yerine küpe olmuştur! Şili'nin ilerleyen yıllarda futbola damgasını vuracağı tahmin edilen "El Niño Maravilla"sı "O". El Niño Maravilla Alexis Sanchez'in lakabı; İngilizce "the Wonder Boy", Türkçesiyle söylersek "Harika Çocuk". 88 Kuşağının temsilcisi, bulunduğu kuşağın yıldız oyuncuları arasında gösteriliyor. Çoktan "Eski Kıta"ya adımını atmış, 2006-07 sezonun başında Udinese'ye transfer olmuş. Ülkesi takımlarından Colo Colo'ya kiralanmış. Fotoğraf eski olduğu için üzerinde Colo Colo forması var. Şu sıralar River Plate forması içinde top koşturuyor. Tabiki de kiralık olarak.

Annesi de çok gurur duyuyormuş oğluyla: "Bir zamanlar oğlumun sokakta top oynarken camlarını kırdığı komşularım, ki bana çok kızarlardı o dönem, şimdi gelip 'Oğlun benim camımı kırmıştı' diye gururlanıyorlar." O zamanlar kazmaymış biraz ama şimdilerde rakiplerinin korkulu rüyası. Eski Kıta'da da patlama yapması çok yakındır!!

5 Mayıs 2008 Pazartesi

4-4-1-1 Mi? 4-6-0 Mı? Hiçbiri!!


Bir zamanlar Lucescu çok eleştirilmişti takımını 3-5-2 sisteminde oynatıyor diye. Modern futbola uymuyormuşmuş. Lucescu'nun takımının çok gol atması birilerinin hoşuna gitmemiş demek ki! Eleştirenlere göre modern futbola uyan sistemler, bana hiç zevk vermiyor! Onlara göre modern futbolun sistemi 4-4-1-1 ya da 4-6-0 olmalıymış.

Başarısızlık riskini ortadan kaldırmak için takımlar sahaya forvet oyunucusu bile sürmüyor artık. Orta sahayı kalabalık tutayım, belki karambolden gol atar puanları kopartırım düşüncesi tüm teknik direktörlerin kafasında yerleşmiş sanki. Hal böyle olunca gol zor oluyor. Sonra FIFA da çok gol olması için toplarla oynuyor falan filan.

Ön libero kavramı işin içine girdi gireli bu oyunu bozdu. Takımlar kendi oyunlarını oynamak için değil, rakibin oyununu bozmak için oynuyor. Haliyle izlenmez oluyor oynatmamaya çalıştıkları oyun. "En iyi savunma hücumdur" yerini "en iyi hücum savunmadır" gibi saçma bir "prensibe" bırakmış. Teknik direktör bek alırken bile boyuna bakıyor, çok özel yetenekleri olmadığı sürece günümüz futbolunda boyu 180 cm'nin altındaki bekler topçu sayılmıyor.

Başladık gidiyoruz sonuca gelelim. Alışamadım "modern futbol"un bize sunmaya çalıştıklarına. Ben güzel goller görmek istiyorum izlediğim maçlarda, ön liberonun markajı altında ezilen süperstarın bacaklarını değil!

4 Mayıs 2008 Pazar

Gassaray Gassaray Cimbombom


Sivasspor:3 - Galatasaray:5
Fenerbahçe:3 - Gençlerbirliği:2

Ankaragücü:0 - Beşiktaş:2


Galatasaray Şampi...
diye başlık atmak isterdim ama yok. Hece ölçüsüne uygun tezahürat yazayım dedim. Gönlüm Sivasspor Galatasaray'ı yensin son hafta Galatasaray şampiyon olsundan yanaydı ama olmadı. Alttaki posttan da gördüğümüz gibi daha yazacaklarım bitmeden onları bana yutturan oyuncular gönlümden yana da olmadılar. Fenerbahçe'nin işi kendinden çok Galatasaray'ın son hafta performansına bakıyor. İşi çok zor Fenerbahçe'nin. (Galatasaraylı değilim. Ama hala mütevazı olmayı öğrenemeyen bazı insanlar yüzünden Galatasaray şampiyon olsun diyorum.)

Khortytsya sende geldin patlatıyorsun postları diyorsunuz içinizden. Bende öyle diyorum dışımdan. Pek de iç açıcı olmayan bir sınav haftasından sonra insan birşeyler yazmak istiyor napalım?!

Havada Leylekler, Ağaçta Saksağanlar


Şu an itibariyle ilginç durumlar içerisindeyiz. Sivasspor, Galatasaray karşısında öne geçmiş. Gençlerbirliği de atmış bir tane Fenerbahçe'ye. Fenerbahçeli olup böyle bir durum karşısında kafayı cozutmamak zor. Sivas ekmeğine yağ sürerken sen git o ekmeği yere at! Tabi maç bitmedi anlık yazıyorum. Belki yazdıklarımı yutturur bana değişen skorlar. Çok da önemli değil!

Yazdıklarımla başlık arasında bir ilişki kurmayın. Yok. Zira bende kuramadım. Siz kurduysanız bravo valla! Yaratıcı taraftar #3'e sizi yazarız!

- Siz kardeşsiniz evlenemezsiniz!
- Skandal.

Postu bitirmek üzereyken buketrem'den gelen sese kulak verelim:
Zico 34. dakikada Ali bilgin ve Maldonado'yu çıkarıp, Semih ve Colin Kazim'ı oyuna almış tam bunları yazarkende Galatasaray durumu 1-1 yapmış. Tam yazıyı yayınla butonuna basıcam Arda durumu 2-1 yapmış. Post bitmeden insana yazdıklarını yutturdunuz ya eşekler kovalasın sizi!

Tam bu sefer basıcam diyordum Fenerbahçe durumu 1-1 yapmış.
Ben banyo yapıp geliyorum!!

Yaratıcı Taraftar #2

Uzun zamandır post atmıyorum. Depresif hallerdeydim bir süredir. Başlıkla alakasız şeyler bunlar ama geliyorum konuya sadece neden yoktum onu açıklıyorum bekleyin az canım :).

Serinin ikinci ayağında yaratıcılıktan çok çılgınlık var. Fenerbahçe taraftarının, takımlarının süper kupa finalinde Beşiktaş'ı yenmesinden sonra Kabataş Lisesi'nin bahçesinden yayın yapan Telegol programına denizde çıkartma yapması takdiri hakediyor. Bizde ona listede yer veriyoruz. Olayla ilgili yazmam gerekenleri sunucu videoda belirtiyor zaten. Buyrun izleyelim.


30 Nisan 2008 Çarşamba

Yar saçların lüle lüle............


Hani perşembenin gelişi çarşambadan bellidir derler ya,

Açıkçası bu maç öncesi Barca'nın Man utd karşısında turu geçip Moskova biletini alamayacağını küçük büyük herkes bekliyordu ve nitekim sonuçta öyle oldu.Scholes'un muhteşem füzesiyle öne geçen Man Utd fazla zorlamadı ve bileti koydu cebine,rakibini beklemeye başladı...

Olan Rijkaard' a oldu..Zaten ligde şampiyonluğu bırakın 2.lik bile riske girmişken,Camp Nou'da beyaz mendiller sallanmaya başlamışken şampiyonlar ligini alması belki de onu bu sezon için kurtaracaktı.Ama olmadı...Yani kısacası Rijkaard bavulunu toplamaya başlasa iyi olur.

23 Nisan 2008 Çarşamba

Ne diyosun ablacım sen ?



Başlığa bakınca yanlış anlaşılmasın Cem Yılmaz'ın G.O.R.A filminden alınmış bir cümle sadece.Ancak geçtiğimiz gün Valencia'da görevinden alınan Ronald Koeman'ın açıklamalarını okuyunca direk içimden bu soruyu sordum...

10 Kasım 2007'de Valencia'nın başına getirilen Ronald Koeman bugüne kadar takımın başında çıktığı 22 maçta 4 galibiyet,6 beraberlik,12 malubiyet alarak belki de Valencia tarihinin en kötü sezonunu geçirmesine sebep oldu ve o Valencia şu an ligin bitmesine 5 hafta kala 39 puanla düşme hattının sadece 2 puan üzerinde.

Bütün bu tabloya bakarak Bay Ronald Koeman'ın bu açıklamalarına diyecek bir şey yok açıkçası,gerçekten çok başarılı bir tablo (!)...

İşte bu da Koeman'ın yaptığı açıklama:

Kral Kupası gibi önemli bir kupayı kazanmanın verdiği gururla ayrılıyorum. Valencia'daki zamanımda uluslararası tecrübe kazandım ancak umut kaybettim"


Bu nasıl bir gururdur soruyorum sayın Koeman ?Umarım bu kazandığınız acı tecrübeyi başka takımlarda bir daha yaşamazsınız....

18 Nisan 2008 Cuma

İçim Yana Yana


Dışarıda bir yağmur, en az içimdeki kadar sağanak bir hüzünler...
Duvarlar suskun, tablolar bile karanlık... Müziğin siyah, sen yoksun! Düşüncemdesin... Pencerede sızan soğuğumsun bu gece, içimin sızısısın... Tüm umutlarımı boşa çıkaransın...

Bu gece kadar ıslak yine gözlerim... Kaldırımlar kadar çamurlu şu an yüreğim...


Sana çıkan yollarım gelebilme ihtimaline istinaden açık... Gelecek misin?


Peki ben bu cevabını bildiğim soruları sormaktan ne zaman vazgeçeceğim? Gelmeyeceksin işte... Gel(me)de zaten! Daha önce gittiğim yerlerde kal... Ayağına iz bırakmayan bir postal al git! Düşüncemden git artık!


Duvarlar dile geldi üzüntümden...


Hayalimde kalan o tahta merdivenli evi de yak öyle git!


O kolyeyi yapan kızın gözleri gerçekten kör olacak git!


Kayıtları sil... Fotoğrafları yırt öyle git... İçimin sızısını da al, o yalnız ağacın gölgesine bırak... Pastadaki mumları da tek tek erit... Sayısının bir önemi yok artık... Aşkın siyah kamufulajını da giymeyi ihmal etme... Gözyaşlarım deniz olsun aş, git yeter...

Düşüncemden git.. Git.. Git...


gel desem gideceksin biliyorum, git diyorum...
hayat! benden aldıklarını nerene sokacaksın merak ediyorum...

14 Nisan 2008 Pazartesi

Unutulmuş...


Bekliyorum da ne için... Benimki "bir" umut sadece. Çoktan unutulmuşsun, bitmişsin gözlerinin içinde, küllerin savrulmuş dört bir yana. Hatırlar diye bekliyorum, unutmadın biliyorum... Ama ben işte... Ne yaparsan yap gözlerimin içine bakıp "seni seviyorum" demedikçe içimdeki hüzün bitmeyecek biliyorum... On dakika geçmiş takvim döneli... Ne gelen bir mesaj var ne de giden... Artık yolcusu değilim o kalbin anlayabiliyorum, anlamsız hayatıma anlam katan tek "şey" de ortadan kayboluyor... Gene pişmanlık... Sadece umutsuzca, umutsuzluğun karanlığında bana yol gösterecek bir umut ışığı arıyorum kendime, gözlerinin ışığını arıyorum... Elimden birşey gelmiyor, içim acıyor anlatamıyorum... Bekliyorum o günü... Gelmeyecek bile olsa "beni tekrar seveceğin" günü...

Duymak istemesen de bir daha haykırıyorum dünyama:
Seni seviyorum...

13 Nisan 2008 Pazar

Nice Mutlu yıllara, Khortytsya


San Siro'da kadroya girebilmek için uğraş veren ve yedek kulübesine tıpkı bizim gibi demir atmış,blogumuzun kurucusu "Khortytsya" kardeşimizin doğum günün kutlu olsun,Nice mutlu senelere...

12 Nisan 2008 Cumartesi

Yaratıcı Taraftar #1


Serinin ilk ayağına Fenerbahçe taraftarına atılan çok büyük bir kazıkla başlıyoruz. Muhtemelen rövanşı alınamayacak "kazık"tan bahsediyoruz: "Cobarde Gallina Ortega", Türkçesini söylersek "Korkak Tavuk Ortega".

Olayı anlatalım biraz.
Kadıköy'deki zorlu bir sınav öncesi bir grup Siyah-Beyazlı taraftar, Fenerbahçe forması giyerek Fenerbahçeliler’e, "Ortega’ya biz de hayranız. Onun için özel bir pankart yaptırdık, ama bilet bulamadık, siz alın, Ortega'yı çağırıp açın." demiş. Fenerbahçeliler açmış pankarta bakmış, "Cesuryürek Ortega" yazıyor. "Haa oldu renkdaşlar!" diyip pankartı almışlar. Operasyonu tamamlamanın verdiği mutlulukla Beşiktaşlılar semtlerine yol almışlar... Maç saati gelmiş, sözde "renkdaşları" tarafından üzerilerine yüklenen görevi yerine getiren Fenerbahçe seyircisi, Ortega'yı çağırmışlar. Pankartı da bir güzel gözüne sokmuşlar Ortega'nın... Gerisi malum, olaydan haberdar olan bazı Beşiktaşlı muhabirler bu güzel pası kaçırmamışlar ve tribünde atılan golü resmetmişler. Olay Fenerbahçeliler tarafından "rezalet" olarak yorumlanmış. Hatta pankartı hazırlayan "Kartalizma" grubu "zoka"nın öncesini videoya çekmiş, ahanda burada:


10 Nisan 2008 Perşembe

Engel Değildir Sevmeye Mesafeler


Bitmek bilmeyen yollarda yürür bazen insan. Aşk vardır yüreğinde, umutsuzdur yinede seslenebildiği yere kadar seslenmek ister, dışa vurmak ister içindekileri... Vuramazsın, yapamazsın, bitmeyen yolunda hatıralar gelir yanına oturur, eşlik eder sana. "Belki bir gün özler" diye umut edersin, pişmanlığın doruklarındasındır. Başkalarında aramazsın kaybettiğini, gerek yoktur içindekine ihanet etmeye. Uzaklara kaçmak istersin, sonra düşünürsün, yapamazsın... Çünkü engel değildir sevmeye mesafeler...

Sadece Hüzün #1
Sadece Hüzün #2

8 Nisan 2008 Salı

FM 'nin doğurduğu yıldız


Bojan Krkic Perez,

Aslında konuyu açarken çok düşündüm açsam mı açmasam mı diye.Hani ne de olsa khortytsya kardeşimin karşı olduğu, bir anlamda "çakma ispanyol"diye tabir ettiği(ki haklılık payı da yok değil hani:) bir kişi hakkında yazıyordum,ne kadar doğru olurdu bilmiyorum ama onun da artık affına sığınarak bu geleceğin yıldızından burada bahsetmeden geçemeyeceğim:)...

BOJAN KRKIC PEREZ,1990 doğumlu bu genç adam dünya futbol piyasasına çıkmadan önce kendini FM hayranlarına göstermişti bile.Kendisindeki bu yeteneği görünce hani insanın kafasına şu soru takılmıyor değil," acaba gerçekten menajerler fm oynuyo mu da bu oyuncular önce fm de parlayıp daha sonra dünya futbol piyasasına çıkıyor ?"Robinho,Palacio,C.Ronaldo..vs gibi kendisi de FM'nin çıkardığı büyük yeteneklerden biri.

Sonrasında Barcelona alt yapısında 7 yılda 961 gol atarak kulüp tarihindeki bütün rekorları alt üst etmiş ,bir anda başta Frank Rijkaard olmak üzere bütün dünya futbol otoritelerinin gözünü üzerine çevirmişti ve sonucunda bu sezon A takıma çıkmayı başarmıştı.

Belki de sezon başında Henry'nin transferi ile birlikte kimsenin aklının ucundan geçmezdi Bojan Krkic.Kolay iş değildi Henry,Etoo,Messi,Ronaldinho gibi isimleri yedeğe çekip ilk 11 oynayabilmek..Ama beklenen olmadı ve sezon içerisinde Bojan Krkic bu yaşında gösterdiği büyük performansla hem bu saydığım abilerini çoğu maçta yedek bıraktı,hem de kendisini geleceğin yıldız adayları arasına yazdırmaya başardı ve böylece hocası Rijkaard'ın güvenini boşa çıkarmamış oldu.

Şu sıralar Bojan Krkic,attığı gollerle takımının hem ligde az da olsa şampiyonluk ümitlerini sürdürüyor hem de şampiyonlar liginde kupaya doğru emin adımlarla taşıyor.Umarım Bojan futbol hayatında çok önemli sakatlıklarla karşı karşıya kalmaz da bu genç adamı izlemekten mahrum kalmayız,zira onu izlemek büyük bir zevk..

2 Nisan 2008 Çarşamba

Sadece Hüzün #2


ANLADIM
Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
''Sana ihtiyacım var, gel! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..
Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..
Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman
olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen,beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...

Can Yücel

Daha önce de yazmıştım sana: "yüreğimin seslendiği yere kadar" sesleniyorum işte.


Sadece Hüzün

Tarih, tekerrürden mi ibaret ?

Yıl 2003,

Tarih 2 Nisan,

Yer:Stadium of Light,Sunderland(Foxtaki spiker arkadaşın deyimiyle Light of Stadium)

Hani o makus talihimizi bir türlü yenemediğimiz,daha resmi maçlarda 1 gol bile atmayı başaramadığımız İngiltere karşısına çıkıyoruz.İçimizde bir umut,diyoruz ki bu sefer bu İngilizleri yenecez,bu sefer tarih değişecek.Ama malesef sonu yine değişmiyor ve maçı vassel ve penaltıdan beckhamın attığı gollerle 2-0 kaybediyoruz...

Yıl bu sefer 2008,

Tarih yine 2 Nisan,

Yer : Bu sefer Şükrü Saracoğlu,Kadıköy

Rakip yine bir İngiliz,dünya devi Chelsea..Roman Abramovich'in milyon dolarlık Chelsea'si.Zamanında Beşiktaşın Sergen'in attığı 2 golle Stamford Bridge'de yaptığını bu sefer Fenerbahçe Kadıköy'de yapacak,Chelseayi bir kez daha eli boş gönderecek.Abramovich'e futbolun para işi değil yürek işi olduğunu gösterecek...

Haydi Fenerbahçe tarihi değiştir, Türkiye'ye bir zafer daha yaşat bu gece...